"عليكَ" - Translation from Arabic to Turkish

• sana
• seni
• gerek
• gereken
• zorunda
• gerekiyor
• zorundasın
• sen
• lazım
• senin
• gerektiğini
• iyi
• gerekecek
• git
• Sorun

Sorun değil. Onun için gelmedim. sana yeni bir fırsat sunmak için buradayım.
لا بأس، ليس هذا سبب مجيئي إلى هنا، جئتُ لأعرض عليكَ فرصة جديدة

Evet Cyril, Oz'da işlerin yürüyüş biçimi şöyledir, ben seni ağabeyine götürmeden önce, benim için bir şeyler yapman lazım.
حسناً يا سيريل، إليكَ الطريقَة التي تسير فيها الأمور هنا قبلَ أن آخُذَكَ لأخيك عليكَ أن تقومَ بأمرٍ من أجلي

Yani görüyorsun, bu gece bir şey yapmana gerek yok. Zaten ölecek.
أترى , ليس عليكَ أن تفعل أي شئ إنها ستموت بأي حال

Tek yapman gereken kemik iliği vericisi olarak onu ikna etmek.
و الآن كُل ما عليكَ فِعلُه، هوَ إقناعهُ بالتبرّع بنخاع العظم

Çok güzel, Cyril, ama sürekli kavga etmek zorunda değilsin.
هذا جيد يا سيريل، لكن ليسَ عليكَ العِراك طوالَ الواقت

Günde iki kez sargıyı değiştirmeniz gerekiyor, ve temiz tutmanız.
حسن، عليكَ تغيير الضمادة مرّتين في اليوم وابقِ الجرح نظيفًا

Evet, bu da demek ki sen üsse geri dönmek zorundasın ve iki hafta boyunca seni yine göremeyeceğim.
أجل، ذلك يعني أن عليكَ العودة إلى القاعدة وذلك يعني، أنني لن أراك إلا بعد أسبوعان، وأنا أكره ذلك

Geride kalanlar devam etmek zorunda. Bunu sen de denemelisin.
لقد واصل باقي العالم حياته، عليكَ محاولة فعل ذلك أيضاً.

sana neden senin ve annenin bu evi alması gerektiğini söyleyeyim.
دعني أقل لكَ لمَ عليكَ أنتَ و والدتكَ شراء هذا المنزل

sana iş teklif eden bu adam hayırsever biri değil.
دعني أوضح لكَ أمراً هذا الرجل الذي يعرض عليكَ وظيفة

İnsan kaynaklarını arayıp derhal sana başka bir amir bulmalarını söyleyeceğim.
سأتّصل بالموارد البشريّة وأجد شخصاً آخر يشرف عليكَ بأسرع وقتٍ ممكن

Ben yapmam gerekeni yaptığımı biliyorum çünkü seni vurdu, seni öldürmek istedi.
أعرفُ أني فعلتُ ما فعلتُه لأنهُ أطلقَ عليكَ النار أرادَ أن يقتلَك

Bir ilişkimiz olacaksa gün boyunca bana asla bakmayacaksın ve daima gündoğumundan önce ayrılacağız ve asla "seni seviyorum" demeyeceğiz.
..إذا كنا سنكوّن علاقة لا ينبغي عليكَ أبداً أن تراني أثناء النهار وسنكون دائماً معاً إلى ما قبل شروق الشمس

Bu duyguyu sen de yok edebilirsin. Artık bu acıyı çekmene gerek yok.
يمكنكَ أنّ تطفيء ذلك أيضاً، لا يتعيّن عليكَ الشعور بهذا الألم بعد الآن.

Dört dakika sonra bizi bulacaklardır. seni kurtarabilirim ama konuşman gerek.
الآن، سيجدونا خلال 4 دقائق يُمكنني انقاذدك، ولكن عليكَ أن تتكلم

Yapman gereken şu, Moto'nun seni kasanın içine sokmasını sağlamalısın, tamam mı?
ما عليكَ القيام به هو أن تجعله يأخذك إلى الداخل ، حسناً؟

Homer, bu kapıları çekerek-kaydırarak açman gerekiyor.
هومر ، يفترض عليكَ تخفض هذه الابواب حتى تفتح

Kasalarla ilgili tecrübesi olan birini bulmak zorundasın. Düşün biraz!
عليكَ أن تجد أحد له تاريخ في إختراق الخزائن, فكر

Yeteneğimin bir parçası. Yarın sabah ölecek. sen de görevine dönsen iyi edersin.
هذا جزءٌ من قدراتي، سيموت بالصباح، الآن , يتعيّن عليكَ العودة إلى مسعاك.

Kadınlarla çıkıyorsun ve bir kadın sinirlendiğinde nasıl gardını alacağını öğrenmen lazım.
أنتَ تواعد نساء، و عندما تغضب النساء، عليكَ أن تعرف كيف تدافع.

Evet, ama onların anlamasına yardım etmelisin, bu senin görevin.
نعم، ولكن عليكَ أن تساعدهم على الفهم، هذا هو واجبك

Ağzına dikkat etsen iyi olur Tinkerbell... yoksa Khan hükmen galip gelecek.
عليكَ الانتباه لما تَقول يا جميل أو سيفوزُ خان لتَخلُفكَ عَن المباراة

Onların yanında olman gerekecek. Her sabah, her akşam. Her hafta sonu.
أقصد، عليكَ أن تكون حاضراً، كلّ صباح وكلّ مساء وكلّ عطلة أسبوع

seni gözümün görmeyeceği bir yere git ve orada kal.
يجبُ عليكَ الذهابُ لمكان لايمكنني رؤيتكَ فيه، و البقاءُ هناك.