| ve bu konuşmalar yalnızca dört kelime ile özetlenebilir, çünkü aslında bize gösterdiği şey bu: "bizim sezgimiz çok kötü". | TED | وتلك المحادثات يمكن أن تلخص أساسا في أربع كلمات، لأن ذلك أساسا هو كل ما يعرضه علينا، بداهتنا سيئة للغاية. |
| Burada konu kötü bir şey yapan kötü insanlar değil. | TED | لا أعتقد أن هذه مسألة أشخاص سيئين قاموا بأعمال سيئة. |
| Yani insanların anlamasını istediğim şey, bir etkileşimin, ne zaman iyi ne zaman kötü olduklarını bilmeleri ve buna göre yargılamaları. | TED | لذا اسمحوا للناس أن يفهموا أن الأمر متروك لهم لمعرفة كيفية الحكم على التفاعل كي يعرفوا أضحى كانت جيدة أو سيئة. |
| Sizden uzak kalmamı saymazsak, o kadar da kötü değil. | Open Subtitles | عدا أنه يفصلنى عنكم يا أحبائى, فهو ليس بهذا السوء |
| Bu çok kötü oldu. Ben de biraz heyecan arıyordum. | Open Subtitles | هذا سئ للغاية كنت أتمني الحصول على مزيد من الإثارة |
| Koku var, ama düşündüğünüz kadar yaygın değil, ve kokunun gerçekten kötü olduğu günlerde, oldukça hızlı bir şekilde alışıyorsunuz. | TED | إنّها موجودة و لكنها ليست بالسوء الذي تعتقدونه، في بعض الأيام عندما تسوء الأمور فعلا، تستطيع التاقلم مع الأمر بسرعة. |
| Geçtiğimiz yıllarda gördük ki, mısırı etanole çevirmek kötü bir deney oldu. | TED | لقد شهدنا مؤخراً أن تحويل الذرة إلى إيثانول وهي مجرد تجربة سيئة. |
| Bunu sadece iyi veya kötü bir politika olarak görmezsiniz. | TED | فسترونه كشيء لا يقتصرُ فقط حول سياسة جيدة أو سيئة. |
| Bunun yarısının, 600.000 kişide, kalbinde kalıcı hasar meydana gelir ki bu durum sonradan çok kötü problemler yaşamalarına sebep olur. | TED | نصفهم تقريبا ،أي ٦٠٠ ألف لديهم ضرر دائم بالقلب التي من شأنها أن تسبب لهم مشاكل سيئة للغاية في وقت لاحق |
| İyi insanlar, sorgulanabilir sonuçlar için çok kötü bir durumda bırakılıyorlar. | TED | تم وضع أناس جيدون في أوضاع سيئة للغاية لنتائج مشكوك بها. |
| Yoksa genellikle bloglar, politika ve benzeri konularda kötü TED Talklar yaratmanıza yardımcı olan siyah versiyonu mu kullanacaksınız? | TED | أم أنك ستستخدم النموذج الأسود، الذي سيتيح لك صنع محادثة تيد سيئة حقاً، غالباً عن المدونات، السياسة وهذه الأشياء؟ |
| Her türlü kötü habere hazırım ama umarım ciddi bir hastalık değildir. | Open Subtitles | ،أنا مستعدة لأيّ أخبار سيئة ولكنني أتمنى أن لا يكون مرض خطير |
| Ona buranın kötü olmadığını söyledim; çünkü her zaman hep beraberdik. | Open Subtitles | أخبرتهـا بأنّ الأوضـاع هنـا ليست سيئة لأنّ هنـاك الكثير منّـا سويـة |
| Yani küçük bir servetim olsaydı çok mu kötü olurdu. | Open Subtitles | ما السوء الذي سيحدث لو لو كانت لديّ ثروةٌ صغيرة |
| - kötü değilki bu. - Başıma hiç bela açmadı. | Open Subtitles | انه ليس بهذا السوء انه لم يسبب لى اى مشاكل |
| Ama o Japon olayından sonra hükümet kocama çok kötü davrandı. | Open Subtitles | و لكن الحكومة أصبحت تعامله بشكل سئ منذ ذاك العمل الياباني |
| Bu kadar büyük sorumluluk almazsan kendini böyle kötü hissetmezsin. | Open Subtitles | لا تحمل نفسك أكثر من طاقتها حتى لا تشعر بالسوء |
| kötü yıldız onun Mısır'ın yok edicisi ve kölelerin kurtarıcısı olduğunu bildirdi. | Open Subtitles | النجم الشرير تنبأ به بصفته الشخص الذى سيدمر مصر و رسول العبيد |
| Karanlıktaki kötü şey eski sevgilime dönüşmeden önce benden bir şey saklamazdın. | Open Subtitles | أنت لم تخفي عني إلا أن الشيئ السيئ الكبير أصبح حبيبي السابق |
| O kadar da kötü biri olamaz. Hiç kimse değildir. | Open Subtitles | لا يمكن ان تكون سيئه بالكامل لا يوجد احد هكذا |
| Ama kötü bir gün geçirdiğimizde ve korkunç birşeyler olduğunda onu nadiren yaparız | TED | ولكن نحن نادراً ما تفعل ذلك عندما نواجه يوما سيئاً، ويحدث شيء فظيع. |
| -İlgilenirsen bu kötü başlangıç bitebilir. - Ben nerede olduğunu biliyorum! | Open Subtitles | ـ تدبّر أمرك، ولا تجعل البداية سيّئة ـ أعلم أين هو |
| - Genelde çok kötü değildir. - İnişe ne kadar var? | Open Subtitles | انه ليس سىء على الاطلاق كم نبعد عن منصة االهبوط ؟ |
| Bir gün, kötü lanetlerin dile bile getirilmediği bir kasabada yaşayacağım. | Open Subtitles | في يوم سأذهب لأعيش في بلدة حيث اللعنات الشريرة مجرد قصة |
| kötü hissetmeni istemem Yardım etmeme izin ver - kötü hissetmeni istemem. | Open Subtitles | أنا لا أريدك أن تشعر بسوء أنا لا أريدك أن تشعر بسوء |
| Sıradan şeyler var: kötü kokan kıyafetler ve yavan yiyecekler. | TED | لدينا المشاكل الإعتيادية: الملابس ذات الرائحة الكريهة او الطعام السئ |
| Arkadaşım olmaman çok kötü. Eğer olsaydın, bana yardım edebilirdin. | Open Subtitles | مؤسف أنك لست صديقي لو كنت صديقي لكان بإمكانك مساعدتي |
| Sana ne olduğunu bilmiyorum ama sana baktığımda kötü olduğunu biliyorum. | Open Subtitles | لا أعلم ما الذي حصل معك لكنني أعلم الشر عندما أراه |