Laboratuvarda 30 saat sonra aradığım şeyin tam olarak ne olduğunu anladım ve onun aradığım şey olmadığı konusunda haklıydım. | TED | وبعد 30 ساعة بالمختبر، تمكنت بالضبط من معرفة ما كنت أنظر إليه، وكنت محقا، لم يكن ذلك ما أبحث عنه. |
Bu enerji, sadece onu tutacak bir boşluk olmadığı zaman taşacağı şekilde yağacak. | TED | ستنصب الطاقة بشكل يجعلها تفيض خارجا فقط إن لم يكن هنالك مكان ليجمعها. |
Üstünde yaprak olmadığı için güneş ışınları doğrudan toprağa düşer. | Open Subtitles | بدون وجود الأوراقِ فوقالأشجار، أشعة الشمسِ ستضربْ أرضيةَ الغابةَ مباشرة |
Ölümün olmadığı bir dünyada yaşamak için. Yeterince ölüm gördüm. | Open Subtitles | لأعيش في عالم بدون موت لقد رأيك بما يكفي منه |
Bay Parker ve ben, ikramiyenin hiç bir zaman adil olmadığı fikrindeyiz. | Open Subtitles | السيد باركر ونان نعتقد ان طريقة تقسيم الغمائم لم تكن عادلة ابدا |
Üzerinde çalıştıkları şey hakkında kimsenin herhangi bir fikrinin olmadığı ortak, dağıtılmış müzik yapma işine bunun nasıl uygulanacağını görmek istedik. | TED | أردنا أن نرى كيف أن هذا ينطبق على التعاون ، والتوزيع الموسيقى، حيث لا يدري أي من الأشخاص ما يعمل عليه. |
Bizim için ne gibi ilginç sorular olabilir ki yabancıların olmadığı bu dünyada? | TED | ما الأسئلة المشوقة التي تنتظرنا في المستقبل في هذا العالم الذي بلا غرباء؟ |
İnsanlar genelde işler burada iyi olmadığı için Amerika'ya giderler. | Open Subtitles | العمل لم يكن جيدا هنا كيف يسير الحال هنا ؟ |
Görüntülemekte olduğum ve imrenilecek bir enerjiyle hiyerarşiyi bozguna uğratan bu adam oyunun kendisi için hiç de alegorik olmadığı sırrını verdi. | Open Subtitles | الشخص الذي صورته كان يحطم التسلسل الهرمي بطاقة يُحسد عليها ءأتمني على سر بأنه لم يكن أمر مجازي على الإطلاق بالنسبة إليه |
Başında güçIü bir baba figürü olmadığı için, öyle değil mi? | Open Subtitles | هذا لإنه لم يكن عندك شخصية أبوية قوية أليس كذلك ؟ |
Julio ne hissettiğini bilmiyordu. Bildiği tek şey bunun öfke olmadığı idi. | Open Subtitles | خوليو لم يعلم بماذا شعر هو يعلم فقط أنه لم يكن غضب |
Tüm köşeye yenilik ve arzu geldi uzun zamandır sahip olmadığı kadar. | Open Subtitles | كان العمود كله لنضارة والعاطفة على أنه لم يكن لفترة طويلة حقا. |
Ve kendime ait dairem olmadığı için şimdilik burada kira vermeden kalacağım. | Open Subtitles | وبما أنني لا لديك شقة الحق الآن، وسوف يبقى هنا بدون إيجار |
Erkeğin, içkinin, gerçek yemeğin ya da uyuşturucunun olmadığı bir parti. | Open Subtitles | حفلة بدون رجال او خمر , او طعام حقيقي او مخدرات |
Yalnızca tıbbın geleceği değil Tanrının olmadığı bir dünya potansiyeli. | Open Subtitles | ليس مُجرد مستقبل الطب لكن إحتمالية وجود عالم بدون الرب |
Bence Hilary Dixon'ı bulmamız Jacob'ın başka kurbanı olmadığı anlamına gelmez. | Open Subtitles | اظن اننا سنكتشف ان هيلاري ديكسون لم تكن الضحية الاخيرة لجيكوب |
Pekâlâ, tamam, şu ana kadarki en iyi planım olmadığı açık. | Open Subtitles | حقاً؟ لم تكن أفضل خطّة لي كان حرياً بي الكذب عليك، |
Bu, hiç boş portrenin olmadığı çok az rastlanan bir durum. | TED | هذا واحد من الحالات النادرة حيث لا يوجد لدي صور فارغة. |
Sonuçta insan yaşamanın olma şansının olmadığı tamamen farklı bir evren. | Open Subtitles | و النتيجة هي كون مختلف تماماً بلا أي أمل لحياة الإنسان |
Ama kostarika alanıyla ilgili ilginç olan buranın kalıcı bir yer olmadığı. | TED | ولكن ما ليس مألوفاً بالنسبة للكوستاريكا هو أنها ليست مكاناً دائماً لها |
Pekala, uzmanlar sizin %1-3'ünüzün çocuğunuzun gerçek babası olmadığı görüşünde. | TED | حسنا، الخبراء يعتقدون أن واحد من ثلاثة في المئة منكم ليسوا في الواقع آباء أبنائهم. |
Tamam belki aslında burada 50 eyalet olmadığı için zordur. | Open Subtitles | الموافقة، لَرُبَّمَا هذه صعبةُ جداً، لأن هناك لَيسَ 50 ولايةَ. |
Bu, burada olmamızın tesadüf olmadığı anlamına geliyor. | Open Subtitles | هذا يعني أنّ وجودنا هنا .ليسَ من قبيل المُصادفة |
Bu odadaki insanlar Will'in idam edilip edilmemesi gerektiği konusunda anlaşamayabilir, ama bence herkes bu hikayenin en iyi versiyonunun hiçbir öldürme vakasının olmadığı bir versiyonu olduğu konusunda hemfikir olacaktır. | TED | بعض الحاضرين قد يعترض في اذا ما حق حكم الاعدام على ويل لكن اعتقد ان الجميع سيوافقني الرأي ان افضل نسخه من قصته تكون تلك القصة التي لم يحدث فيها قتل |
Taksilerin, otobüslerin ya da ona zarar verecek insanların olmadığı bir yerde. | Open Subtitles | حيث لم يكُن هُناك سيارات أُجرة أو حافلات أو غرباء قد يأذونها. |
Yapacağının en kötüsü gerçeği olmadığı zamandır | Open Subtitles | أقل ما يمكنه أن يفعله، حينما لايكون حقيقي، يمكنه أن يقول لنا |
Ve eğer siliyorsanız, tuvalet kağıdı kullanıyorsunuz ya da bunun mevcut olmadığı bazı yerlerde, gazete kağıdı, paçavra ya da mısır yaprağı kullanıyorsunuz. | TED | وإذا كنتم تستخدمون المساحة، ومن ثم ورق التواليت أو، في بعض مناطق العالم حيث أنه غير متوفر، صحيفة أو الخرق أو عرنوس الذرة. |
Kama kuyruklu kartal, rekabet olmadığı için tarz değiştirmiş bir altın kartaldır. | Open Subtitles | ذو الذيل الوتدى هو عقاب ذهبى الذى تنوعت عاداته فى غياب المنافسة |