ويكيبيديا

    "سمح" - ترجمة من عربي إلى تركي

    • korusun
        
    • izin verdi
        
    • izin vermiş
        
    • kim
        
    • aldı
        
    • müsaade
        
    • esirgesin
        
    • sebep
        
    • sağlayan
        
    • izin verirse
        
    • söyledi
        
    • göz
        
    • soktu
        
    • izin veriyor
        
    • içeri
        
    Allah korusun, saldırı gerçekleşirse, tam olarak neyle karşı karşıya olduğumuzu bilmeliyim. Open Subtitles أريد أن أعرف بالضبط ما نواجهه، إذا لا سمح الله وقعت الهجمات
    Ve ben de düşünüyordum Tanrı korusun ikimizden birine bir şey olursa bebeğe kimin bakacağına dair belki de kanuni bir belge imzalamalıyız. Open Subtitles كنت أفكر في أن يعني لا سمح الله شيئ ما يحدث في أي من الولايات المتحدة, ربما يجب علينا شيء مكتوب قانونا ارتفاع
    Gecenin ortasında yetkililerden izin almadan yola çıkmana kim izin verdi? Open Subtitles من سمح لك بالمغادرة فى وسط الليل بدون تصريح من السلطان؟
    Senin ailen 1950'den sonraki filmleri izlemene izin verdi mi hiç? Open Subtitles عمل أبٌويكِ ,هل سمح لك بمشاهدة اي افلام بعد 1950 ؟
    Bu mahallenin haracını yemesi için Fanucci'ye bizzat, Maranzalla izin vermiş. Polislerle de bağlantıları var ayrıca. Open Subtitles مارينزا نفسة سمح لفانوشى بادارة هذا الحى
    Büyük organ açığı ihtiyacınız olduğunda Tanrı korusun. TED نقص هائل في الأعضاء، إن احتجت لأحد الأعضاء، لا سمح الله.
    Amerika'lılara, Tanrı korusun, hayat tarzını değiştirmeleri gerektiğini söylemek istemezsiniz. TED لا تريد أن تخبر الأميركيين، لا سمح الله، أن عليهم تغيير أسلوب حياتهم.
    işte bu büyük pazar. İnekleri - asosyalleri ve Tanrı korusun; haylazları görmezden gelirlerdi. TED ذلك هو السوق الكبير. سيتجاهلون الهواة، ولا سمح الله .. المتقاعسون أيضاً
    - Evet, Tanrı korusun, ya yeseydin? Open Subtitles نعم، لا سمح الله يجب أن تأكل واحدة، أليس كذلك؟
    Ve Allah korusun bu tekrar olursa hazırlıklı olmak istiyoruz. Open Subtitles وإذا، لا سمح الله، فإنه يحدث مرة أخرى، نحن نريد أن نكون مستعدين.
    Annemin mezarına çiçek götürmeme izin verdi, hem de beleşe. Open Subtitles لقد سمح لي بأخذ الزهور لوضعها على قبر والدتي بالمجان
    Vazgeçip Tanrı'ya bıraktı ve onunkini ağzına almana izin verdi. Open Subtitles مضى قدماً و سمح للرب, و تركك تُدخله في فمك
    Bu iletişim, bir bakıma aynı gemide birlikte olan toplulukların sinerji oluşturmasına izin verdi. TED وما سمح لها به ذلك التواصل هو تكوين مجتمعات والتي، نوعا ما، كانت على نفس القارب معا؛ كانت متآزرة.
    Bir el cihazı ve baş adamı için bir enerji silahına izin vermiş. Open Subtitles سمح بأداة يدوية وسلاح واحد من الناس لبدايته الأولى.
    - kim böyle bir şey yapmak ister? - Şey, Jane. Open Subtitles مين اللي يعمل شئ فزيييييييع زي كدة لا سمح الله جين
    İşte buradasın. Beni Rufus aldı içeri. Umarım senin için sakıncası yoktur. Open Subtitles ها قد جئت , روفوس سمح لي بالدخول اتمنى الا تمانع ذلك
    Onlar ısınırlarken, odun getirmek için müsaade istedi. Open Subtitles بينما شرعن بتسخين الموقد سمح لنفسه باحضار الحطب
    Tanrı esirgesin, kocası ölürse hayatı bir anda değişecek. Open Subtitles إن، لا سمح الله، توفي زوجها، سيحدث كل شيء بسرعة فائقة بالنسبة لها.
    İyi bir günde bazen gerçekten seçmek istediğim 3 ya da 4 saniye olur ama bir taneye indirmek zorunda kalıyorum, ama o bir taneye indirmek bile diğer üçünü hatırlamaya sebep oluyor. TED في يوم جيد، لدي ربما ثلاث أو أربع ثوان التي أريد حقاً أن أختار، ولكن توجب علي اقتصارها لثانية واحدة، ولكن اقتصارها في واحدة سمح لي بتذكر الثلاث ثواني الأخرى على كل حال.
    Birkaç yıl sonrasında, kalçamdan, bacaklarımdan ve sırtımdan koltuk değnekleri ve bacak askılarıyla yürümemi sağlayan bir sürü ameliyat geçirdim. TED وخلال السنوات القليلة التالية، خضعت لسلسلة من الجراحات على فخذيّ وساقيّ وظهري مما سمح لي بالسير بواسطة تقويم الساقين والعكازين.
    Bakın, onu düzeltemem ama izin verirse ona yardım edebilirim. Open Subtitles ‫اسمعا، لا أستطيع علاجه ‫لكن أستطيع مساعدته إذا سمح لي
    Akşam yemeğini servis ettim ve şarabı getirdiğimde Kont, akşamın geri kalanında izinli olduğumu söyledi. Open Subtitles بعد ان قدمت العشاء وصببت النبيذ .. سمح لى الكونت أن آخذ راحة بقية اليلة
    Birisi onun ölmesine göz yumdu. Bu bir ihmâlkârlık cinayeti. Open Subtitles شخص ما سمح لها أن تموت تلك جريمة قتل مُهملة
    Tanrım, konuşursam beni öldürürler. - Bir gardiyan soktu onu içeri, ben değil. Open Subtitles سيقتلونني إن تكلمت سمح لهم حارس بالدخول ليس أنا
    Son zamanlarda, öğretmenleri onun internette gözetimsiz gezinmesine izin veriyor. TED في الآونة الأخيرة، سمح له المعلمين بأن يتصفح الإنترنت بدون الرقابة.
    Yeni avukat ve yeni bahçıvanları içeri kimin aldığını merak ediyorum. Open Subtitles من الذى سمح لهم بالدخول , المحامى و البستانيون الجدد ؟

    الكلمات والعبارات الأكثر شيوعا

    عربي-تركي: 10k، 20k، المزيد | تركي-عربي: 10k، 20k، المزيد