Ve bu çoçuklar biliyorlar ki zahmetsiz klima kontrolü geleceklerini bir parçası olamayacak. | TED | ويعلم أؤلئك الأطفال أن التحكم المؤلم في المناخ ربما ليس جزء من مستقبلهم. |
Bize doğanın bir parçası olduğumuzu ve ondan ayrı olmadığımızı hatırlatıyor. | TED | انها تذكرنا اننا جزء من هذه الطبيعة واننا لسنا بمعزل عنها |
İşte asıl sorulması gereken budur; çünkü bu durum yeterli kaynaktan yoksun olan her toplumun bir parçası olarak karşımızdadır. | TED | هذا هو السؤال الحقيقي ، لأن هذا هو شيء كان هناك، جزء من كل المجتمع. هذا يحرم من الموارد الكافية |
Öğrenme sürecinde bir plan geliştirirseniz o ekstra zamana ihtiyacınız olmaz çünkü bunlar günlük hayatınızın bir parçası olur. | TED | لو وضعت خطة لعملية التعلم، لن تحتاج إلى إيجاد المزيد من الوقت، لأن ذلك سيصبح جزءًا من حياتك اليومية. |
Etkileşimin ne olduğunu izah edebilmek için, insanları toplayıp, onlara etkileşimin nasıl hayatımızın bir parçası olduğunu göstermemiz lazım. | TED | ومن أجل شرح التفاعل، نحن بحاجة إلى حقا جلب الناس وجعلهم يدركون كيف أن التفاعل هو جزءا من حياتهم. |
Bir özellik, dini ikiliğin geleneği: Bilinç, fiziksel dünyanın bir parçası değildir. | TED | الخاصية الأولى هي الثنائية الدينية، يعني: الوعي ليس جزءاً من العالم المحسوس |
Ve yerel finansman, donanım projelerini destekleyen ekosistemin bir parçası değil. | TED | والتمويل المحلي ليس جزء من التنظيم البيئي الذي يدعم منتجات الأجهزة. |
Ardından, son olarak, bir sokak sanatçısı tarafından boyanarak bu müthiş ve devasa mobil serginin bir parçası oluyorlar. | TED | وأخيرا تم الرسم عليها عن طريق فناني الشوارع. لتصبح جزء من جزء من معرض فني ضخم ومدهش ومتجول أيضا. |
Destekleyici bir topluluğun bir parçası olacaksınız, güveninizi geliştireceksiniz, vücudunuzu çalıştıracaksınız ve aklınızı geliştireceksiniz, eğleneceğinizi de belirtmeme gerek yok. | TED | ستكون جزء من مجتمع داعم، و ستبني ثقتك، و ستمرن جسدك، و ستغدي ذهنك، ناهيك عن الوقت الممتع الذي ستمضيه. |
Ama yaptığımız bütün konuşmalarda şu sözler tekrar tekrar gündeme geldi: anlıyorduk ki, bunu yapmadığımız sürece sorunun bir parçası olarak kalıyorduk. | TED | ولكن كانت هناك محادثة واحدة والتي كانت تظهر في كل حوارتنا: حقيقة أننا إذا لم نقم بهذا، فإننا إذا جزء من المشكلة. |
Kıskançlık, her insan ilişkisinin bir parçası ama aşırı kıskançlık farklı. | TED | الغيرة جزء من أي علاقة إنسانية، ولكن الغيرة الحادة أمر مختلف. |
Kendinizi o kıpırtının bir parçası gibi yüzeyin altında hissediyor musunuz? | TED | هل تشعرون أنكم جزء من تلك الحركة؟ أشياء تتحرك تحت السطح؟ |
Pes etmeyin dostlarım! Bizler, bu intihar işinin bir parçası değiliz! | Open Subtitles | لا تستسلموا , يا رفاق لسنا جزء من أى محاولة إنتحار |
Bu zaten laboratuvar ortamında gerçekleştirildi ve ileride kuantum internetinin bir parçası olabilir. | TED | وهذا بالفعل مثبت في معامل البحث وقد يكون جزءًا من مستقبل الإنترنت الكمي. |
Bu yüzden, o dünyanın bir parçası olmak istemediğime karar verdim. | TED | فقررت أنني لم أكن أريد أن أكون جزءا من ذلك العالم. |
Ruha aittir, ve ruh fiziksel dünyanın bir parçası değildir. | TED | الوعي ينتمي للروح و الروح ليس جزءاً من العالم الحسّي |
Burada sahip olduğun şey cinayet silahının küçük bir parçası. | Open Subtitles | ما قد يكون لديك هنا أصغر قطعة من سلاح الجريمة |
Fotosentezin bir parçası olarak, stoma denilen gözenekler açılır ve kapanır. | TED | كجزء من عملية التركيب الضوئي، تفتح الأوراق وتغلق مسامًا تسمى الثغور. |
Chaplin'in bu kadar komik olmasının sebebi Britanya müzikhol geleneğinin bir parçası olmasıdır. | Open Subtitles | الآن, إن السبب في طرافة شابلن لأنه جزءٌ من فن الموسيقى الهزلية البريطانية. |
Ben de sevmiyorum ama artık bu işin bir parçası. | Open Subtitles | أنا أيضا لا أحبهم ولكنهم أصبحوا جُزء من العمل الأن. |
belki de benim bir parçası olduğum sistem sizi hayal kırıklığına uğrattı. | TED | لكن ربما النظام هو من خيب ظنك والذي كنت أنا جزءاً منه. |
Bu yaşantımızın çok önemli bir parçası, yaşamımızın üçte biri uykuda geçiyor. | TED | إنه جزء هام في حياتنا، يفترض أن نمضي ثلث أعمارنا في النوم. |
Bilimde, bir parçası olmayı hayal ettiğin önemli atılımlar vardır. | Open Subtitles | هناك قفزات في العلم يتمنى الفرد أن يكون جزءاً منها |
Ve iyileşmemin bir parçası da incittiğim insanlarla aramı düzeltmek. | Open Subtitles | وجزء من استعادة عافيتي هو أن أُعوِّض الناس الذين جرحتهم |
Bu yüzden, kadınlara ulaşmak için özel bir kampanya tertipleyeceğim ki yer alabilsinler, ki böylece sürecin bir parçası olabilsinler. | TED | من الممكن أن أبتكر حملة معينة خاصة لتوعية النساء لأتاكد من قدرتهن على المشاركة، وأن يكنّ جزءً من العملية الانتخابية. |
O kâğıt işi, bizim aşkımızın somut bir parçası hâline geldi. | TED | أصبح العمل الورقي جزئاً معقدا من قصة حبنا. |
Yakında bu ailenin bir parçası olacağını düşünürsek ona karşı biraz nazik olmayı deniyorum. | Open Subtitles | أنا أحاول أن أكون لطيفةً معه، بإعتباره سيكون فرداً من عائلتنا قريباً |