Besteci olarak onun hedefi ton yapısından uzak bir müzik yapmaktı. | TED | وكان هدفه كمؤلف هو تأليف موسيقى تحرر الموسيقى من البنية النغمية. |
onun yerine, içerik, ortak aktivitelerden değil televizyon programlarının içerdiklerinden ortaya çıkıyor. | TED | بالمقابل، المحتوى، الانشطة المشتركة، هي المحتوى في التلفاز الذي يحرك هذه المحادثات. |
en ilginç şeylerden birisi bir soruya karşılık olarak verilen bir cevaptan gelmedi onun yerine basit bir misafirperverlik jestinden geldi. | TED | وواحدة من اكثر الامور اثارة للاهتمام لم تأتي من الاختبار نفسه بل جاءت من تصرف بسيط كنا نقوم به لنرحب بالمتطوعين |
O hedefine tutkuyla bağlıydı ve o hiçbir silah ve engeli tanımayacak kadar netti, hiçbir büyük kuruluş onun yolunda duramazdı. | TED | كانت متحمسة لتحقيق ذلك الهدف وكان من الجليّ أنها لن تترك لا الجيش ولا العواقب ولا المؤسسة الكبرى تقف في كريقها. |
onun son filmini kesin görmelisiniz, adı Aliens of the Deep. | TED | عليكم حقا أن تذهبوا وتشاهدوا فيلمه الأخير، غرباء الأعماق. انه مذهل. |
Bu, onun stresi yaşamasını önlemeyecek, fakat onu atlatmasını sağlayacaktır. | TED | لن يقيه من التعرض للإجهاد، ولكن سيسمح له بالتعافي منه. |
onun gece klübüne gittim, onu seçtim ve onunla seks yaptım. | Open Subtitles | ذهبت إلى الملهى الذى يمتلكه قابلته هناك و مارست الجنس معه |
Benim eğitildiğim gibi bir sistemi alın, ve hata yapması muhtemel sağlık personelini onun dışına atın, geriye hiç kimse kalmaz. | TED | لذلك لو اخذت النظام, بالطريقة التي دُرّستُ بها, و تخلصت من كل من يقوم باخطاء طبية, حينها لن يبقى اي شخص. |
Laboratuvarda 30 saat sonra aradığım şeyin tam olarak ne olduğunu anladım ve onun aradığım şey olmadığı konusunda haklıydım. | TED | وبعد 30 ساعة بالمختبر، تمكنت بالضبط من معرفة ما كنت أنظر إليه، وكنت محقا، لم يكن ذلك ما أبحث عنه. |
Nefes alma yetisini tekrar kazanmaya başladığında, onun düşüncelerini kaydetmeye başladım, ve bu videoda duyacağınız ses onun sesidir. | TED | حين بدأ في استعادة قدرته على التنفس، بدأت أسجل أفكاره، لذا فالصوت الذي ستسمعونه في هذا الشريط هو صوته. |
Veya onun ilaç etkisi altında olup olmadığını biliyor musunuz? | TED | هل تعلمي إذا هو ثمل أو شيء من هذا القبيل؟ |
onun yerine bana sebepsiz ve istenmedik bir yafta yapıştırdı. | TED | وعلى النقيض هو أعطاني، تسمية غير مرغوبة و غير مبررة. |
O benimle ilgilidir. Birisi onun burada ekranda olmasından çok memnun olacak. | TED | هي من أقربائي. سيسعد شخصا ما كثيرا لرؤية صورتها هنا على الشاشة. |
Endişelendim. onun yanında olmanın bende nasıl bir etki yaratacağını bilmiyordum. | TED | كنت قلقة. لم أكن أعرف كيف هي ردة فلعي لكونها بجانبي. |
Bu, tam da onun yapmasını umduğun türden bir şey. | Open Subtitles | اتعلم, ان هذا هو الشئ الذى تتوقعها ان تقوم به |
ve bu yüzden blog yazarına bir e-posta atmışlar ve onun eski bir versiyonu incelemiş olduğunu düşündüklerini söylemişler. | TED | لذلك كتبوا لها هذه الرسالة، يدافعون فيها عن قضيتهم جاعلين حجتهم أنهم شعروا أنها قد أجرت تقييماً لنسخة قديمة. |
Öğrenciler TDP'yi seviyor. Onlar onun yeni bir bilgisayar oyunu olduğunu düşünüyorlar. | TED | ان الطلاب يحبون هذا الاسم .. انهم يظنون انه اسم لعبة فيديو |
Sen de onun yerine sosyal güvenlik numaranı mı ezberledin? | Open Subtitles | إذن ، لقد قمت بتذكر رقم تأمينك الإجتماعى بدلاً منه |
onun aldığını sandım, ve geri döndü ve onu öldürdü. | Open Subtitles | ــ لا أدرى إعتقدتُ أنه معه ثم عاد ليقتل القس |
onun meşhur evrim ağacı bizim çalışma şeklimizin diyagramı bile olabilir. | TED | شجرته للتطور المشهورة يمكنها ان تصبح مخططاً للطريقة التي نعمل بها |
onun adını Calais'ye ilk gidişimizde iki ölü bedenin hikayesini araştırırken duyduk. | TED | سمعنا عنه عندما كنا أوّل مرّة بكاليه نبحث عن إجابات لنظريّة الجثتين. |
onun kamyonlara ait bir hikayesi var, sahilin yukarısından aşağıya doğru kovanları taşımış. | TED | وكان لديه تاريخ مع هذه الشاحنات ، لنقل النحل صعودا وهبوطا على الساحل. |
Öğrenenler onun ilgi çekici olmadığını, tutarsız ve zor olduğunu düşünüyorlar. | TED | فالطلاب يظنون انها غير مترابطة وغير مثيرة للاهتمام .. وصعبة للغاية |
Ve orada otururken, onun odasında, onu izlerken, onu bir televizyon ekranından izlemiyorsunuz, onu bir pencereden izlemiyorsunuz, orada onunla oturuyorsunuz. | TED | وعندما تراها جالسة هكذا في غرفتها، أنت لا تراها ضمن شاشة التلفاز لا تراها من خلال نافذة، أنت تجلس معها حقيقة |
Hakkımızdaki her şeyi biliyor. onun için evimizi o ağacın yanına yaptım. | Open Subtitles | أنها تعلم كل شئ عننا، لهذا السبب قد بنيت المنزل قريباً منها |
Karanlık madde etkileşim yapmayı pek sevmez, kütleçekimi ile olan dışında. Tabi onun hakkında daha fazlasını bilmek istiyoruz. | TED | المادة المظلمة هي أمر لا يحبّذ التّفاعل كثيرا، إلاّ من خلال الجاذبية، وبالطبع نحن نرغب في معرفة المزيد عنها. |
Ailesinde üniversiteye giden ilk kişi o, kampüste yaşamış, onun sıradışı | TED | وانتهى محققًا لمستوى لم يصل إليه أي فرد من أفراد عائلته. |