Fakat belli ki, o zamanlar böyle bir sorun yoktu. | TED | ولكن يبدو انه في ذلك العصر لم يكن ذلك موجوداً |
o sınıfta bulunduğunuz için mutlu olurdunuz, ben de böyle hissediyordum. Ama orada bulduğum şey, bazıları şu an bunu yaşıyor, | TED | سوف تكون سعيدا لمجرد وجودك في ذلك الفصل,وهو ما شعرت به. لكن ما وجدته هناك أنه بينما يعض الناس يعيشون ذلك |
Çünkü adınız Yosemite Mountain Bear(Yosemite Dağ Ayısı)olduğunda, böyle yaparsınız. | TED | لأن ذلك ما تفعله حين يكون اسمك دب جبل يوسمايت. |
Utanan hayvanlar kaçtılar ve bu kendilerini böyle açıkça gösterdikleri son sefer oldu. | TED | هربت الحيوانات محرجة، وكانت تلك المرة الأخيرة التي كشفوا بها أنفسهم بهذه الطريقة. |
böyle durumlarda dahi bilgisayar bilimi bazen stratejiler ve belki bazı teselliler sunabilir. | TED | لكن في تلك الحالات، بإمكان علوم الحاسوب تقديم بعض الاستراتيجيات وربّما بعض المواساة. |
Külahta mı istersin, kapta mı? Bu da neydi böyle? | Open Subtitles | هل تريد كأس أم بسكويت ما هذا بحق الجحيم ؟ |
Eğer benim odam böyle gözükseydi, annem beni üç gün odama hapsederdi. | TED | إذا كانت غرفتي في منزلي بهذا الشكل لكانت أمي حبستني ثلاثة أيام |
CO: Dün beni Washington Sokağı'ndaki o yere gönderdin, şimdi zehirli sarmaşık döküntüsüyle kaplandım. Yani, günlerimiz böyle şeylerle dolu geçti. | TED | كايتريا أونيل: لقد ارسلتني إلى ذلك المكان في شارع واشنطن أمس، والآن فأنا مغطاة باللبلاب السام. هذا هو ما ملأ أيامنا. |
Ama eğer birbirimizle Mandarin Çincesi konuşuyor olsaydık, böyle bir lüksüm olmayacaktı. | TED | لكن إن كنّا نتحدّث معا باللّغة الصينية، لن يكون ذلك أمرا ممكنا. |
JD: Herhangi bir yeni teknolojide olacağı gibi, özellikle böyle bir teknolojide, birçok görüş açısı oluşabilir ve bu bence gayet normal. | TED | ج د: أعتقد أنه مع ظهور أي تقنية جديدة، خصوصا مثل هذه ستكون هنالك آراء متباينة وأعتقد أن ذلك أمر مفهوم تماما. |
böyle bir dünyada hayatta kalmanın yanı sıra refahı nasıl sağlayabiliriz? | TED | ما الذي سنفعله في ذلك المستقبل ليس فقط لننجو، بل لنزدهر؟ |
Peki insanlara bebek güvencesi önerinin böyle olmadığını nasıl gösterelim? | TED | كيف ستري الناس في هذا الطرح أنك لن تواجه ذلك |
böyle bir yerde çalışmak da çok canımızı sıkmıyor tabii ki. | TED | ،وأن القيام بهذا في مثل ذلك المكان لن يتسبب في أضرار |
Çoğu ilişkinin böyle başladığını doğrulayan başka araştırmalar da var. | TED | وهناك دراسات أخرى تؤكد بأنّ معظم العلاقات تبدأ بهذه الطريقة. |
Her zaman böyle yanıp sönüyorlar. Kaç kez not gönderdiğimi bilemezsin. | Open Subtitles | . دائماً ما تومض بهذه الطريقة . لقد طلبت إصلاحها كثيراً |
Bu, birbirimiz hakkında bilgi sahibi olup desteklemekle ilgiliydi ve böyle sürdü. | TED | وكانت تلك هي روح معرفة ودعم بعضنا البعض والتي سيطرت على الأجواء. |
Bir daha böyle oyunlara kalkarsan dünyanı başına yıkarım amına koyduğum! | Open Subtitles | اذا فعلت أي شئ مثل هذا مجدداً سأطلق الجحيم علي رأسك |
böyle bir kararı onun gibi kaslı ve kalın kulaklı birine mi bırakacaksın? | Open Subtitles | هل ستاخذ القرار بهذا الشكل بمثل هذا الرجل ذو العضلات والاذن العريضه ؟ |
Evet, bu hayvanlar büyük ve sertler. Fakat böyle bir darbeyi kaldıramazlar. | TED | نعم، هذه الحيوانات كبيرة وشرسة، لكنها لن تتحمل كبوة من هذا النوع. |
Ona böyle davrandıktan sonra hiç sızlanmadan bunu kabulleneceğini mi sanıyorsun? | Open Subtitles | أكنت تعتقد أن ذلك سيهون لأجلك بعد أن عاملتها بتلك الطريقة |
Aslında, eğer yanılmıyorsam bu sabah siz de böyle bir kombinasyon giyiyordunuz. | Open Subtitles | حقيقةً، لو انني لست مخطئا انت شخصياارتديت مزيج مثله هذا الصباح، فضيلتك |
Onu kurtarmaya çalışıyordu... Ben böyle bir şeyi asla yapamazdım. | Open Subtitles | طريقة انقاذه لها لم يكن يمكننى فعل شئ مثل هذا |
Bu topluluğa özgü sağlık sorunları olduğunu bilmemize rağmen eğitimde durum böyle. | TED | والآن، بالرغم أن هذا يعرفنا أن هناك مخاطر صحية فريدة لهذا المجتمع. |
Yapmak istediğimiz bu, böyle sanal dünyalar yaratmak, yani dünyayı keşfeden Dave Gallo ya da başkası değil; keşfeden sizsiniz. | TED | وهذا ما نود أن نحققه إتاحة هذه الأماكن في الواقع الافتراضي ولا يكون الأمر مقتصراً على أحد، بل يمكنك أنت |
Eğer 100, Eğer 100'ü bir kare olarak düşünürsek, 75 böyle görünürdü. | TED | إن كانت 100 ان فكرنا ب 100 كمربع فان 75 سيبدو هكذا |
böyle aşırı başarılı bir kişiliğin evlilik bitince para ödemesi ağrına gidiyordur. | Open Subtitles | بالنسبة لهذه الشخصيات الناجحة جدا دفع المال بعد انتهاء الزواج غالبا يهينه |
böyle domdom kurşunları iyi yara açması için sıkıştırılarak düzleştirilir. | Open Subtitles | رصاص دمدم مثل هذة تتسطّحْ عند الإصطدام اتعمل الجرح الأقصى. |