doğal güzellik veya sanatın tatı kültürler arasında kolayca gezinebilir. | TED | ذوق الجمال الطبيعي و الفني يتنقل عبر الثقافات بسهولة كبيرة. |
ve nasıl? Bence ilk hareket noktamız doğal tabiat sermayesinin farkına varmak olmalı. | TED | اعتقد ان النقطة الاولى التي يجب اتخاذها هي ادارك ووعي راس المال الطبيعي |
Geçen gün biri Amerika'daki ikinci en büyük doğal gaz üreticisi olduğumu söyledi. | TED | قال أحدهم قبل أيام أنني ثاني أكبر منتج للغاز الطبيعي في الولايات المتحدة. |
2010 yılının bu konuda herhangi bir özelliği yok, çünkü, her yıl ortalama 31,5 milyon insan doğal afetler nedeniyle yerinden oluyor. | TED | الآن، مامن شيء مثير للاهتمام بشأن سنة 2010، لأن المعدل يرتفع ل 31 ونصف مليون شخص مشرد بسبب الكوارث الطبيعية كل عام. |
Ve türlerin birbirleri ile olan bağlantısı, doğal dünya üzerine eğitim aldım, | TED | وانا ادرس هذا التعقيد .. في الطبيعة .. في العلاقات بين الفصائل |
Giambattista della Porta, 16. yüzyılda yaşamış bir Neopolitan bilgin, doğal dünyayı inceleyip araştırmış ve nasıl manipüle edilebileceğini görmüş. | TED | جيامباتيستا ديلا بورتا، عالم نابولي في القرن السادس عشر، اختبر ودرس العالم الطبيعي ورأى كيف يمكن أن يتم التلاعب به. |
doğal olarak bu kişinin eşiniz veya çocuğunuz olacağını düşünmeyin. | TED | لا تفترض أن الاختيار الطبيعي هو شريك حياتك أو طفلك. |
2006'daki ölümününe kadar, Orta Asya'nın doğal gaz bakımından zengin bir ülkesi olan... ...Türkmenistan'ın mutlak güce sahip lideriydi. | TED | إلى أن توفى في عام 2006، حيث كان يمثل القوة العظمى في تركمانستان دولة غنية بالغاز الطبيعي بآسيا الوسطى. |
Bu, yine, eğer başlangıçta uygulanabilirse düşük maliyetli, doğal ışıkla hoş bir taşıma, çok düşük maliyetli bir çözüm olacaktır. | TED | سيكون هذا حلاً، ذو تكاليف ضئيلة ايظاً إذا تم دمجه منذ البداية، تكاليف ضئيلة، عبور سهل تحت ضوء الشمس الطبيعي. |
Ama acı gerçek şu ki, bu bitkinin aslında kendi doğal habitatında bile tehlike altında olduğu kabul ediliyor. | TED | لكن الحقيقة المرة هي أن هذه النبتة الفريدة هي في الواقع تعتبر من بين النباتات المهددة في موطنها الطبيعي. |
Dolayısıyla başarısız olduktan sonra cesaretinizin kırılması çok doğal olabilir. | TED | لذا فمن الطبيعي جدًا أن نشعر بالإحباط والهزيمة بعد الفشل. |
Kabileler, insan ırkının nasıl yönetileceğine yönelik binlerce doğal deney oluşturur. | TED | القبائل تحتوي على الآلاف من التجارب الطبيعية لكيفية إدارة مجتمع بشري. |
Rusya bol miktarda doğal kaynağa sahip, fakat büyük sosyal sorunları var. | TED | تملك روسيا العديد من الثروات الطبيعية ، ولكن الكثير من المشاكل الاجتماعية. |
Ve üçüncü olarak, bu taşların katmanları doğal şekilde açıkta olmalı. | TED | وثالثاً، طبقات تلك الصخور يجب أن تتعرض للعوامل الطبيعية وبشكل طبيعي. |
İnsan yapısı mı veya doğal, muhtemelen ilahi, yaratılış mı? | TED | صنع البشر أم الطبيعة ، أم من خلق الله ؟ |
İşte Bahamalar'da böyle bir arayüz geliştirmek istiyoruz, fakat daha doğal bir düzenlemeyle. | TED | لذلك أردنا تطوير واجهةٍ مثل هذه التي في الباهاما، لكن بطريقةٍ أكثر طبيعية. |
Bu benim için doğal. Ben ve arkadaşlarım, onlara kolayca bağlanabilirim. | TED | هذا طبيعي بالنسبة لي. أنا وأصدقائي, أستطيع أن أتواصل معهم بسهولة. |
Bugün gördüğümüzden çok daha yavaş olan milyonlarca yıl önce gerçekleşmiş bir doğal asitleşme vardı. | TED | الأن كان هناك حادثة تحمض طبيعى منذ ملايين السنين، كان أبطأ بكثير مما نراه اليوم. |
Bu stratejiyi ilerleyen zamanlarda devam ettirmesi son derece doğal. | Open Subtitles | اعتقد ان من الطبيعى له ان ينفذ نفس الخطة ثانية |
doğal çocuk bezi ve güvenli iğnelerde ısrar eden bendim. | Open Subtitles | كنت أنا الذى أصريت أن تستخدم حفاضات طبيعيه بدبابيس مؤمنه |
Sonrasında bu hücreleri manipüle edip, tıpkı doğal haldeyken yapacakları gibi kolajen üretmelerini sağlıyoruz. | TED | و بعد ذلك نحرّض هذه الخلايا لتنتج لكولاجين كما تفعل في طبيعة الحال. |
Tüm seçenekler arasında çiğ, organik, doğal yiyeceklerden söz ediyoruz. | Open Subtitles | اﻷطعمة الطبيعيّة العضويّة النيّئة بواسطة الإختيارات التي كنّا نتحدّث عنها. |
Şirketler kaya tabakaları arasına sıkışmış doğal gazın çıkartılmasını sağlıyor. | Open Subtitles | تحفر الشركات تحت الأرض وتكسّر الصخور الطينيّة لإطلاق الغاز الطبيعيّ. |
Eşitsizlik arttıkça ,doğal olarak daha fazla insan çaresiz hale geliyor. | Open Subtitles | وبسببإزديادعدم المساواة، بطبيعة الحال ، يصبح المزيد والمزيد من الناس يائسين |
Madagaskar'daki birçok doğal ortam ve tür sonsuza dek yok olma tehlikesi altında. | Open Subtitles | العديد من مشاهد مدغشقر البرية وأنواعه تقبع تحت وطأة تهديد الزوال إلى الأبد، |
Annelerim makyaj yapmanın, kadının doğal halinin değerini azaltan, gerçekçi olmayan mitler ve beklentilerden kaynaklandığını düşünüyorlar. | Open Subtitles | . . تعتقد امي ان المكياج ليس الا ذريعه قبيحه وجنسيه تقلل من الشكل الأنثوي في هيئته الطبيعيه |
Ve bunlar iğrenç, doğal olmayan veya en berbat ayrıntısına kadar konuşacağımız şeyler değiller. | Open Subtitles | وهذا ليس أمراً فظيعاً أو غير طبيعيّ ولا داعي للتحدّث عنه بتفاصيله |