Temeli bittiği zamanda üç ay içinde katları ve çatışı vardı. | TED | منذ وقت التأسيس وحتى الإنتهاء، خلال ثلاثة شهور أكملنا السقوف والأرضيات. |
Böylelikle, tüm insan genomunu sadece saatler içinde tayin edebiliyoruz. | TED | والآن و خلال ساعات فقط يمكننا أن نحدد الجينوم البشري |
Bugün evrende olan herşeyi barındırıyor içinde, hayal edebilirsiniz, patlıyor ve, | TED | و يشتمل على كلّ ما يحتويه الكون حالياً، فيمكن تصوّره ينفجر، |
Bunlar neydi? Sarı hardal. Sarı hardalın içinde ne var? | TED | كيف كانا؟ مسطردة صفراء. ما الذى كان فى المسطردة الصفراء؟ |
Bu iki zıt tarafın içinde bu işin tercüme edilmesinde bir giz var. | TED | كل ما يمكنك تخيله. بداخل ذلك، على الجانب المعاكس لهما، هناك سر الترجمة. |
Sonunda, umutsuzluk içinde yaşlı bilge bir kadına danışmaya giderler. | TED | في النهاية ..بعد ان فشلت المفاوضات قرروا استشارة إمرأة عجوز |
İçinde hayal ettiğimden çok çok daha fazla değerli taş vardı. | Open Subtitles | بداخله من الجواهر اكثر ممما يمكن ان تتخيله او تحلم به |
Haftada yaklaşık bir dil kaybediyoruz ve tahminlere göre, önümüzdeki yüz yıl içinde dünya dillerinin yarısı yok olacak. | TED | نحن نخسر ما يقارب لغةً واحدة إسبوعياً وبعض التقديرات تشير أن نصف لغات العالم ستختفي خلال المئة سنة القادمة. |
doğal olarak, beyin retinadan gelen bu sinyallere kendi içinde neler olduğu konusunda bir yığın bilgi daha ekler. | TED | وبطبيعة الحال ، يضيف الدماغ الكثير من المعلومات الى ما يحدث من خلال الاشارات التي تاتي الى شبكية العين |
İki hafta içinde, katılmak isteyen kişi sayısı 150 olmuştu. | TED | خلال أسبوعين، كان لدي 150 شخصا راغبا في الانضمام لي. |
Alkol kullanmaya başlayacak ve muhtemelen üç yıl içinde intihar edecek. | TED | سيدمن على الشراب، وقد يُقدم على قتل نفسه خلال ثلاث سنوات. |
Bu zamanın içinde öyle bir dakikaydi ki bütün yeni başlayanlar oturup düşünmek zorunda kaldılar ve ne olabilecekleri konusunda oldukça heyecanlandılar. | TED | اذاً هي لحظة من الوقت حيث كان على هذه الشركات الناشئة الجلوس والتفكير ولقد شعروا بحماس حيال ما يمكنهم ان يكونوا عليه |
Eğer denizden yaklaşık sekiz litre su alsam bu sekiz litrenin içinde bu gezegendeki insanlardan daha fazla bakteri olacaktır. | TED | لو كنت سأغرف جالونين من مياه البحر، سيكون هناك بكتيريا في هذين الغالونين أكثر من أعداد الناس على هذا الكوكب. |
İçinde bir boşluk hissiyle, kasvetli ve yalnız yaşamına dönecekti. | Open Subtitles | وستتركه وحده فى فراغ كبير ليعود إلى الكآبة والوحدة الدائمة |
Akşam yemeği 15 dakika içinde hazır olacak, efendim. Teşekkür ederim, Leakin. | Open Subtitles | العشاء سيكون جاهزا فى خلال 15 دقيقة يا سيدتى شكرا يا ليكن |
Yüzlerce yıldır, kirli düşünceler ve kirli işler bu duvarların içinde işlendi. | Open Subtitles | لمِئات السنين إن الأفكار الكريهة والأعمال الكريهة قد إرتُكِبَت بداخل حيطانه وجُدرانه |
Bulduğumuz şey, taşma noktasına önümüzdeki on yıl içinde ulaşacağımız. | TED | اكتشفنا أن نقطة التحول تلك على بعد عقد من الزمن. |
İçeri girdik, sonra o madeni şey açıldı, içinde ölü adam vardı. | Open Subtitles | لقد كنا بالداخل وهذا الشىء المعدنى أنفتح وكان هناك رجلاً ميتاً بداخله |
İçinde bir yerlerde sevimli bir küçük oğlan olduğunu biliyordum. | Open Subtitles | اعلم ان هناك طفل صغير لطيف فى مكان ما بداخلك |
Bu ısı kaçan enerjidir ve sistemin içinde bulunan kendi kendisini çalıştıran enerjiyi azaltarak tamamen durana kadar kaçacaktır. | TED | تلك الحرارة هي طاقة هاربة، وستواصل التسرب والحد من الطاقة المتاحة ليحرك بها النظام نفسه حتى توقُّف الآلة الحتمي. |
Elektrik alan, kaynak dediğimiz şeyde ya da, aygıtın içinde kalıyor. | TED | فهي تبقى بالداخل ، بما نسميه المصدر أو في داخل الآداة |
Bu yaklaşımın dagitim merkezinin içinde etkin olarak yaptığı şey onu büyük ölçüde eşzamanlı işleyen bir motora çeviriyordu. | TED | ولكن إن ما تقوم به هذه الطريقة بفاعلية داخل العاصمة هو تحويلها إلى محرك معالجة موازٍ ذو نطاق واسع. |
Ruhundaki kahramanın yok olmasına izin verme, yalnızlık içinde hüsranları hakettiğin hayat için.. | Open Subtitles | لا تجعل البطل الذي في داخلك يموت في الإحباط الوحيد للحياة التي أستحققتها |
İki nokta arasında ya da üçgenin içinde dümdüz ve temiz kesikler yapabilirsin. | TED | بإمكانك القطع على هيئة خطوط مُستقيمة بين أي نقطتين في المثلث أو داخله. |
Ayrıca... o bu şeylerin dışında bişey değil. Bu şeylerin içinde bişey. | Open Subtitles | إضافة إلى ذلك، ليس المظهر الخارجي ما يهم، بل ما في الداخل |
Çin sadece 20 sene içinde o seviyede olmayı planlıyor. | TED | تخطط الصين أن تكون هناك في غضون 20 سنة فقط. |
Ajansın dar sokağında bir çöp kutusu var. Bir film rulosu var içinde. | Open Subtitles | أذهبي إلي سلة المهملات التي في الزقاق خلف الوكالة، داخلها ستجدي بكرة فيلم |