| Bu yüz benim değil, bu eller benim değil ama buradaki benim. | Open Subtitles | هذه ليست يداى و لكنى أنا من بالداخل ، و أنا أعرفكى |
| Bayan bu bir oyun değil. Bu yüzden hapse girebiliriz. | Open Subtitles | يا فتاة، هذه ليست لعبة، ممكن أن ندخل السجن لهذا |
| Bayan bu bir oyun değil. Bu yüzden hapse girebiliriz. | Open Subtitles | يا فتاة، هذه ليست لعبة، ممكن أن ندخل السجن لهذا |
| - Görevimiz o değil. - Emirlerimiz farklı. Burada daha-- | Open Subtitles | لا , هذه ليست المُهمة لدينا أوامر , نحن أقوياء |
| Vermek istediğim etki tam olarak bu değildi ama kabul edebilirim. | Open Subtitles | هذه ليست النتيجه التي توقعت ان احظى بها لكني سأقبل بها |
| Bu tarifeli bir sefer değil. O bir saat sonra gelir. | Open Subtitles | هذه ليست العربه العاديه, انها ليست على الخط الا بعد ساعه. |
| Santi, burası şehir değil bu yüzden çok dikkatli olmalıyız. | Open Subtitles | سانتي، هذه ليست المدينة لذا، من الأفضل أن تكون حذراً |
| Bu bir tatil değil. Bu davada eşek gibi çalıştım. | Open Subtitles | هذه ليست عطلة، لقد عملت بكل جد على هذه القضية |
| - Hayır, saflık değil bu. böyle olması gerek zaten. | Open Subtitles | لا ، هذه ليست سذاجة هكذا يجب أن تكون العلاقة |
| Hayır, seni bir şey yapmaktan alıkoyma yöntemim değil bu. | Open Subtitles | لا, لا, هذه ليست طريقتي لمنعك من فعل أي شيء |
| Bazı kötü haberler. Bu dörtte bir olanlar için değil. Bu dört kişiden dördü de için. | TED | هذه ليست للواحد من أربعة. بل للأربعة من أربعة |
| Bu benim sayfam değil. Bu, İsrailli şehit askerin anma gününde Tahran'da bir adam Sayfasına, İsrailli askerin resmini koymuş . | TED | هذه ليست صفحتي. هذا الشخص من طهران في ذكرى سقوط الجندي الاسرائيلي يضع صورة جندي اسرائيلي علي صفحته. |
| Bu pek bilimsel bir teori değil, bu yüzden unut gitsin. | TED | الآن هذه ليست نظرية علمية بالفعل فيمكن لنا أن ننساها. |
| Sorun o değil. Bazıları da diyor ki: "beyinler beyinleri anlayamaz". | TED | هذه ليست القضية. بعض الناس يقولون: الأدمغة لا تستطيع أن تفهم الأدمغة. |
| Konu o değil. Oraya neden gideceğini biliyorum. | Open Subtitles | هذه ليست المشكلة أعرف لمَ تود الذهاب إلى هناك |
| Aklındaki Fareliköy, bu değildi herhalde. | Open Subtitles | هذه ليست بالضبط الماوسفيل التى كنا نضعها فى عقولنا أليس كذلك؟ |
| Tabi ki, bu iyi bir toplumsal bilim deneyi değil, o yüzden bunu daha iyi yapabilmek için aynı deneyi sizlere daha önceden anlattığım gibi yaptım. | TED | الآن، هذه ليست تجربة جيدة في العلوم الإجتماعية، لذا فقد قمت بتنفيذ نفس التجربة بصورة أفضل كما أوضحت لكم سابقاً. |
| Bunda bir suç yok. En azından şimdilik. Bunu yasaklamadılar. | Open Subtitles | هذه ليست جريمة بعد، على الأقل لم يُحَرِموا ذلك بعد. |
| Çünkü gerçek şu ki artık sanayi devriminde değiliz. | TED | لأن الحقيقة هي أن هذه ليست الحقبة الصناعية. |
| Bu aslında bir iyilik değil ki. Bu benim terfi almam gibi bir şey. | Open Subtitles | هذه ليست حتى خدمة إنها خطوتي التالية فقط |
| Fakat virüslerin bakteriyi enfekte etmek için kullandığı tek yöntem bu değil. | TED | و لكن هذه ليست الطريقة الوحيدة التي تصيب بها الفيروسات البكتريا بالعدوى. |
| - Bu habersiz bir ziyaret. - O kitaplara dokunma dedi. | Open Subtitles | ــ هذه ليست زيارة مقررة ــ إتركه، قال لا تلمس الكتب |
| Bu bir masal değil. Gerçek hayatta böyle şeyler olmaz. | Open Subtitles | هذه ليست قصة حواري، الحياة الحقيقية لا تعمل بهذه الطريقة |
| Bu, oyun falan değil, Ekselânsları. Birisi geliyor. Bence sizi öldürmeye niyetli. | Open Subtitles | هذه ليست لعبة يا صاحب الجلالة يوجد شخص قادم و أعتقد أنه يريد قتلك |
| Şimdi sizden bunun iyi bir şey olmadığını anlamanızı istiyorum. | TED | اريد منكم الآن أن تتفهموا، بأن هذه ليست أخباراً جيدة. |
| Bak, burada olmanın benim kabahatim olduğunu biliyorum ama sen bu değilsin. | Open Subtitles | أنظري، أعلم أن كونك هكذا هوخطئي، لكن هذه ليست أنتي |
| Ama bunlar önemli argümanlar değil. Bugün akademik argümanlarla ilgileniyorum | TED | لكن هذه ليست المناقشات المهمة. أنا مهتم بالجدل الأكاديمي اليوم، |
| Ama, ekonomi için iyi olurdu O hikayeleri benim saman değildir. | Open Subtitles | إنها مكلفة جداً من الناحية الاقتصادية ولكن هذه ليست موهبتي الحقيقية |