deseydi. Sizin de her seferinde asla başaramayacağı ve yine düşeceği düşüncesi ile başa çıkması için danışmanlık yaptığınızı düşünün. | TED | ويكون عليكم أن تجلبوا له المساعدة ليستطيع التعامل مع مشاعر عدم الكفاءة وعدم القدرة على الوصول والفشل في كل مرة. |
Her türlü pislikle başa çıkmayı öğrenmeme yetecek kadar çok yanki ile savaştım. | Open Subtitles | لقد حاربت ما يكفي يانكيز لمعرفة كيفية التعامل مع أي نوع من الظربان |
İşlerine gelince İngilizce'yi anlıyorlar. Ben Meksikalılarla başa çıkmayı bilirim. | Open Subtitles | أعرف كيفية التعامل مع المكسيكيين فقـد كنت أفعلهـا طـوال حياتي |
Gücün akışını ve yasalarını bilerek pek çok şeyle başa çıkabilirsiniz. | Open Subtitles | ,بمعرفة إنسياب القوة و قوانينها فإنك تستطيع تحمل العديد من الأشياء |
Tüm bunlar, genç bir kadının başa çıkamayacağı şeyler gibi görünüyor. | Open Subtitles | لا يبدو كشئ يمكن لأمرأة صغيرة السن أن تتعامل معه بنفسها |
Kalbin kırılması, yalnızca bu kırıkla başa çıkmanın bir önsözüdür. | TED | أعرف أن هذا الشعور بالجرح هو غالباً مقدمة للتعامل الجارح. |
Buna gerek kalmayacak, Yarbay. Bu durumla başa çıkabilirim, efendim. | Open Subtitles | لن نحتاج لهذا أيها العقيد يمكني تولي الأمر يا سيدي |
Ya bununla başa çıkacağım ya da başka bir yaşam tarzı bulacağım. | Open Subtitles | وأنا إما تضطر إلى التعامل مع أو أن تجد طريقة أخرى للعيش. |
Bak, senin için kolay olmadığını biliyorum. Çoğu insan bununla başa çıkamaz, Kate. | Open Subtitles | أعلم أن هذا ليس سهلاً عليك معظم الناس لا يستطيعون التعامل مع ذلك |
İnsanların dünyasında onun gibilerle başa çıkmak için bazı kurallar vardır. | Open Subtitles | لذا فالعالم البشري لديه قوانينه الخاصة في التعامل مع البشر أمثاله |
Benim için endişelenmene gerek yok. başa çıkabileceğimden daha çok müşterim var. | Open Subtitles | لا تقلقي بشأني أيتها الصغيرة لدي زبائن أكثر مما يمكنني التعامل معه |
Bu dürtüyle nasıl başa çıkacağım konusunda bana bazı tavsiyelerde bulunabileceğini düşündüm. | Open Subtitles | وكنت آمل بأن تسديني نصائح سريعة حول كيفية التعامل مع الغرائز الملحّة |
Seninle kolay başa çıkacağını düşündükleri için mi onu seçtiler? | Open Subtitles | هل إختاروه لأنّهم ظنوا أنه سيكون من السهل التعامل معه؟ |
İnanın bana, bir yığın papirüsü olan üç kabile yaşlısıyla başa çıkabilirim. | Open Subtitles | صدقوني يمكنني التعامل مع ثلاثة شيوخ قبائل مع كومة من ورق البردي |
Uzay mekiklerindeki astronotlar 4 katları ile başa çıkmak zorundalar. | Open Subtitles | على رواد الفضاء داخل المكوك الفضائي تحمل 4 وحدات جاذبية. |
Sen bunluna başa çıkabilirsin... merkezdeki herhangi bir polis gibi. | Open Subtitles | يجب أن تتعامل مع الأمر كما تتعامل مع قضية للشرطة |
Onunla bildiğimiz şekilde başa çıkmalıyız ve kendimizin en iyi versiyonu olmalıyız. | TED | نحتاج للتعامل مع ذلك بطريقة يمكننا فعلها، ونحتاج لأفضل نسخة من أنفسنا. |
Onula altı yıl önce başa çıktım, bugün de çıkabilirim. | Open Subtitles | ،لقد توليت أمره منذ ست سنوات وأستطيع تولي أمره اليوم |
Ve sinirbiliminde, beyin hakkında birçok zor soru ile başa çıkmak zorundayız. | TED | وفي علم الأعصاب، علينا أن نتعامل مع العديد من الأسئلة الصعبة حول الدماغ. |
Onun ne olduğunu ve onunla nasıl başa çıkacağımı öğrenmeden çıkamam yukarı! | Open Subtitles | لا يمكنني الصعود إلى فوق حتى أعرف ما هو، وكيف أتعامل معه |
Bununla başa çıkabiliriz ama hackerla temasa geçtiğimiz yer olan siteye yeniden girdik. | Open Subtitles | يمكننا معالجة ذلك عدنا إلى موقع التجنيد الالكتروني حيث واجهنا الدخيل أول مرة |
Aklın karışmış ve kalbin kararsızsa yolu açıkça göreceğin yere başa geri dönmelisin. | Open Subtitles | إذا عقلك قلق فقلبك مضطرب فالرجوع للبداية تمكننا من رؤية الأمور بشكل أفضل |
Bu sahneyle başa çıkamam, biliyorsun... ben... lanet bir keşiş olmalıyım. Evet. | Open Subtitles | لا أستطيع تحمّل هذا الأمر سأكون ناسكاً لعيناً .. |
Her şekilde, onunla başa çıkabiliriz. | Open Subtitles | أنا أشم رائحة تلك الأشياء على كل حال، يمكن تدبر أمره |
Böyle bir toplum çılgınlık olur, kimse hayatta kalamaz, sorunlarıyla başa çıkamaz. | TED | ومجتمع كهذا سيكون مجنوناً لن يتمكن من الصمود أو من مواجهة مشاكله. |
Bunun gibi bir sürü sorunla başa çıktım. Ama bu adam hepsinden kötü. | Open Subtitles | لقد تعاملت مع كافة أنواع الخنازير و لكن هذا الشخص أسوء خنزير قابلته |
Yapacak çok işin var gibi. Ancak oldukça iyi başa çıkıyor görünüyorsun. | Open Subtitles | يبدو أنكِ لديك الكثير لتعملين عليه لكن يبدو أنكِ تتعاملين معه بخير. |
Ama bazı insanların kederle başa çıkmalarında yardımcı olan bir kararlılıkları vardır. | Open Subtitles | إلا أنَّ لدى بعض البشر يقين يُساعد البعض على التغلب على الحزن |