| Ama ondan önce seninle konuşmak istediğim bir konu var. | Open Subtitles | لكن قبل أن أذهب، أريد أن أتحدّث إليكِ حول شيءٍ. |
| Ölümcül öpücüklerden bahsetmişken, seninle konuşmam lazım, Prue. | Open Subtitles | بالحديث عن القُبَل المُميتة يجب أن أتحدّث إليكِ، برو |
| Ama bir süredir annemlerle konuşuyorum ve eve dönmem gerektiğini düşünüyorlar. | Open Subtitles | لكن كنت أتحدّث مع والديَّ, و يظنّون أن عليهَّ الذهاب للديار. |
| Kalp ve böbrek çocuk oyuncağı! Ben merkezi sinir sisteminden bahsediyorum! | Open Subtitles | القلوب والكلى ليست سوى ألعاب أنى أتحدّث عن النظام العصبي المركزي |
| Ben de az önce arkadaşımla bunu konuşuyordum. | Open Subtitles | هذا مضحك, لقد كانت أتحدّث مع صديقي عن هذا للتوّ |
| -Joy. -Tamam, müdürünüzle konuşayım. -Müdürüm ara verdi. | Open Subtitles | ـ أريد أن أتحدّث إلى المراقب ـ إنه فى استراحة |
| Aslında doğru konuşmak istiyorsam Çince beni konuştuğumu sürekli düşünmeye zorlar. | TED | و بالواقع، إن أردت أن أتحدّث بطريقة سليمة، فإنّ الصينيّة تجبرني على التّفكير دوما فيما أقوله. |
| Bugün biraz iş gücü ve çalışma hakkında konuşmak istiyorum. | TED | أودّ أن أتحدّث قليلاُ اليوم عن الكدح و العمل |
| Burada olma nedenim çok gerçek olan öldürücü robotlar- kendi kendini yöneten insansız hava araçları hakkında konuşmak. | TED | أنا أتحدّث عن روبوتات قاتلة حقيقية، الطائرات القتالية ذات التحكم الذاتي. |
| Liman Devriyesine girmekle ilgileniyordum ve konuşmam gerekenin siz olduğunu söylediler. | Open Subtitles | أناأهتمّبأمردورياتحراسةالموانئ.. ولقد أخبروني أنكِ السيّدة التي يجب أن أتحدّث معها |
| Seninle konuşmam gerek sapık herif. | Open Subtitles | أريد أن أتحدّث إليك, أيّها المنحرف اللعين. |
| Haftalardır ortalıkta yok, onunla konuşmam gerek. Tamam mı? | Open Subtitles | لم يأتي منذ أسابيع يجب أن أتحدّث إليه ، حسنا ؟ |
| Bu sadece çalışma odamda öldürüldüğünü kanıtlar. Neden seninle konuşuyorum? | Open Subtitles | ذلك يثبت فحسب أنّها قتلت في غرفتي لمَ أتحدّث معكِ؟ |
| İnsanoğlu hakkındaki ölüm kararlarını kendi başlarına veren tamamen özerk robot silahlar hakkında konuşuyorum. | TED | أنا أتحدّث عن أسلحة روبوتية ذاتية التحكم تماما تقوم باتّخاذ قرارات قاتلة للبشر وحدها. |
| Kafamdaysalar neden onlarla konuşuyorum? | Open Subtitles | إذا كانوا في عقلي؟ إذن لماذا أنا أتحدّث معهم ؟ |
| Tarih öncesi bir hayvandan bahsediyorum. Neredeyse binlerce yıl fark edilmeden yaşamış. | Open Subtitles | أتحدّث عن الحيوان قبل التأريخ الذي يمرّ بدون ملاحظة لعمليا آلاف السنوات. |
| Orada oturmuş o çocuklarla konuşuyordum. | Open Subtitles | لقد كنت أجلس هناك وكنت أتحدّث فقط مع هؤلاء الرفاق |
| Bir fikrim var. Önce ben konuşayım. | Open Subtitles | لديّ فكرة، دعيني أتحدّث أوّلاً، أتسمحي لي؟ |
| Görüyorum ki neden bahsettiğimi anlamıyorsun. | Open Subtitles | يمكن أن أرى أنت لا تعرف الذي أتحدّث عنه. |
| Bay Kettering ile konuşabilir miyim lütfen. | Open Subtitles | أتسائل هل بإمكاني أن أتحدّث مع السيد كيتيرينج؟ من فضلك |
| Babamla konuşmuyorum çünkü ne diyeceğini biliyorum. | Open Subtitles | أنا لا أتحدّث لوالدي لأنّي أعلم ماذا سيقول |
| Uzun zaman öncesinden bahsetmiyorum, yarı unutulmuş çocukluk hatıralarından. | Open Subtitles | أنا لا أتحدّث عن زمن بعيد أو ذكرى طفولة بعضها منسى |
| Asıl garip olanı o zamandan beri onunla konuşmadım. | Open Subtitles | الأمر الغريب أنني لم أتحدّث معه مذّاك الحين |
| Şimdi burada sizlerle konuşurken, bu soğuk ortamda harabeler arasında, buradaki kitle mezarların boşlukları, soğuk ve çamurlu sular doldururken, bu utanç verici olaylar anılarımıza kazınıyor. | Open Subtitles | بينما أتحدّث إليكم الماء البارد من المستنقعات والأطلال يملأ جوف المقابر الجماعية ماء بارد مُظْلِم كظلمة ذاكرتنا. |
| Biraz strateji ve onun teknoloji ile ilişkisi hakkında konuşacağım. | TED | سوف أتحدّث قليلًا عن الاستراتيجية وعلاقتها بالتكنولوجيا |
| Seni bir seans boyunca Sienna ile konuşmama izin vermeye zorladım. | Open Subtitles | جعلتك تنتظرني وأنا أتحدّث إلى سيينا خلال الجلسة |
| Size toplantılarımdan birine katılan genç bir adamdan söz etmek istiyorum, Mohamed Mohamoud, bir çiçekçi. | TED | أريد أن أتحدّث لكم عن شابّ كان قد حضر إحدى اجتماعاتي، وهو محمد محمود، بائع زهور. |