Dağa kayak yapmaya gideceğiniz zaman ise arabaya eşyalarınız için farklı aksesuarlar alabilirsiniz. | TED | وعندما تذهب للتزلج على الجبال، تأخذ معك مختلف الإكسسوارات في السيارة. للقيام بالتزلج. |
Ama bence farklı olmak iyidir çünkü farklı bir bakış açısı sunarsınız. | TED | و لكن أعتقد أن تكون مختلف شيئ جيد لأنك تقدم وجهة نظر |
Ve varlığınızın her anını savunmak savunmak zorunda olduğunuz bir durumda olduğunuzda çok farklı bir tavırla tepki vereceğiniz bir durumda kalıyorsunuz. | TED | وعندما تكون في موقف يتوجب عليك فيه تبرير كل لحظة من وجودك، فتوضع في موقف حيث يتوجب عليك التصرف بسلوك مختلف جداً. |
Ama artık farklısın. Bize karşı koydun ve kazandın. | Open Subtitles | و لكنك مختلف الان لقد وقفت معنا و انتصرت |
Ben alıştığın şeriflerden farklıyım. | Open Subtitles | أنا مأمور مختلف عن الذين إعتدت أن تقابلهم |
Sadece, bir dizi farklı insanda bulunan karmaşıklıkları değil, her bir kişinin kendi içinde bulunan karmaşıklıkları da ortaya koyuyor. | TED | انها تمثل ليس فقط العقبات وجدت في استيعاب شخص مختلف عنا و لكن ايضا تعقيدات وجدت داخل كل شخص منفردا |
Hapsedildiği pencereden dışarıdaki oyun parkına baktığında değişik bir şeyler hissettiğini fark ediyor. | TED | وجد أنه عند نظر إلى الملعب من خلف النافدة المغلقة, شعر بشيء مختلف. |
Bu akşamı tamamiyle farklı bir yöntem ile başlatmak istiyorum. Bana katılarak karadan ayrılın ve birkaç anlığına açık okyanuslara dalın. | TED | أود أن أبدأ هذه الليلة من شيء مختلف تماما، بأن أطلب منكم الانضمام لي لترك اليابسة والقفز في المحيطات المفتوحة للحظة. |
Bunu, MacArthur Foundation ve Omidyar Network gibi farklı organizasyonların desteği ile yaptık. | TED | وقد فعلنا ذلك بدعم من مختلف المنظمات مثل مؤسسة ماك آرثر وشبكة أوميديار. |
Şimdi, mesele şu ki, bu farklı bir tür büyü. | TED | إذاً الآن، الأمر هو أن هذا نوع مختلف من التهجئة. |
diyor. Sebep şu ki işitme merkezinden duygu merkezine giden farklı bir yol var ve bu yol kazada kopmamış. | TED | حسنا؟ السبب أن هناك مسار مختلف يذهب من مراكز السمع في المخ إلى مراكز العواطف، وهذا لم يقطع خلال الحادث. |
Dünyamız değişiyor. Şu anda farklı bir dünyada yaşıyoruz ve bir zamanlar kişisel olan sorunlar şimdilerde hepimiz için dünya çapında sorunlar oldu. | TED | إن عالمنا يتغير. نعيش في عالم مختلف الآن، و ما كان مرة مشاكل فردية هي الآن في الحقيقة مشاكل عالمية بالنسبة لنا جميعاً. |
Çok fazla hastalık vardı, hastalığı farklı şekilde ele aldılar. | TED | كان هناك الكثير من الأمراض، التي اقتربوا منها بشكل مختلف. |
Sen farklısın. Bazı atlar için farklı olan korkutucudur. | Open Subtitles | لانك مختلف ولان لبعض الجياد مختلف يعنى مخيف |
Aslında, sen diğerlerinden farklısın. Yeni bir yüzle bana geldin. Bir süre daha burada kalacağız. | Open Subtitles | على كل حال أنت شخص مختلف الآن لقد أتيت إلي بوجه جديد |
Ama ben farklıyım. Ben hepsinden çok istiyorum. | Open Subtitles | لكني مختلف بالفعل، أنا أحتاجها أكثر منهم |
Bu sadece üniversitelerde akademik araştırmacıların ilgilendiği bir organizma değil. | TED | الباحثون في مختلف الجامعات ليسوا هم الوحيدون المهتمون بهذا الكائن. |
Çok büyük bir fark. değişik bir IQ puanı kümesi gibi bu. | TED | هذا هائل. هذا يماثل مستوي كامل مختلف من مستويات درجات إختبار الذكاء. |
Korkarım değişti. ikimiz de değiştik, farklı yönlerde. | Open Subtitles | اخشى انه قد حدث,كلانا قد تغير ولكن بشكل مختلف |
Yeni ve farkı bir şey yapmak heyecan verici olabilir. | Open Subtitles | ربما سيكون حماسي ذا قمنا بعمل شيء جديد و مختلف |
Hep içerisi ve dışarısı, ben ve diğeri oluyor; diğeri ise her zaman bizden tamamen ayrı. | TED | وهي بالداخل والخارج, الذات والاخر وان الآخر هو مختلف تماما |
aynı şey değil, sadece on beş yaşında bir çocuk. | Open Subtitles | هذا أمر مختلف كانت مجرد فتاة في الـ15 من عمرها |
Cole Kaynak'ın güçlerini emdiğinden beri onda bir farklılık sezdin. | Open Subtitles | مِنْ اللحظةِ كول إمتصّتْ قوَّةُ المصدرَ، أحسستَ شيء مختلف عنه. |
İsviçre'deki o geceyi unuttum. Bu günlerde değişmiş bir adamım. | Open Subtitles | ونسيت تلك الليلة في سويسرا، والأيام الحالية أنا رجل مختلف. |
Hayır, bir değişiklik var. Artık kira ödüyorsun. | Open Subtitles | كلا هناك شيء مختلف انت ستدفع الايجار الان |
10 küçük makarna kasesi ve her birinin üzerinde değişik bir spagetti sosu. | TED | عشرة أطباق صغيرة من المكرونة, كل طبق مضافا إليه نوع مختلف من الصلصة. |
Kayınpederim başka bir çözüm bulmak için can atıyordu ve son çare olarak deneysel bir tedavi olan fajları kullandı. | TED | إذن، كان صهري في أمسّ الحاجة إلى نوع مختلف من الحلول، وقد طلب علاجًا تجريبيًا، كملاذ أخير من خلال العاثيات. |
Sessiz Tepe'de herkesin kâbusu farklıdır. - Ben onlara aitim. | Open Subtitles | لكل امرئ كابوس مختلف في التل الصامت، وأنا منبع كوابيسهم. |