"شرط" - ترجمة من عربي إلى تركي

• şartla
• şartım
• şart
• şartı
• sürece
• maddesi
• durum
• koşulsuz
• şartıyla
• madde
• şartsız
• kuralı
• şartımız
• koşuluyla
• kural

Pekala tutuyoruz. - Bir dakika. Bir tek şartla.
حسنا, سوف نأخذها لحظة واحدة, مع شرط واحد

Tek bir şartla kalıp kumar oynayabilirsin.
يمكنك أن تبقى و يمكنك أن تلعب على شرط واحد

Ama bir şartım var. Biri kardeşime yeni bir motosiklet alacak.
تحت شرط واحد ، احد من اصدقائك سوف يعطي اخي دراجة جديدة

Bir resmini asacak, ama bir şartım var.
أنه سَيُعلّقُ لوحة واحدة لكن هناك شرط واحد

Bilinçli nefes kontrolü, konuşma için mecburi bir ön şart.
و ذلك شرط اساسي مسبق لقدرتنا على الكلام

Küratörün tek bir şartı vardı: Sanat eserim için Arapça yazı kullanmalıydım.
كان للقيم شرط واحد فقط: كان علي استخدام الخط العربي في عملي الفني.

Kurallara uyduğunuz sürece ailelerinizi görmek için sizlere izin verildi.
حسناً لقد اعطاكما الاذن لرؤية عائلاتكما مع شرط اتباع القواعد.

Bir şartla.
أنا على استعداد للموافقة على جميع منهم تحت شرط واحد.

Ancak tek bir şartla: Bana yalan söylemeye bir son vermelisin.
ولكن على شرط واحد أن تتوقفي عن الكذب علي ماتيلدا

Şu beyefendiler bir şartla size içki ısmarlamak istiyor.
السادة المحترمون يريدون أن يبتاعوا لك شراب ولكن على شرط واحد

"şartım şu: Zibidilerin yaptığı gibi arabanın üstünü açmayacaksın."
على شرط ألا تزيل السقف مثل واحدة من تلك البينر

Hayatını kurtarma uğruna mahkemeye yalan söylemeye razıyım ancak bir şartım var.
أنا مستعد لأن أكذب على المحكمة من أجل إنقاذ حياتك ولكن وفق شرط واحد

Tamam, işini geri alabilir ama bir şartım var.
حسناً، يمكنه استعادة وظيفته مرة أخرى ولكن لدي شرط واحد

Doğruluk serumu... ısrar ettikleri diğer bir şart.
حُقنة الحقيقة شرط اَخر اصرّوا على تنفيذة

Tek şart, her hafta psikolojik danışmanlık hizmeti görecek, tabi ki eğitimli bir profosyonel psikologdan.
على شرط انها تتلقى استشارات نفسية على أساس أسبوعي من مدربين مختصين في الصحة العقلية

Ama grup, gözetiminin bir şartı, sen de biliyorsun.
ولكن المجموعة شرط من شروط الفترة التجريبية, كما تعلمين

Kimse seksenlerde olanları ve doksanlardaki geri dönüşümü bilmediği sürece, bu gün olanları kimsenin bilmesine gerek yok.
لا داعي ليعلم أحد بما فعلته الليلة، بنيّ شرط ألا يكتشف أحد ما فعلتُه في الثمانينيّات وأنّني عاودتُه في التسعينيّات

Daha iyi bir teklif bulmuş olmalılar, çünkü bir çıkış maddesi koymuşlar.
ربما حصلوا على عرض أفضل لأنهم دفنوا شرط مغادرة في الشروط الملحقة.

Çünkü gerçekte, bu seçimle ilgili bir durum, ve özgürlükten yoksunluktur.
لأنه في الواقع، أنه شرط حول الإختيار، ونقصان الحرية.

Ömründe hep yanında ve koşulsuz seni seven birisi olmuştur.
هناك دائما شخصا واحد في حياتك الذي يوجد من أجلك ويحبك دون قيد أو شرط

Suçlamalarını geri çekmesi için ikna ettim, şehri terk etmen şartıyla.
لقد اقنعته بأن يتنازل عن اتهامه لك على شرط مغادرتك المدينة

Hemen şimdi, sözleşmeye küçücük bir madde ekleyerek.
للغايه بسيط شرط مجرد , توا الان العقد الى اضفته

Kayıtsız şartsız sevdiğim tek kişi sensin.
أنت الوحيدَ أنا أَبَداً محبوبُ بدون شرط.

Rekabet etmeme kuralı 2 ay sonra sona erince o hastaların hepsini kendisiyle birlikte götürecek.
حتى ينتهي شرط عدم المنافسة بعد شهرين ومن ثم ستأخذ جميع هؤالء المرضى معها

Sadece bir şartımız var ve bunun pazarlığı yok.
هناك شرط واحد وغير قابل للتفاوض

"Columbus'daki yıllık Gospel Explosion'a kabul ettirebilmesi koşuluyla,
على شرط أن دارين يحصل على الكورس ويدخل في الحفل السنوي للانجيل في كولومبوس،

kural olarak bakmıyorum ama profesyonel açıdan iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum.
ليس هذا شرط لكن مهنيا هذه ليست فكرة سديدة