Video küçük bir özür, biliyorum, Fakat hatırlamama yardımcı oluyor. | Open Subtitles | االفيديو ليس بالشىء الكبير اعرف ذلك، لكنّه يساعدني على التذكّر. |
Fakat o çoktan Güney Afrika'da şanssız bir kaç plastik cerrahın hayatını karartıyor. | Open Subtitles | لكنّه في أمريكا الجنوبية يعمل حياة بائسة له بعض الجرّاح البلاستيكي السيء الحظ. |
Fakat bizi ayıramadı, ve şimdi de sana geri dönmemi engelleyemeyecek. | Open Subtitles | لكنّه لم يفرّقنا حينها، و لن يمنعني من العودة إليك الآن |
ancak Nazi hitabetinin hararetine şahit olunca ilk kez sorgulamaya başladı. | TED | لكنّه عندما شهد حماسة الخطاب النازي، بدأ يتسائل عنه للمرّة الأولى. |
Yola devam etmeniz gerektiğini biliyorum... Ama o çok kötü görünüyor. | Open Subtitles | انا اعرف انكم يجب ان تتحركوا لكنّه يبدو سيئ جدا لي |
Yapmanı istediğim daha çok eder, ama bu kadar bulabildim. | Open Subtitles | الذي أريدك أن تستحقّ أكثر لكنّه كلّ قد أحصل على. |
- Kabul ediyorum, doktor. - Ama bizim görevimiz bu. | Open Subtitles | متّفق معك، أيها الطبيب، لكنّه واجبنا ويجب علينا القيام به |
Fakat bir gün bana güvenirken, ertesi gün kapıya konmuştum. | Open Subtitles | لكنّه وثق بي ذات يوم، و باليوم التالي أصبحتُ طريداً. |
Fakat gitmeden hemen önce yanıma uğradı. Benden Hasat'ı durdurmamı istedi. | Open Subtitles | لكنّه مرّ عليّ في طريقه للرحيل وطلب منّي أن أوقف الحصاد |
Hepsini arkamda bıraktığımı sanıyordum. Fakat geri geldi ve düşündüğümden daha güçlüydü. | Open Subtitles | ظننتُ أنّي وضعتُ كلّ ذلك ورائي، لكنّه عاد، وإنّه أقوى من السابق. |
Kötü niyetli kötü insanlardan biri miydim emin değilim, Fakat bu hikayenin yanıma kâr kalması benim için zordu. | TED | لست متأكداً إن كنت الشخص السيء بمعنى أن لدي نيّة شريرة، لكنّه كان صعبًا علي أن أنصرف عن هذه القصة. |
Henüz genç bir adamken, ABD'de ve Avrupa'da gruplarla turnelere gitti ve çaldı, Fakat Kanada'ya gidene dek ne bir albüm ne bir şarkı kaydetti. | TED | في شبابه، عزف، وذهب في جولة مع فرقة إحياء حفلات بالولايات المتحدة وأوروبا، لكنّه لم يسجل باقة موسيقية أو مقطوعة واحدة قبل ذهابه إلى كندا. |
Çok güzel şeyler yapmadığımın farkındayım Fakat bu senin hatan değil ve... | Open Subtitles | أنا لا أعرف التعامل مع هذا جيدا ... لكنّه ليس خطأك، و |
Savaşa inanmazdı ancak güç ile kararlılığın gerekli olduğunu anlardı. | Open Subtitles | لم يكن يؤمن بالحرب، لكنّه فهم الحاجة إلى القوّة والإصرار. |
Boyu uzun ama güçlü değil. Dövüşürken de tutkulu, ancak düşüncesizce hareket ediyor. | Open Subtitles | إذن هو طويل، لكن ليس بالقويّ عندما يقاتل، يكون عاطفياً جداً، لكنّه متسرعاً |
Pencere falan olmadığı için söylemek güç. ancak muhtemelen gün doğmuştur. | Open Subtitles | ليس ثمّة نوافذ هنا، لذا يصعب تحديد الوقت، لكنّه ربّما نهارٌ. |
Ama o benim de kardeşimdi. Kimseye görünmeden ben de çok ağladım. | Open Subtitles | لكنّه كان أخّي أيضا أنا بكيت أيضا عندما لم يكن ينظر أحد |
Oğlum satırı intikam almak için kullanmak istedin Ama o öldürmek için değildir. | Open Subtitles | اردت استخدام الساطور للأنتقام لكنّه ليس للقتل الملكي المخصي مات على أي حال |
Evet, ama bu da birinin bebeğiydi bizim bebeğimizin de bunu bilmesini istiyorum. | Open Subtitles | أجل، لكنّه كان طفل شخص ما، أيضًا وأنا أريد أنّ يعرف طفلنا هذا |
- Ama üzerinde "Pip Everett, Jr" yazıyor. | Open Subtitles | لكنّه يقول باب إفيريت , الإبن. على الوصفات. |
İçki içmek yavaş öldürüyor olabilir, ama Yine de intihardır. | Open Subtitles | الخمر قد يكون انتحار بطئ , لكنّه ما زال إنتحار. |
Hem cesedi bırakmış, hem de gözleri oymakla hiç uğraşmamış. | Open Subtitles | ليس فقط ترك الجسم، لكنّه لم يهتمّ لأن يزيل العيون. |
Bir dakika ya da bir saat içerisinde olabilir ama kesinlikle olacak. | Open Subtitles | هو يمكن أن يحدث في الدقيقة التالية، في الساعة القادمة لكنّه سيحدث. |
Evet, tamamlanmıştı; Lakin bana bazı yerlerin arazi araştırmasını göndermekle yükümlüydü. Sanırım bozuştuğumuz için onları göndermeyip alıkoydu. | Open Subtitles | أجل، لكنّه بقيَ مدينًا لي ببعض المسح أعتقدُ بأنّه كان يحفظهم بعيدًا عنّي بسبب إنفصالنا |
Bedava yazdığını biliyorum. Bu sadece mevcut olduğu anlamına geliyor. | Open Subtitles | أعلم أنّه يقول انترنت مجّاني، لكنّه يعني أنّه مُتاح فقط. |
ama bir şeylerin ters olduğunun farkındaydı, sonra da kanıt buldu. | Open Subtitles | لكنّه عرف أن شيئاً ما كان خاطئاً ثم عثر على دليل |
Onu tanımazsınız, depresiftir, Ama aynı zamanda ilahi. | Open Subtitles | أنت لا تعرفه لحد الآن، لكنّه كئيب جدا، قدسي جدا رغم ذلك. |