Benimse tek yaptığım onu hayal kırıklığına uğratmak oldu; hep senin yüzünden. | Open Subtitles | لكن كلّ ما كنت أقوم به هو تخييب ظنّها, وكلّ ذلك بسببك. |
Herkesin bildiği gibi hükümet senin yüzünden popülaritesini yitirdi, oğlum. | Open Subtitles | لا يخفى عليك أن الحكومة فقدت الكثير من شعبيتها بسببك |
Arkadaşının ölmesi, şu anda burda olman, hepsi savaş yüzünden değilmi? | Open Subtitles | أليس هذا السبب هو الذي أتى بك هنا مع صديقك الميت |
Bunun yoğunlaşma denen şey yüzünden olmadığı ortaya çıkıyor, ve bu, şunu açıklıyor. | TED | يبدو ان ذلك ليس بسبب شيء يسمى غشاء التكثيف, وهذا يعطي تفسيرا لذلك |
Üzgünüm, ama annem telefon konuşmaları yüzünden tamamiyle patlamaya hazır durumda. | Open Subtitles | أنا اسف لكن امي قد اعلنت الحرب تماما بشأن المكالمات الهاتفية |
Bu hiç de adil değil, sırf onun yüzünden vaktimi... buna devam edemeyeceğim. | Open Subtitles | أتعلم ليس عادلاً أن لا أتمكن بسببه قضاء الوقت.. من الصعب إكمال هذا |
Herkesin bildiği gibi hükümet senin yüzünden popülaritesini yitirdi, oğlum. | Open Subtitles | لا يخفى عليك أن الحكومة فقدت الكثير من شعبيتها بسببك |
Eğer senin yüzünden bu iş suya düşerse, yemin ederim seni öldürürüm. | Open Subtitles | أو ما جئت به إلى هنا لم يتم بسببك فسأعدك بأني سأقتلك |
Kaç işi senin yüzünden kaybettiğimi merak ediyorum. Arkaya geç. | Open Subtitles | أتسائل عن مقدار ما خسرته بسببك اذهب واعمل في الخلف |
Üzerinde uyuşturucu var mı? At onları, senin yüzünden hapse girmeyeceğim. | Open Subtitles | هل لديك مخدرات معك ألأن أخرجهم , أنا لن أسجن بسببك |
Senin yüzünden başımdan neler geçtiğine dair en ufak bir fikrin bile yok. | Open Subtitles | أنت لا تفهم ما نوع من الجحيم أنا فقط ذهبت من خلال بسببك. |
- Fırtına yüzünden de olabilir. Saçma! Bunlar Bishop'un adamları. | Open Subtitles | ـ مستحيل، اعتقد أن العاصفة هى السبب ـ كلام فارغ |
- Fırtına yüzünden de olabilir. Saçma! Bunlar Bishop'un adamları. | Open Subtitles | ـ مستحيل، اعتقد أن العاصفة هى السبب ـ كلام فارغ |
Bir şeyler görebilmeniz için ayırdığım çevredeki molekül köpüğü yüzünden | TED | وهو يتأرجل و يهتز بسبب السوائل المليئة بالجزيئات المحيطة به |
Hem ikimiz de geçmişimiz yüzünden özür dilemek zorunda olmamalıyız. | Open Subtitles | و لا يجب على احد منا ان يعتذر بشأن ماضية |
SD'nin başkanı. Direnişteki pek çok insan, onun yüzünden öldü. | Open Subtitles | رئيس الـ اس دي, بسببه قتل الكثير من رجال المقاومة |
Bayan, üzgünüm, ama ben, beni yanlış anladınız... bu şu okuduğunuz yüzünden, çünkük ben tam olarak o işi yapmıyorum. | Open Subtitles | سيدتي ، آسفُ، لكن أظن أنك أسأت فهم ما قرأتي لأن عملي ليس كذلك بالضبط أعمل في العيادة على الغالب |
Şu tırnaklarına bak. Keman yüzünden onları kesmen gerekiyor. Defalarca söyledim. | Open Subtitles | من المفترض أن تقصيها لأجل الكمان أخبرتك بهذا , توقفو توقفو |
400 yıl önce de, birbirinizi Kabile Tanrıları yüzünden katlediyordunuz. | Open Subtitles | قبله ب400سنة كنتم تذبحون بعضكم بسبب نزاعات قبلية حول الاله |
Oldukça önemsediğim iki insanın aptal bir şey yüzünden birbirlerini incitmelerini izleyemem. | Open Subtitles | لا أستطيع الوقوف ومشاهدة شخصين أهتم لأمرهما متأذيان من أجل أمر سخيف |
Evet, bence de. Üstelik onun yüzünden pek kayak da yapamadım. | Open Subtitles | اجل , ويمكننى القول بأنى لم امارس الكثير من التزلج بسببها |
Bu hormon iğneleri yüzünden sana bir tane çakmak istiyorum. | Open Subtitles | حقن الهرمون هذه تجعلني اود ان اصفعك على وجهك الان |
Söylentiye göre sebep olduğu birkaç sorun yüzünden Odin tarafından ömür boyu cezalandırılmış. | Open Subtitles | على افتراض أنه سبب المشاكل فقد أبعده أودن عن قاعة الولائم إلى الأبد |
Cidden, senin yüzünden masayı her hazırladığımda gözlerimden yaşlar akıyordu. | Open Subtitles | بسببكِ كلما أجهز الطاولة و أجلس للعشاء الدموع تستمر بالسقوط |
Olduğum şey yüzünden beni kabullenmeyi reddediyorsun ki bu yas tutmanı engelliyor. | Open Subtitles | إنكِ ترفضين تقبلي لما أنا عليه، مما يمنعكِ من تعزيتي على عملي |
Söylediğin o kötü şeyler yüzünden kendini kötü hissettiğin için mi pasta yiyorsun? | Open Subtitles | هل تأكلين الكعك لأنك تشعرين بالأسى ـ بخصوص ما قلتِه لي سابقاً ؟ |