| Yani, bu evrimi aniden Darwinci tanımından çıkarıp Lamarckiancı yapar. | TED | وهذا ما يجعل التطور أقرب الى لامارك منه الى دارون |
| Tamam mı? bu, insanların ilgisini bilime çekmiyor çünkü neyle ilgili olduğunu anlayamıyorlar. | TED | حسنا ؟ إذا هذا لن يجعل العالم يهتمون بالعلوم لأنهم لا ستطيعون فهمه. |
| bu kıyafetler vücut ısısını izole ediyor, ve adamlarımızı görünmez yapıyor. | Open Subtitles | هذه البزات تعزل حرارة الجسم ما يجعل الفريق خفيا بالنسبة للمخلوق |
| Aslında, bu yüzden daha fazla insan bir silaha sahip olmayı seçiyor. | TED | في الحقيقة، هذا هو السبب الذي يجعل أناساً أكثر يختارون امتلاك أسلحة. |
| Ama böyle bir bağlantı başlangıç hikâyemizi daha da ilginç kılıyor. | Open Subtitles | و لكن هذا النوع من الإتصال يجعل قصة أصلنا أكثر إقناعاً |
| bu sizi akıllı yapmaz, sadece daha az aptal yapar. | Open Subtitles | هذا لا يجع منكي ذكية, هذا يجعل منكى اقل غباء. |
| Bir evin bu şekilde tamamen dağılması istikrarsız ve dengesiz düşüncelere sebep oluyor. | Open Subtitles | يجعل الشخص لا يشعر بالأستقرار، بشكل موقت، مع المنازل المهدمة من جميع الجوانب. |
| Ama sebepsiz yere ona bağırmak bu beni kötü baba yapar. | Open Subtitles | و لكن الصراخ في وجهه بدون سبب يجعل مني أباً سيئاً |
| Hız ve büyük boyutun birleşimi çatalkuyrukluyu obur bir balık sürüsü avcısı yapar. | Open Subtitles | هذا المزيج من السرعة و الضخامة يجعل من الحوت الأحدب صياداً شرها للأسماك. |
| Sıvı yakıtlara bağımlılığımız, bu salınımları önlemeyi gerçekten zor hale getiriyor. | TED | يجعل اعتمادنا على الوقود السائل هذه الانبعاثات من الصعب جدًا تجنبها. |
| bu sadece sağduyu değil aynı zamanda ticari anlam ifade eder. | TED | إنه ليس مجرد تفكير سليم، بل يجعل التجارة ذات معنى أيضاً. |
| Süper bir insan olmasını ve.... O'nu süper güçlü, dayanıklı ve zeki yapıyor. | Open Subtitles | الزوج الزائد يجعل منها قوية جدا تتلائم مع اى شىء و ذكية جدا |
| Fakat annelik yeteneği ya da başka bir şey o şeyi durdurulamaz yapıyor. | Open Subtitles | لكن يبدو أن غريزة الأمومة أو ما شابه يجعل هذه البقرة مستحيلة الإيقاف |
| Her zaman diğerinden daha fazla seven biri vardır. bu yüzden çok zordur. | Open Subtitles | شخص واحد دائما ما يحب بقدر أكبر، هذا ما يجعل الأمر صعبا جدا |
| Gördüğünüz gibi, 4. çeyrekteki mali tahminler bu işi çok önemli kılıyor. | Open Subtitles | لذا، وكما ترون، التوقعات المالية للربع الرابع يجعل هذا الشيء كالضربة القاضية |
| Ama en sonunda, vücudu kesip biçmek onu daha iyi yapmaz. | Open Subtitles | و لكن في النهاية، تشريح الجسد لا يجعل منه أفضل بحقّ. |
| Yazılar Cree alfabesi, yani Navaho fonetiği ama çevirisi çok anlamsız oluyor. | Open Subtitles | إنّ الكتابة كري، نافاجو صوتية، لكن لا يجعل التفسير الحرفي أيّ إحساس. |
| benim pozisyonumdaki bir adam da gülünç düşemez! İtibar meselesi. | Open Subtitles | و رجل بمركزى لا يحتمل أن يجعل منة أحد اضحوكة |
| onu daha az sıkıcı yapacak şey ne, biliyor musun? | Open Subtitles | روس , أتعلم ما الذي يجعل الأمر أقل مللاً ؟ |
| Çünkü kulüp sahibinin bize para vermek istemesini bu sağlıyor. | Open Subtitles | لأن هذا هو ما يجعل النادي يقبل بأن يدفع لنا |
| seni sadece softball maçı için istiyor çünkü ailemizi aptal durumuna düşürmeye çalışıyor. | Open Subtitles | لقد أرادك فقط من أجل المباراة أنه يحاول ان يجعل عائلتنا غبيه المظهر |
| Daha rahat ve dostça sohbetler için biçilmiş kaftandır bence. | Open Subtitles | إنني أجد أنه يجعل المحادثات أكثر وداً و إرتياحاً .. |