"يشعر" - Translation from Arabic to Turkish

    • hisseder
        
    • hissetmiyor
        
    • düşünüyor
        
    • hissettiriyor
        
    • hisseden
        
    • hissettiği
        
    • hissetmek
        
    • gibi
        
    • hissediyordu
        
    • hissediyordur
        
    • çok
        
    • hissediyorum
        
    • hissetti
        
    • hissetmesi
        
    • biraz
        
    Güçlü Süreçler çok fazla insan, mevcut koşullarında kendini kıstırılmış, sıkışmış hisseder. Open Subtitles يشعر الكثير من الناس أنهم عالقون أو مسجونون أو مقيدون بظروفهم الحالية
    - Saçma bir soru! - Birşey hissetmiyor dedim ya! Open Subtitles لا تزعج نفسك بهكذا تساؤل الموضوع لا يشعر بأي شيء
    Napoli Kralı, önceki evlilikten yeni evliliğe bir yük getirilemeyeceğini düşünüyor. Open Subtitles يشعر ملك نابولي بأنه لا يستطيع أن يقوم بزواج محمّلة للنهاية
    Herkes ve her duygu babam tarafımdam tehdit edildiğimi hissettiriyor. Open Subtitles أي شخص يمتلك حاسه سوف يشعر بالتهديد من قبل والدي
    Gerçek ya da hayali onu hisseden kişi için acı zaten vardır. Open Subtitles .. سواء ألم حقيقي أم متخيل المريض ببساطة يشعر بالألم الذي يصيبه
    Neden bunu herkesin daha az dramatik hissettiği bir zamana tekrar programlamıyoruz? Open Subtitles هيا لِمَ لا نؤجل هذا لوقت يشعر فيه كلنا بأننا غير مشحونون
    Her gün onların üzüldüğünü görüp hissetmek, ...onu çok yıpratmıştı. Open Subtitles يرى و يشعر بمشاعرهم كل يوم لقد أتعبه هذا كثيرا
    Bacağı yerine gelmiş gibi hissediyordu, vücuduna yeniden kavuşmuş gibi. TED إنه يشعر وكأنه عاد لقدمه، وأن جسمه قد عاد إليه.
    ve umuyorum iyi hissediyordur. - Neyin iyi hissetmesini umuyorsunuz ? Open Subtitles اتمنى انها اشعرتكِ بالأرتياح تتمنى ماذا يشعر بالأرتياح؟
    Ona e-posta gönderdim ve ne hissettiğini sordum, şöyle dedi, "çok lezizdi." TED أرسلت له بريدا إلكترونيا سألته فيه عن شعوره فأجابني بأنه يشعر بالمتعة.
    Ama herbiri sevgiyi hisseder... ...hayatta karşılaşacakları gerekli olan güveni kazanırlar. Open Subtitles لكن كلاها يشعر بأنه محبوب تكتسب الثقة التي تحتاجها لمواجهة الحياة
    Yahut kızına tecavüz edilen müslüman bir ülkedeki bir babayı ele alalım. O adam gururu gereği kızını öldürmek durumunda olduğunu hisseder. TED أو لتأخذ أب مسلم وابنته تعرضت للاغتصاب، وقال أنه يشعر أن عليه قتلها من أجل الشرف
    200 gramlık bir fare hayal edin Bu 200 kiloluk robotun ucuna bağlı, ama fare robotu hissetmiyor. TED تخيلوا الفأر الصغير الذي يزن 200 غرام وهو موصول عند أطرافه بروبوت يزن 200 كغ ولكن الفأر لا يشعر بالروبوت
    Müdür Hoover, onların bulgularının ciddiye alınmaya değer olduğunu düşünüyor. Open Subtitles المدير هوفر يشعر بالنتائج تستحق أن تؤخذ على محمل الجد
    Ama arada sırada, bunu söylemek ona kendini iyi hissettiriyor. Open Subtitles لكن من وقتٍ لآخر، سيجعله يشعر أفضل ليقول أنّه سيفعل
    Ağrıyı hisseden hasta üzerinde yeni bir migren ilacı denemek yanlış olur. Open Subtitles من الخطأ تجربة دواء يمنع الصداع النصفي على شخص لا يشعر بالألم
    Bir erkeğin kadın dırdırının içinde sıkıştığı zaman hissettiği şey. Open Subtitles إنه ما يشعر به الرجل بعد أن يقع بفكي الرحى.
    İyi hissetmek için bana ihtiyacı olan birinde seksi bir şeyler görüyorum. Open Subtitles هنالك شئ مثير حول الرجل الذى يحتاجنى لأجعله يشعر على نحو افضل
    Elimden bir şey gelmiyor ama beni yakalamasına az kalmış gibi geliyor. Open Subtitles لا يسعني إلا أن يشعر مثل بلدي الماضي وقد اشتعلت تقريبا معي.
    O da iktidarsız hissediyordu. - Belki de senin hissettiğin gibi. Open Subtitles وبنفس الكلمة ، كان يشعر بالعجز ربما أنتِ تعرين بذلك أيضًا
    Çünkü ben onu hissedebiliyorsam, o da beni hissediyordur. Open Subtitles لأن إذا أستطيع أن أشعر به ثم يمكن أن يشعر لي
    Pek çok doktor cinsel kimlik hakkında soru sormaya çekiniyor. TED لا يشعر معظم الأطباء بالراحة عند السؤال عن الهويات الجنسية.
    Sanki okul çıkışında okulun kabadayısı ile yüzleşecek gibi hissediyorum. Open Subtitles يشعر وكأنه عطلة و نحن على وشك محاربة الفتوة المدرسة.
    Sanırım hayattaki en büyük şeylerin tesadüfi olduğunu hissetti, ve hiçbir şekilde planlamadığını. TED أعتقد أنه كان يشعر بأن أعظم الأشياء في الحياة هي الأشياء العرضية و الأشياء الغير مخططة على الإطلاق.
    Ne zaman kızsam kendisini kötü hissetmesi için ne gerekiyorsa yaptım. Open Subtitles في أي وقت كنت غاضبه منه أجعله يشعر بالسوء بسبب ذلك
    biraz daha serin hissedebilmek için Beyaz Mike şortuna kadar soyunup yere yatmıştı. Open Subtitles وايت مايك خلع ملابسه ليبقى بالشورت واستلقى على الارضية حتى يشعر ببعض البرودة

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more