| Malcolm, eğer bu kızı kurtarmak istiyorsan, elinden geleni yap. | Open Subtitles | أتعلم يا مالكولم، اذا أردت أن تنقذ الفتاة فذلك جيد |
| Yanan bebeğini kurtarmak için arabanın üstüne atlayan şu canavarlardan biriymişim gibiydi. | Open Subtitles | لقد كنت مثل هؤلاء الامهات التي تقف امام سياره كي تنقذ ابنها |
| Bu hareketler, ne olursa olsun gelenekseldi, ...kazanmak için tek başına yeterli olmadı belki ama, ...hayatımı kurtarmaya yetmişti. | Open Subtitles | هذه أساليب مختلفة بغض النظر عن مصداقيتها لم تكن قوية بما فيه الكفاية، لكنها جيّدة لكي تنقذ حياتك بها |
| En önemlisi de dünyayı kurtarıyor olsan iyi edersin. Olur da ezik, satılmış biri olursan git kendini bir uçurumdan at. | Open Subtitles | وأهم شيء ، من الأفضل أن تكون تنقذ العالم فإذا أصبحت سخيفاً بوظيفة سخيفة فمن الأفضل أن ترمي نفسك من هاوية |
| Kendini kurtaracak bir anlaşmaya bir anlaşmayı reddetmek kolay değildir. | Open Subtitles | ليس من السهل مقاومة الاغراءات لتقوم بصفقة تنقذ بها نفسك |
| Parayla benekli baykus bile kurtarabilirsin. | Open Subtitles | يمكنك أن تنقذ البوم المهدد بالانقراض بالمال |
| Sen birkaç milyon yaşamı kurtardın, kendinide cehennemin kızgın derinliklerinden kurtar. | Open Subtitles | انت تنقذ بضعة بليون روح، وأنت أنقذ نفسك الأعماق النارية من الجحيم |
| Bir gecede birden fazla genç kız kurtarmak zorunda değilsiniz. Tamam, çekilin yoldan. | Open Subtitles | يفترض عليك ألا تنقذ أكثر من سيدة بالليلة الواحدة حسنًا، تنحوا عن طريقي |
| Ruhunu kurtarmak için hala bir şansın varken dur artık. | Open Subtitles | توقف طالما أنه لا يزال هناك وقت لكي تنقذ روحك |
| Bugün okyanus yaşamını kurtarmak için bir strateji önereceğim ve bu çözüm ekonomi ile çok alakalı. | TED | أريد اليوم أن أقترح سياسة تنقذ حياة الكائنات في المحيط، ولذلك الحل علاقة بالاقتصاد. |
| Bu küçük köpeği kurtarmak için bir beyazı mı vurdun? | Open Subtitles | تطلق النار على واحد من رفاقك لكي تنقذ هذا الكلب الصغير هنا؟ |
| Hayır, sevdiğin kadını kurtarmak için oradan bir iple sallanır mıydın? | Open Subtitles | تتأرجح على الحبل من هناك لكى تنقذ المرأة التى تحبها |
| Bu hareketler, ne olursa olsun gelenekseldi, ...kazanmak için tek başına yeterli olmadı belki ama, ...hayatımı kurtarmaya yetmişti. | Open Subtitles | هذه أساليب مختلفة بغض النظر عن مصداقيتها لم تكن قوية بما فيه الكفاية، لكنها جيّدة لكي تنقذ حياتك بها |
| Bu teknolojiler genelde hayat kurtarıyor ama aynı zamanda ızdırabı ve ölüm sürecini uzatıyor. | TED | هذه التقنية غالباً ما تنقذ الحياة، ولكنها أيضا يمكنها إطالة الشعور بالألم وإطالة منازعة الموت. |
| Bana bir anlaşma, hayatımı kurtaracak bir anlaşma önerildi. | Open Subtitles | لقد.. لقد عرضت علي صفقة, صفقة يمكنها أن تنقذ حياتي. |
| Diyelim yanan bir bina var... ve içeri girip yalnızca bir şeyi kurtarabilirsin: | Open Subtitles | و بإمكانك أن تهرع بداخله يمكنك أن تنقذ شيئاً واحداً فقط |
| NE YAPTIĞINI GÖRDÜM. DÜNYAYI kurtarmak SENİN GÖREVİN. kurtar ONU. | Open Subtitles | رأيت ما فعلته، من واجبك أن تنقذ العالم، فأنقذه |
| bir kehanete göre, sen dünyayı kurtaracaksın." der Ve birileri gidip peşlerine takılan çok az kişiyle dünyayı kurtarır | TED | هناك نبوة .. سوف تنقذ العالم ومن ثم يذهب وينقذ العالم .. كما قيل في تلك النبوءة |
| O çocuk elinde insanların hayatını kurtarabilecek bilginin anahtarını tutuyor. | Open Subtitles | هذا الفتي يمتلك مُفتاح لفتح المعلومات التي قد تنقذ الأرواح. |
| Hakkımda tüm bu pis yalanları yazan eski dostum Jim Lefferts'i kurtarmanı istiyorum. | Open Subtitles | أود ان تنقذ صديقي القديم، جيم ليفرتس الذي كتب كل هذه القذارة اكاذيب سوداء حولي |
| Yeğenini kurtarmayı en az senin kadar ben de istiyorum. | Open Subtitles | هل تريد ان تنقذ ابنة اختك واعتقد اننى اريد ذلك ايضا |
| Onu insanları kurtarırken gördüm. Kazanabilir. Evet. | Open Subtitles | أنت مخطئ , لقد رأيتها وهي تنقذ العديد , يمكنها أن تربح |
| Ayrıca, dünyayı kurtardığını görmeyi kaçıramazdım. | Open Subtitles | بجانب أننى كنت أريد رؤيتك و أنت تنقذ العالم |
| Sen hayatlarımızı kurtarmadın ve düşman birliğini falan yok etmedin. | Open Subtitles | أنت لم تنقذ أرواحنا ولم تتصدى لمجموعة من قوات العدو .. أو أى شيىء من هذا .. |