| İçimden gelerek söylüyorum, bana eşlik etmenizden hiç bu kadar zevk almamıştım. | Open Subtitles | التى لم أكن لأتوقعها أشعر بأننى لم أستمتع بصحبة مثل هذه أبداً |
| Problem şu ki, bu kadar kısa zamanda nakil yapmamız çok zor. | Open Subtitles | المشكلة أننا لا نستطيع القيام بزراعة كبد في مثل هذه الفترة القصيرة |
| ve bunun gibi şeyler... basit ama sonucunda büyük değişikler yapabileceğimiz şeyler. | TED | وأشياء من هذا القبيل. والأشياء البسيطة مثل هذه تستطيع إحداث فرق كبير. |
| Ama bu ihlaller bu şekilde devam ettikçe, daha ne kadar kalacaklarını bilemem. | Open Subtitles | ولكن الى متى سيبقون هكذا لو استمرت مثل هذه التجاوزات .. لست ادري |
| Genel olarak, bu tarih hakkındaki fikirlerimizi bu gibi ağaç şekilleriyle ifade ederiz. | TED | وعادة ما نمثل أفكارنا عن ذلك التاريخ .. في شكل شجرة مثل هذه |
| Karın mı? - Benimle evleneceksin, Barbara, öyle değil mi? | Open Subtitles | لانني لا اريد أن تكون زوجتي في شقة مثل هذه |
| Böylesine bir yer bile, genellikle erkek tarafından işgal edilir. | Open Subtitles | حتى مثل هذه الغرفةِ معظم الوقّتُ محتلُّة مِن قِبل الرجلِ |
| Penenberg denen adama gelince neden bu kadar zor bulunduğunu anlayamadım bir türlü. | Open Subtitles | لا أستطيع تصور لماذا هذا الرجل بينينبيرج سيكون لديه مثل هذه الصعوبة الموجودة |
| Karmaşıklıktan Konfüçyus'a geçmek için neden bu kadar acele ediyoruz? | Open Subtitles | لماذا نحن في مثل هذه الاندفاع للانتقال من الخلط لكونفوشيوس؟ |
| bu kadar yetenekli olan, şimdiye kadar gördüğüm ikinci kişi. | Open Subtitles | أنه ثاني شخص رأيته في حياتي يمتلك مثل هذه المهارات |
| Tanrı bizden bu kadar yüksek hızlarda seyahat etmemizi asla istemedi. | Open Subtitles | لم يكن الله يريدنا أن نسافر في مثل هذه السرعة الخطرة |
| Acaba neden, sormama izin verin lütfen, ağaçlar bu kadar kötü haldeler? | Open Subtitles | ولماذا, إذا سمح لي بالسؤال لماذا الأشجار في مثل هذه الحالة السيئة؟ |
| Hayatım boyunca hiç bu kadar mutlu olmamıştım. Ciddi misin? | Open Subtitles | لم أكن في مثل هذه السعادة من قبل في حياتي |
| Hepimiz bunun gibi fotoğrafları televizyonda ve haberlerde gördük. Bu bir operasyon merkezidir. | TED | جميعنا شاهد صور مثل هذه على التلفاز و شاشات الأخبار، هذا مركز عمليات |
| Dediğim gibi laboratuvarda numuneleri ısıtmak için bunun gibi bir endüstriyel makinemiz var. | TED | و قد قلت أن لدينا مثل هذه الآلة في المعمل لرفع حرارة العينة |
| Bundan aylar öncesinde bana bunun gibi tehdit mesajları gönderiyordu. | TED | قبلها بعدة أشهر كان يرسل لى رسائل تهديد مثل هذه. |
| Bir saattir buradayız. 4 kişi benimle bu şekilde konuştu. | Open Subtitles | لقد مكثنا هنا لساعة لقد أجريت أربعة محادثات مثل هذه |
| bu gibi durumlarda hep bunun ailelerin hatası olduğunu söylerim. | Open Subtitles | كنت دائماً أقول إنه خطأ الآباء في مثل هذه الحالات. |
| Yüz yıl önce öyle ağır bir donanımı taşıyacak uçaklar yoktu. | Open Subtitles | لم تكن هناك طائرات تحمل مثل هذه الأشياء منذ 100 سنة |
| Böylesine bir krizin ikimizi aynı odada bir araya getirmesi. | Open Subtitles | تلزم أزمة مثل هذه لكي نكون في نفس الغرفة سوية |
| - Böyle işlerin sağı solu belli olmaz. | Open Subtitles | أيها الكابتن , لا يمكنك أن تفسر مثل هذه الأمور |
| İşte Bahamalar'da böyle bir arayüz geliştirmek istiyoruz, fakat daha doğal bir düzenlemeyle. | TED | لذلك أردنا تطوير واجهةٍ مثل هذه التي في الباهاما، لكن بطريقةٍ أكثر طبيعية. |
| öyle de olsa, tatlım, insan öyle bir şey yapmaz. | Open Subtitles | كل شئ يا عزيزتى, المرء لا يفعل مثل هذه الأشياء |
| Ben bir oyun tasarımcısıyım, bu yüzden bu tür şeyler evimde fazlaca var. | TED | بما انني مصممه العاب, لدي مثل هذه الاشياء في كل مكان في المنزل |
| bu tip yapılanmalarda hata yapan insanlarla her an karşılaşmak mümkün. | Open Subtitles | في مثل هذه المؤسسات، الأخطاء ممكن أن تظهر في أي وقت |
| Bu anketten anladığımız bazı insanlar, bazı Amerikalılar bu tarz fotoğrafların Obama'nın aslında nasıl göründüğünü en iyi şekilde yansıttığını düşünüyor. | TED | ووجدنا في هذا الاستطلاع أن بعض الأمريكيين، يعتقدون أن صورًا مثل هذه هي أفضل توضيح، لما يبدو عليه أوباما في الحقيقة. |
| buradaki gibi kentsel alanlara da baktım, yaşamlarında ağaçlardan uzak kalmış insanları düşündüm. | TED | نظرت انا أيضاً الى مثل هذه الأماكن الحضرية وفكرت في الناس الذين ينفصلون عن هذه الأشجار في حياتهم |
| JD: Herhangi bir yeni teknolojide olacağı gibi, özellikle böyle bir teknolojide, birçok görüş açısı oluşabilir ve bu bence gayet normal. | TED | ج د: أعتقد أنه مع ظهور أي تقنية جديدة، خصوصا مثل هذه ستكون هنالك آراء متباينة وأعتقد أن ذلك أمر مفهوم تماما. |
| Onu bulamazsak buna benzer daha çok olay yeri görürüz. | Open Subtitles | إذا لم نجده , سوف نرى مسارح جريمة مثل هذه |