Şu keşiften döner dönmez karım ve kızımla daha fazla vakit geçireceğim. | Open Subtitles | ولكن بمجرد انتهائي من هذا الاكتشاف سأقضي وقتًا أطول مع ابنتي وزوجتي |
Şuradaki güzel bir parçaymış. Söylesene, ailen denizde çok vakit geçirir mi? | Open Subtitles | هذه قطعة فنيّة جميلة، أخبريني هل أمضت أسرتك وقتًا طويلًا في البحر؟ |
zamanım pek yoktu, uygun bir şey bulup getirdim sadece. | Open Subtitles | لا أملك وقتًا كافيًا، لذا اخترت له شيئًا بشكل عشوائي |
Beraber daha fazla zamanımız olur diye düşündüm hep. | Open Subtitles | لقد اعتقدت دومًا بانه سيتيح ليّ وقتًا لأفعل هذا.. |
Galaksiler arası kolonileşme çok daha zor değil, sadece daha uzun sürüyor. | TED | والمستعمرات داخل المجرة ليست بالأمر الصعب، بل تأخذ وقتًا أطول لا غير. |
Paçavraları çıkaracak vaktim yok. Belki işe yaramaz, o yüzden... Git. | Open Subtitles | لا أملك وقتًا لخلع هذا القماش، لذا اذهبي تحسبًا لفشل محاولتي. |
Şimdi Londra'ya gidip eski karını görme zamanı değil. | Open Subtitles | الآن ليس وقتًا مناسبًا للإقلاع إلى لندن ورؤية خليلتك السابقة |
Beklendiği gibi ancak kırılan kalbin onarılması biraz zaman alır. | Open Subtitles | بخير كما كنا نتوقع لكن القلب المكسور يأخذ وقتًا لمداواته |
Tatillerde masanın etrafına oturup güzel zaman geçirecek vaktimiz olacak. | TED | تعلمون، إنها الأعياد وسيأتي الوقت عندما نجلس حول الطاولة ونمضي وقتًا جميلًا. |
Benim harcadığım kadar vakit harcayınca sen de onu çözeceksin. | Open Subtitles | ستعرفينه جيّدًا عندما تقضين معه وقتًا أطول كما فعلت أنا. |
Genç bir kıza göre mezarlıkta çok fazla vakit geçiriyorsun. | Open Subtitles | إذ يبدو أنّك تمضين وقتًا طويلًا في المقابر بالنسبة لمراهقة. |
Bu gece çok güzel vakit geçirdim. Sihire inanmadığım için özür dilerim. | Open Subtitles | لقد قضيت وقتًا ممتعًا هذه الليلة, وأنا آسفة لأنني لا أؤمن بالسحر. |
Hep beraber langırt oynuyor, şarkı söylüyor iyi vakit geçiriyorlardı. | Open Subtitles | وكانوا يلعبون كرة الطاولة ويغنون سويًا ويقضون وقتًا ممتعًا حقًا |
Bu tür hikayelerle çok vakit harcadım , arşivler taradım, gerçekten bu araştırmayı yapmak için yıllarımı verdim. ve bu beni değiştirdi. | TED | وبما أنني قضيت وقتًا طويلًا مع تلك القصص، من خلال غوصي في السجلات، قضيت سنوات لإجراء هذا البحث، وقد غيّرني. |
Hapiste, kitap okumak için çok zamanım oldu. | Open Subtitles | لكنني قضيتُ وقتًا طويلاً في الدراسة داخل السجن |
biraz daha zamanımız olsa o gücü elde edebilirdik. | Open Subtitles | إن تسنّى لنا وقتًا مزيدًا .لملكنا تلك القوى نحن الآخرون |
Eğer kendi atalarımı daha önce tanısaydım kişiliğimde ve yaşadığım toplumda bir gurur kaynağı bulmam bu kadar uzun sürmezdi belki de. | TED | ربما لو عرفت أسلافي في وقتٍ أبكر، لم يكن ليتطلب مني العثور على مصدر كبريائي وقتًا طويلًا، في كل من هويتي ومجتمعي. |
Sanki siz üçünüzün peşinde koşmaktan, dedikoduya vaktim kalıyor da. | Open Subtitles | و كأن لدي وقتًا للثرثرة بعد الإهتمام بثلاثتِكن؟ |
Üç hafta dizanteri olunca insanın düşünecek zamanı oluyor. | Open Subtitles | ثلاث أسابيع من الإسهال يعطيك وقتًا كثيرًا لتفكّر |
Nasıl hissettiğini anlıyorum. Ama güven bana, normal biraz zaman alacak. | Open Subtitles | أتفهّم شعورك، لكن ثقي بي، الاعتياد على الحياة أيضًا سيستغرق وقتًا. |
Çünkü lavaboya gitmeye vaktimiz yoktur. | Open Subtitles | لأننا لا نمتلك وقتًا للذهاب لدورة المياه |
Dövüş Sanatları camiasında, sıradaki hedefi bulmak için zamana ihtiyacım var. | Open Subtitles | وإنّي أحتاج وقتًا لتبيّن هويّة هدفه التالي وفق حلقات الفنون القتاليّة. |
Senden bir şey istediğimde zamanın hiç uygun olmaması ne garip. | Open Subtitles | مرح ان لا يكون وقتًا مناسبًا أبدًا كلما احتجت منكى شئ |
Los Angeles'ta bir şişe şampanya alıp Paris'te uyandığım zamanlar vardı. | Open Subtitles | كان هناك وقتًا أشرب كأسًا من الشمبانيا بلوس أنجلوس وأستفيق بباريس |
Ama senin için çok yazık ki o lanet olası boynunu yarısına kadar ısırmıştım. Muhtemelen sohbet edecek pek vakti yoktur. | Open Subtitles | مؤسف أنّي عضضته في منتصف عنقه ربّما لا يملك وقتًا طويلا للدردشة |
Gerçekten bulunmak istemeyen bir adamı bulacak kadar vaktin var mı? | Open Subtitles | أحقًّا تملك وقتًا كافيًا لإيجاد شخصٍ لا يودُّ أن يجده أحد؟ |
Bilekliği hack'lemek için bayağı bir zamanını ayırmıştır bence. | Open Subtitles | أنا أظن بأنه ركز وقتًا طويلًا على كيفية حل شفرة السوار. |
Seni o kadar uzun zamandır görmedim ki. | Open Subtitles | أوه، لقد مضى وقتًا طويلاً منذُ أخر مرة رأيتكِ بها |