| İşin kahramanlığında değilim. Bence ölümden daha kötü bir şey yok. | Open Subtitles | لا أدّعى البطولة, لا أعتقد ان هناك شئ اسوأ من الموت |
| Alo, Doktor. Benim için yapmanı istediğim bir şey var. | Open Subtitles | الو يا دكتور, هناك شئ اريدك ان تفعله من اجلى |
| Adamda acayip bir şey vardı. Uzun değildi, yani benden uzun değildi. | Open Subtitles | كان هناك شئ غريب حوله لم يكن قصيراً و لا بطولي أنا |
| Karmaşıktı ama bu karmaşıklıkta fazla değişken bir şeyler vardı. | TED | لقد كانت معقدة، ولكن هناك شئ متقلب في هذا التعقيد. |
| Karşılıksız aşk kadar hazin birşey var mı? | Open Subtitles | هل هناك شئ أكثر حزناً من الحب الغير متبادل ؟ |
| Burada, Hickory Sokağı'nda bir şeyler var, bu iki ölümün ardındaki göremediğimiz şeyler. | Open Subtitles | هناك شئ ما في طريق هيكوري شئ ما خلف تلك الوفيتان لا نراه |
| Bilmem gereken bir şey var mı? Çok gergin görünüyorsunuz. | Open Subtitles | سيدتي، تبدين هادئة جداً هل هناك شئ يجب أن أعرفه؟ |
| Ortasında fıskiye benzeri bir şey var, o ne için? | Open Subtitles | هناك شئ ما كالنافورة في وسطه. لمَ يستخدم ذلك ؟ |
| Bak John... bugün Los Angeles'ta kötü bir şey olacak. | Open Subtitles | جون ، انظر هناك شئ ما سيصيب لوس انجلوس اليوم |
| Matthew, önce senin söylemek istediğin bir şey var mı? | Open Subtitles | ماثيو، هل هناك شئ تريد قوله قبل أن نتابع هذا؟ |
| Matthew, önce senin söylemek istediğin bir şey var mı? | Open Subtitles | ماثيو، هل هناك شئ تريد قوله قبل أن نتابع هذا؟ |
| Kıza acele etmesini söyle. Güney tarafında bir şey yok. | Open Subtitles | قل لها ان تستعجل، ليس هناك شئ في الجانب الجنوبي. |
| Eğer kararın buysa o zaman sana göstermem gereken bir şey var. | Open Subtitles | حسنا لو ذلك قرارك إذاً هناك شئ آخر يجب أن أريه لك |
| Bu tür çekim kuvvetini oluşturabilecek benim bildiğim tek bir şey var. | Open Subtitles | هناك شئ واحد أعرفه من الممكن أن يولد مثل هذا السحب الجاذبي |
| Dünyada sen ve annen için yapmayacağım bir şey yok. Anladın mı? | Open Subtitles | ليس هناك شئ جيد علي وجه الأرض لم أفعله لك ولأمك، أتفهم؟ |
| Belki de sadece omuriliğini zedeledi ve tedavi edilecek bir şey yok. | Open Subtitles | , ربما جرح هو عموده الفقري و لا يوجد هناك شئ لاصلاحه |
| Burada bir şeyler dönüyor, Çavuş. Emily Arundel'in ölümüyle alakalı. | Open Subtitles | هناك شئ يحدث هنا يا جنرال , متعلق بوفاة ايميلى |
| Evet, birşey var. Uzun zamandır yapmak istiyorum. | Open Subtitles | نعم ، هناك شئ واحد تمنيت أن أفعله منذ زمن طويل |
| Onları öldürdün! - Ben kimseyi öldürmedim Bu gemide birşey var | Open Subtitles | انا لم اقتل احد هناك شئ ما على هذه السفينة.. |
| İnan ya da inanma burada daha güzel şeyler var. | Open Subtitles | حسنُ، صدقي هذا أو لا. ربما هناك شئ أفضل هنا. |
| Seni sinir etmeme neden olan bir şey vardır kesinlikle. | Open Subtitles | بحقك ، لابد أنّ هناك شئ ما فعلته جعلتك تغضب |
| Fiona, tatlım. Bildiğim birtek şey varsa. O da aşkın.. | Open Subtitles | فيونا لو ان هناك شئ واحد اعرفه هو هذا الحب |
| Annesini hatırlamak için çok küçüktü, ama hep bir şeylerin eksik olduğunun farkındaydı. | Open Subtitles | فقد كان صغيراً ليتذكر والدته ولكنه دوماً ما علم أن هناك شئ مفقود |
| Beni dinle adamım, karınla aramızda gerçekten özel birşeyler var. | Open Subtitles | اسمع يا رجل انا وزوجتك هناك شئ خاص يجري بيننا |