Umarım, günün ilerleyen saatlerinde belki bir iki şey paylaşabiliriz. | TED | أرجو ربما نستطيع تقاسم شئ أو شيئين كما تمر الأيام. |
İçinde her şey vardı. Avukatlar karakollara gelebilirdi... Süper bir kılavuzdu. | TED | كان فيه كل شئ. يمكن للمحامين القدوم لمخفر الشرطة. كان ممتازاً. |
Başka bir şey daha jenerik ilaç üreticilerini gerçekten korkutabilir. | TED | هنالك شئ آخر يمكنه حقا إخافة مصنعي الأدوية غير المسجلة. |
Bu çok kullanışlı bir şey çünkü dilin kullanımı sonsuzdur ve duyduğunuz bu cümleleri sürekli olarak tekrarlayıp duramazsınız. | TED | وهو شئ مريح وعملي، لأن اللغة لامتناهية، ويمكنك أن تفعل الكثير، عوضاَ عن الإكتفا فقط بترديد الجمل التي سمعتها. |
Ve bu da, esasında Richard'ın söylediği derin şey: Bir şeyi anlamak için, küçük parçalarını anlamak lazım. Etrafındaki her şeyden azıcık anlamak lazım. | TED | ولذا، فأنه شئ عميق أن تحدث ريتشارد حول: لفهم أي شئ، يتوجب عليك فهم قليل من القطع. شئ قليل عن كل شئ يحيط به. |
Çünkü biliyoruz ki, dışarıdaki insanlar gelip bize yardım edebilirler, fakat kendimize yardım etmezsek, yapılacak hiç bir şey yok. | TED | لأننا نعرف، نحن ندرك بأن الناس في الخارج يمكنهم المجيء ومساعدتنا لكن إن لم نساعد أنفسنا، لا يمكننا فعل شئ |
Çoklu evrenin çoğunda hiçbir şey yoktur ve biz fizik kanunlarının bir şeylerin olmasına izin verdiği birkaç yerden birinde yaşıyoruz. | TED | في غالب الكون المتعدد لا يوجد شئ، ونحن نعيش في واحد من الأماكن القليلة حيث تسمح قوانين الفيزياء بوجود شئ ما. |
ve o dedi ki, şey, sanırım hayattaki herşeyde dengeye yer vardır. | TED | ولقد قال، حسناً، أخمّن أن لكل شئ في الحياة، هناك مكان للإتزان. |
Bir malzeme çok nadir birden çok şey içerirdi, çünkü o bir malzemeydi. | TED | لا يكاد يحوي أي شئ أكثر من مكوّن واحد، لأنه لم يكن مكوّن. |
Dünyadaki en sinir bozucu şey insanların sanat eserlerine dokunmaya çalışması. | TED | أكثر شئ يضايقني في العالم حينما يريد الناس لمس العمل الفني |
Bütün bü zihinsel süreci durdurmuş ve bambaşka bir şey yapmış. | TED | لقد أوقف كل تلك العملية العقلية وقام بعمل شئ جديد تماماً. |
Bu aslında bir konuşmacının bir konuşmadan sonra yapabileceği en korkunç şey. | TED | هذا بالظبط أكثر شئ مفزع يمكن أن يفعله متحدث بعد إلقائهم خطاب. |
Burada hücrelere hiçbir şey yapmıyoruz. Yalnızca odadaki ışıkları kapattık ve fotoğraf çektik. Karşımıza şöyle bir sonuç çıktı. | TED | نحن لم نقم بعمل اي شئ للخلايا لقد قمنا فقط بأخذ الصورة بعد إطفاء النور بالغرفة وهذا مانراه هنا. |
Aslında okulda bir organizasyonun kurucularından biriydim, bir nevi liderlik gibi bir şey, yani, sizin gibi işte, aslında bunu severdiniz. | TED | وفي كليتي .. في الواقع أنني عضو مشارك في تأسيس منظمه وهو شئ مثل القياده. تعلمون، مثلكم أعزائي،سوف تحبونه وكل شئ. |
Soldakinin daha uzun olduğu dışında bir şey görebilen var mı? | TED | هل يستطيع أي شخص رؤية أي شئ سوى أن اليسرى أطول؟ |
Ama bildiğim tek şey... Zihnime takılıp kalan tek bir görüntü... | TED | لكن شئ واحد عرفته حينها كانت صورة رأيتها وإلتصقت في ذاكرتي. |
Bu bir biyo-taklit örneği, bizim gerçekten daha çok aramaya başladığımız bir şey. | TED | هذا هو مثال للتقليد الحيوي، الذي هو شئ بدأنا حقاً بالنظر إليه أكثر. |
Aşılama halk sağlığı alanında en kilit teknolojilerden birisi, muhteşem bir şey, | TED | اللقاح هو واحد من اساليب العلاج الأساسية في الصحة العامة, شئ رائع |
Ve müzikle bir şeyler anlatırken, ki bu temelinde sestir, her çeşit insana ve her türlü şeye ulaşabiliriz. | TED | وبقول شئ ما عبر الموسيقى، الذي هو في الأساس الصوت، عندئذ يمكننا الوصول لكل أنواع الأشياء وكل أنواع البشر. |
Bayan Paradine,.. Size söyleyecek başka bir şeyim yok, Bay Keane. | Open Subtitles | سيدة بارادين ليس هناك شئ آخر ليقال لك يا سيد كين |
Söylediğim ya da anımsadığım şeyleri duymak istemiyorum. Beni yalnız bırak. | Open Subtitles | لا أريد أسمع أي شئ قلته أو تذكرته أتركني فقط لوحدي |
600 dolar oda servisine degecek bir sey oldu mu? | Open Subtitles | أمَا من شئ حَدث؟ أَعْني، صرفنا فواتير بقيمة 600 دولار؟ |
Bizim zamanımızda, dijitalleşme var. Bilginin fiziksel kütlesini soyup çıkarıyor, bu yüzden şimdi bilgiyi kopyalamanın ve paylaşmanın maliyeti neredeyse sıfıra yakın. | TED | لدينا في أيامنا هذه الثورة الرقمية التى جردت كل شئ من الغموض .. فأصبح الحصول على المعلومة لا يكاد يكلف شيئاً الآن. |
Onunla yaşamak istedim, bu uzun zamandır hiç yapmadığım bir şeydi. | Open Subtitles | أردت أن أعيش معها، وهذا شئ لم أفعله منذ مدة طويلة |
herşeyi denedik. her şeye baktık, her şeyi satın aldık. | TED | لقد حاولنا كل شئ وشاهدنا كل شئ، أشترينا كل شئ |
Ama düşünecek olursanız, uluslararası standartlar belirlemenin maliyeti mafiş, hiç birşey! | TED | إذا فكرتم بها، فان تكلفة إصدار القوانين العالمية هي لا شئ. |
Fakat bu soruya geri dönecek olursak, hiçbirşeyden nasıl birşeyler yaratırım? | TED | لكني أرجع لهذا السؤال حول، كيف أصنع شئ من لا شئ؟ |