Ben çok küçükken çalışıyordu. O zaman, o kadar kötü değildi. | Open Subtitles | عندما كنت صغيرة وهو كان بالعمل لم يكن بهذا السوء حينها |
Affedersiniz Bayan Monroe. Daha önce... hiç bu kadar kötü olmamıştı. | Open Subtitles | أنا آسف، سّيدة مونرو لم يكن الأمر بهذا السوء قبل ذلك |
İnsanların ne kadar kötü olduğunu söylerken alıntılar yapabilirim, istatistikler söyleyebilirim ama bunlar sadece kelimeler ve sayılardan ibaret. | Open Subtitles | عندما أتحدث عن مدى سوء البشر، فيمكنني ذكر الإقتباسات أو نشب الإحصائات، و لكن تلكَ مجرد كلمات و أرقام. |
Hadi ama anne. Fransız yemekleri o kadar kötü değildir. Patates kızartması ısmarla. | Open Subtitles | بالله عليك أمي الطعام الفرنسي ليس بذلك السوء ، فقط أطلبي رقائق شيبس |
Mia o bilezikler, sandığım kadar kötü görünmüyor ses çıkarmıyor. | Open Subtitles | ميا ,اردت ان أقول هذه الاساور ليست سيئة كما ظننت |
Biliyorum ki, oğlum gösterdikleri kadar kötü bir insan değildi. | Open Subtitles | و أعرف أن ابني لم يكن سيئاً كما كانوا يظهرونه |
-Kozmetik şeyine gittim ve kötü reaksiyon oldu. -O kadar kötü mü? | Open Subtitles | إنها بعض مستحضرات التجميل و هذا تأثيرها هل هي بهذا السوء ؟ |
Eski bir şey, ama bu kadar kötü duruma geldiğini bilmiyordum. | Open Subtitles | انه مولد قديم ,و لكني لم أكن أدري انه بهذا السوء.. |
Eğer elinin bu kadar kötü olduğunu fark etseydim, serbest kalmasını sağlardım. | Open Subtitles | ،لو أدركت أن يدّه كانت بهذا السوء كنت لطلبت حكم عدم تجريم |
Ama trombozun bu kadar kötü olduğuna dair bir şey yazmıyordu. | Open Subtitles | ولكن لم يكن هناك أي إشارة إلى أن التخثر بهذا السوء. |
Evet, Ben o kadar kötü hissetmezdim. Gerçekten bir melek değil. | Open Subtitles | نعم وأود أن لا يشعر بهذا السوء انها ليست حقا ملاكا |
Hasta olduğunu duymuştum ama bu kadar kötü olmanı beklemiyordum. | Open Subtitles | سمعت بأنكَ مريض, ولكني لم اتوقع بأن المرض بهذا السوء. |
Durum ne kadar kötü olursa olsun, daha da kötüleşebilir. | Open Subtitles | بغض النظر عن مدى سوء الأمور .يمكن أن تزداد سوءا |
Senle, Bebe'yi yatakta bastıktan sonra ilişkinizin ne kadar kötü bittiğini hepimiz biliyoruz. | Open Subtitles | جميعنا نعرف مدى سوء نهايتكما معا عندما أمسكت بك في السرير مع بيبي |
Ne kadar kötü olduğunu bilmiyorum ama ziyaretine gitmem lazım galiba. | Open Subtitles | لا ادري مدى سوء الوضع ، لكن اعتقد ان علي زيارتها |
Evet. Ekonomik durgunluk Belçika'daki kadar kötü değil. | Open Subtitles | نعم, ركود الاقتصاد ليس بذلك السوء كما في البلجيك |
Ve ne kadar olduğunu düşünüyorsanız, muhtemelen bu kadar kötü değildir. | TED | ومهما كانت النسبة التي تُفكر بها فلن تكون سيئة كما هذا .. |
Ortada size göründüğü kadar kötü bir durum olmadığından eminim. | Open Subtitles | أنا متأكد أن الأمر ليس سيئاً كما يبدو عليه |
Bunun senin için ne kadar kötü olacağının farkında mısın? | Open Subtitles | أتعلمين مدى السوء الذي سيصل إليه هذا الأمر بالنسبة إليكِ؟ |
O zaman ne kadar kötü ise bunca zaman hapiste kalınca şimdi muhtemelen daha kötü olmuştur. | Open Subtitles | و على مدى سوءه من قبل و بعد بقائه في الحبس على الأرجح سيكون الآن أسوء |
Göründüğüm kadar kötü değilimdir. | Open Subtitles | بصراحة، آنسة أتربورن أنا لست سيئا كما أتطلع أليست كذلك ؟ |
- O kadar kötü değildi, değil mi? | Open Subtitles | أرأيت . لم يكن ذلك سيئاً جداً . اليس كذلك ؟ |
Hafızası o kadar kötü ki, bir hafıza problemi olduğunu bile hatırlamıyor, bu inanılmaz. | TED | كانت ذاكرته سيئة جداً لدرجة أنه لم يتذكر أن لديه مشكلة في الذاكرة وهو أمر مدهش |
Durumun ne kadar kötü olduğunu anlamaya çalışıyorlar ama sanırım baya kötü. | Open Subtitles | انهم يحاولون أن يعرفوا مدى سوئها لكنها خطيرة |
Rehber o kadar kötü ki yanımıza gelmektense donmayı mı tercih ediyorlar? | Open Subtitles | دليل الهاتف سيء للغاية لدرجة أنهن يفضلن التجمد على أن يكن بقربنا؟ |
Ama her neyse, inan bana, sandığın kadar kötü değildir. | Open Subtitles | لكن أياً كان, أضمن لكِ بأنه ليس بالسوء الذي تتخيلينه |
Bir savcıyı öldürmek, neredeyse bir polisi öldürmek kadar kötü, değil mi? | Open Subtitles | أنتما تعلمان، بأنّ قتل مدّعية عامة، بسوء قتل رجل شرطة أليس كذلك؟ |
Tabii, eğer onu sevseydin, o kadar kötü olmazdı. | Open Subtitles | بالطبع، لوأحببتيه، سيكون الأمر سيئا للغاية |