Böyle bir durumda yapmamız gerekeni hepimiz biliyoruz, öyle değil mi? | TED | ونحن نعلم جميعاً ماذا سيحدث في هذه الحالة .. صحيح ؟ |
Sör Harry'yi öldürmekle mezbahayı bitirmiş oldun, öyle değil mi? | Open Subtitles | ان قتل السير هارى وضع الناس على المحك ، صحيح |
"Kromozon"ları yeniden düzenlemek, ya da böyle bir şey işte, değil mi? | Open Subtitles | إعادة ترتيب الكروموسومات أو أياً ما كانت ، هل هذا صحيح ؟ |
Bu aslında Notre Dame'ın doğru bir şekilde kaydedilen bir posteri. | TED | هذا في الحقيقة ملصق لكاتدرائية نوتردام الذي تم تسجيله بشكل صحيح |
dedim. Doğru: her şeyi kendi hâline bırakan Doğa Ana senin için ilginç ve yararlı bir yol açmayacak. | TED | وهذا صحيح: إذا ما تركت أمور الدنيا لوحدها، لن تقوم الطبيعة بنحت طريق مثير أو مفيد بالضرورة من أجلكم. |
Yani Evet, yapay zekâ dünyasında, teknoloji dünyasında enerjinin bir kısmı yayın akışınızda hangi reklamları gördüğünüzle ilgili olacak. | TED | صحيح أن جزء من المجهود في عالم الذكاء الاصطناعي، وعالم التكنولوجيا ينصب في نوعية الإعلانات التي تراها أثناء تصفحك. |
Sonra da buraya geldin. Bu yüzden geç kaldın, değil mi? | Open Subtitles | ثم جئت إلى هنا هذا هو سبب تأخيرك ، صحيح ؟ |
Birisi kutuyla oynamış veya değiştirmiş olmalı, üstelik de tam burada değil mi? | Open Subtitles | أمنحك هذا ولو عبث شخص بها أو شغلها كان سيحدث هنا صحيح ؟ |
Polisleri çok kızdırdılar. Ayrıca o iki adamı da öldürdüler, değil mi? | Open Subtitles | . سيجن جنون الشرطة و سيسعون لقتل هذين الرجلين ، صحيح ؟ |
Ağırlık, boy ve diğer şeyler hastane kayıtlarında bulunur değil mi? | Open Subtitles | الوزن, الطول وكل هذه الأمور موجودة أيضاَ في المستشفى, صحيح ؟ |
Tercümanın talimatlarını doğru şekilde deşifre edebilseydim baş rahipe parşömenin bir kopyasını çıkarmadan teslim edecek kadar aptal olduğumu düşünmedin, değil mi? | Open Subtitles | إذا تمكنت من فك شفرة مترجم اليونانية بشكلٍ صحيح لست أحمقاً حتى أسلم الرق لرئيس الدير بدون أن أعمل نسخة منه ؟ |
Zaten daha fazla mahkum almak... iyi niyetlilik olur, öyle değil mi? | Open Subtitles | إذاً أظن أن التصرف الإنساني يقتضي بعدم أسر المزيد من الناس، صحيح |
Fakat asıl problem bunun doğru olması, çünkü işgücümüzde aşırı bir çeşitlilik eksikliği var, özellikle de etki alanlarında. | TED | والمشكلة هي إن هذا صحيح نوعا ما لأن هناك نقصاً شديداً في التنوع في عمالتنا، خاصة في مواقع المؤثرة. |
Eğer doğru oynarsak, tüm ekonomilerde sürdürülebilir bir büyüme göreceğiz. | TED | إذا لعبناها بشكل صحيح سنرى نمو ثابت في جميع اقتصاداتنا |
Bu Rachel Carson'ın zamanında da doğruydu, şimdi de doğru. | TED | كان ذلك صحيحًا في زمن راشيل كارسون، وهذا صحيح اليوم. |
Yalnızca o araçların elektronik etkinliğe sahip olacağı söyleniyor ama bu doğru değil. | TED | يدعون أنهم سيكونوا الوحيدين الذين يملكون سيارات كهربائية فعالة، لكن هذا غير صحيح. |
Ama şunu söyleyebilirim ki benim için bu çok, çok doğru. | TED | لكن أستطيع أن أقول لكم أن الأمر صحيح للغاية بالنسبة إليّ. |
Evlilik kararı çok doğru. Onu görünce, buna ikna oldum. | Open Subtitles | إن هذا الزواج شيئ صحيح تماماً لقد اقتنعت لحظة مقابلتها |
Evet. Bıktım. Senden ne kadar nefret ettiğimi bir bilsen! | Open Subtitles | صحيح تماماً , إذا كنت عرفت فقط كيف تجعلنى أمرض |
Evet, Solly, yani senin anlayacağın, sayfayı birkez daha düzeltmen gerekecek. | Open Subtitles | هذا صحيح يا سولي ذلك يعني يجب ان نعيدها مرة أخرى |
Biliyorsun, daha sonra daha iyilerini alacaksın, tú sabes. Evet Haklısın. | Open Subtitles | ـ أتَعْرفُ، لاحقاً سَتَحْصلُ على عملاً أفضلِ ـ أجل ، صحيح |
Aynen öyle. Onu iyi sakla. Çünkü yeni bir yere taşınıyorsun. | Open Subtitles | هذا صحيح , احتفظ بهذه الآن لأنك ستنتقل إلى مكان جديد |
Savaşa hazır ol ama saklanmayacak kadar gururlu olma, ha? | Open Subtitles | كن مستعداً لتقاتل لكن لا تفتخر بالأختباء ، صحيح ؟ |
- Bak dostum, gerçekten de Chicago'dayım. - Tabii öyledir. | Open Subtitles | انظر يا رفيق,أنا أضمنك ، أنا في شيكاغو نعم صحيح |
Dur bir dakika. Gidip, şu kızla konuşalım. tamam mı? | Open Subtitles | انتظر لحظة دعنا نذهب للتحدث مع هذه الفتاة, صحيح ؟ |
Ve, bir bakıma, bu doğrudur, çünkü her şey titreşir. | TED | وبصورة ما كلامهم صحيح .. فكل شيء من حولنا ينبض |
Çok doğru, bebek surat. haksız yere açığa alınmış olmama rağmen. | Open Subtitles | هذا صحيح أيتها الحلوة، على الرغم ،من قرار إيقافي التافه هذا |
İslam'dan çok daha eski inanışlar için de aynısı geçerli. | Open Subtitles | و ذات الشيء صحيح مع ثقافاتٍ أقدم بكثير من الاسلام. |
öyle mi? Dün gece sen de dedikodu yapıyordun ama. | Open Subtitles | صحيح, و أنت كنت جيداً لأفشائك الأمور بنفسك ليلة الأمس |
Çünkü teknolojiyle ilgili yanlış bir şey yok, teknolojiye yaklaşımımız yanlış. | TED | لأنه لا يوجد خطأ بالتكنولوجيا، ولكن منهجنا المتعلق بالتكنولوجيا غير صحيح. |
Anca birkaç sezon oynarım diyen adam için fena değil Di mi? | Open Subtitles | ليس سيئاً لبعض اللاعبين السابقين المغمورين وحفنة من الفاشلين, صحيح ؟ |