Onlar, öldürmeleri gereken kişiye yakınlık duyar ve onun hayatını almazlar. | Open Subtitles | هناك اشخاص يفشلون في قتل اعدائهم .ويشفقون عليهم بدلا من قتلهم |
Ayrılacağımızı, ama birbirimizi ve onları sevmeye devam edeceğimizi bilmeleri gerek. | Open Subtitles | عليهم ان يعرفوا اننا سننفصل لكننا سنظل نحب بعضنا و نحبهما |
Hayır, sadece bir altı saat kadar... soru sormaları gerekiyor. | Open Subtitles | لا، عليهم أن يسألونا بعض الأسئلة لمدة ستة ساعات تقريباً |
Masum, savunmasız bir halde üzerlerine gelen felaketten habersiz dönüşümü bekliyorlardı. | Open Subtitles | معرضين للهجوم، غير مرتابين منتظرين عودتى، فقط ليقابَلوا باللعنات تتهاوى عليهم |
Bütün sürücülere ne tür bir sosyal güvenlik ağı getirmeleri gerektiğini düşünüyorlardı. | TED | فكروا في نوعية شبكة الأمان الاجتماعي التي عليهم جلبها إلى كل السائقين. |
Ancak sözcüklerin politikanın tam ortasında yer aldığı gerçeği çok önemli ve politikacılar da dili kontrollü kullanmayı denemeleri gerektiğinin farkındalar. | TED | ولكن من المهم جداً أن نعرف أن الكلمات محور الحياة السياسية، وأن جميع السياسيين يعرفون أن عليهم محاولة التحكم في اللغة. |
üzerinde fazla insan olmayan bir çok ada var gölde. | Open Subtitles | هناك جزر في البحيرات، ليس هناك الكثير من الناس عليهم. |
dedi. Şimdi, eğer bu doğruysa, sağlık sistemimizin gerçek bir ayıbı demek olur çünkü bu hastalar başka yerlerde de muayene oluyorlar. | TED | والآن، لو كان ذلك صحيحاً فإنه إدانة لنظام الرعاية الصحية لدينا وذلك لأن هؤلاء المرضى سبق وأن كشف عليهم في اماكن أخرى. |
Saidi, şunları kaldır ve biraz sola kayacağımızı söyle. | Open Subtitles | سعيدي، يحصل عليهم على أقدامهم، ونحن سنتأرجح من قليلا إلى اليسار. |
Tek yapmamız gerekenin onlardan daha çok para harcamak olduğu ortaya çıktı. | Open Subtitles | إتّضح أنّ جلّ ما علينا القيام به هو أن نصرف عليهم أكثر. |
Biz onlara o kadar çok bilgi veriyoruz ki bizim hareketlerimizi izleyerek | TED | لأننا نعطيهم معلومات كثيرة، ويجب عليهم في أن يروا فعلا كيفية تنقلنا. |
Telefon çalıyor,arkadaşları onu arıyorlar, ama onlarla nasıl konuşacağını bilmiyor. | TED | يرن الهاتف، يتصل الأصدقاء، لكنها لا تعرف كيف ترد عليهم. |
Bu tip bir durumda yapması gereken... kendi ülkesinin füzelerini ateşlemekti. | Open Subtitles | واجبه في مثل هذه الحالة كان أن يطلق الصواريخ ردا عليهم |
Sizin sadece gitmeniz gereken birkaç düzine daha hastalarınız var. | Open Subtitles | حسنًا, لديكم فقط مجموعة من المرضى يجب عليهم أن يغادروا |
Baba, ateş etmeden önce seni uyarmaları gerek. Bu bir kural. | Open Subtitles | عليهم أن يحذروك أولاً قبل اطلاق النار يا أبي هذه قاعدة |
Bu yüzden zeki, güvenilir ve yetenekli kişileri işe almam gerek. | Open Subtitles | ومن طرق قيامي بذلك، استخدام أشخاص أذكياء، وقادرين يمكن الاعتماد عليهم. |
Fakat tümör çok büyük ve tehlikeli çok fazla ameliyat yapmaları gerekiyor | Open Subtitles | لكنة كبير جدا و خطر يجب عليهم اجراء العمليات اكثر من مرة |
Duruşmaya kadar bizi burada tutmaları gerekiyor. En fazla üç gün sürer. | Open Subtitles | عليهم أن يبقونا هنا إلى ما بعد التحضيرات على الأقل ثلاث أيام |
Sadece, üzerlerine bir kaç rasgele atış yaptık diye, öçlerini almak için hava saldırısı düzenlemek zorunda mılar? | Open Subtitles | لمجرد أننا أطلقنا عليهم النار بكثافة، قاموا بإرسال غاراتهم الجوية. |
İçgüdüleri onlara, dünyadaki ilk dakikalarında ne yapmaları gerektiğini söylüyor. | Open Subtitles | ترشدهم غريزتهم بما يتوجب عليهم فعله في أول دقيقة يعيشونها |
Bize sadece bildiklerini değil, nasıl bildiklerini de açıklamak zorundadırlar ve bu da daha iyi dinleyiciler olmaları gerektiği anlamına gelir. | TED | ليس عليهم فقط أن يفسروا لنا ما يعرفوه و لكن كيف عرفوه و هذا يعني أننا يجب أن يكون أفضل استماعا |
Yanlış anlamanın nedenini şimdi anladım. Biz, onların üzerinde deney yapıyorduk. | Open Subtitles | أرى أنك أصبحت مشوش الآن نحن الذين كنا نجرى عليهم التجارب |
şunları topluyordum. Bana nereden toplayacağımı göstermişti. | Open Subtitles | كنت اقطف هذه لقد اراني المكان الذي احصل عليهم منه |
Gidip o kadınları bulmaları ve onlardan açıklamalarını istemeleri gerekiyordu. | TED | اذا كان عليهم التوجه الى هناك ومقابلة النساء واخذ التفصيل منهن. |
onlara verdiğimiz, yıllarca çalışıp emek harcayarak kullanımını öğrenebilecekleri aletler değil. | TED | فنحن لن نعطيهم أدوات يتوجب عليهم دراستها لسنوات من أجل استخدامها |
Ama onlarla yaşamak zorunda kalan Ana Gezegen Komutanlığı değil, biziz. | Open Subtitles | قياده عالمنا ليس عليهم أن يعيشوا معهم ولكن نحن يجب علينا |
Bazılarının o zincirleri kırmaya, onlara tenlerinin rengi veya onları saran inançlar tarafından dayatılanlarla kısıtlanmayı reddetmeye cesareti var. | TED | بعض الأشخاص لديه الشجاعة لكسر ذلك، وعدم قبول الحدود المفروضة عليهم بسبب لون بشرتهم أو بسبب اعتقادات من حولهم. |
Bebek bakıcılığı sıkıntısı olan ülkenin başka bir yerine taşınmak zorunda kalırlar mıydı? | TED | هل عليهم الانتقال إلى جزء آخر من البلد حيث يوجد حصاص في الحاضنات؟ |
Sonradan duvar koymak için gidip 600.000 pound daha harcadılar. Şu açık sınıf çılgınlığa artık bir son verelim, lütfen. | TED | كان عليهم أن يعودوا وينفقوا 600,000 جنيه لوضع الجدران. دعونا نوقف هذا الجنون لفصول دراسية بفضاء مفتوح، على الفور رجاء. |