| Cevabım hayır, çünkü bu belirli kararı sevmiyorlar, ancak sistemi değiştirmek istemiyorlar. | TED | وإجابتي لا، لأنهم لا يعجبهم القرار الخاص، لكنهم لا يريدون تغيير النظام. |
| Böyle bir kararı onun gibi kaslı ve kalın kulaklı birine mi bırakacaksın? | Open Subtitles | هل ستاخذ القرار بهذا الشكل بمثل هذا الرجل ذو العضلات والاذن العريضه ؟ |
| Eğer hanımefendi o kararı almasa, Johnny Beni kandırmış olacaktı . | Open Subtitles | لو أن السيدة لم تتخذ هذا القرار لكنت قد خدعت فيه |
| Bu yüzden "suçlu" kararı mümkün olan tek sonuç olacak. | Open Subtitles | أى أن الحكم بالاٍدانة يجب أن يكون الاستنتاج الوحيد الممكن |
| kararı etkileyebilmek için Moskova'ya uçuyorum. Bunu söylemek için uğradım. | Open Subtitles | لأرى إن كان من الممكن تغيير القرار ولهذا جئت لأخبرك |
| Harekete geçme kararı Albay O'Neill'ın zihniyle birleştikten sonra geldi. | Open Subtitles | القرار بالتصرف جاء بعد أن إندمج مع عقل الكولنيل أونيل |
| Eğer bu kararı eşi olarak sana verirsem... ne derdin? | Open Subtitles | لذا فإن القرار راجع لكِ كزوجته ما الذى تقرريه ؟ |
| Hayır senin benim adıma bu kararı vermeye hakkın yok. | Open Subtitles | لا. لم يكن لك الحق أن تخذ القرار عوضا عني |
| Doğru kararı vereceğim, çünkü bir kere verildi mi, geri alınamaz. | Open Subtitles | و سأتخذ القرار المناسب لإن هذا القرار لا يمكن الرجوع فيه |
| Doğru kararı vereceğim, çünkü bir kere verildi mi, geri alınamaz. | Open Subtitles | و سأتخذ القرار المناسب لإن هذا القرار لا يمكن الرجوع فيه |
| Doğru kararı verdin. İnsanların sana bir gün teşekkür edecek. | Open Subtitles | لقد إتّخذتَ القرار الصحيح سيشكركَ شعبكَ على ذلك يوماً ما |
| Ağır bir hava doluştu içeri sessiz kalabalık bekliyor kararı. | Open Subtitles | الهواء ثقيل مع الحَدس مثل الحشد الساكن فى انتظار القرار |
| Hatta jürinin kararı açıklandığında kendi savunma avukatına bile saldırdı. | Open Subtitles | لقد هاجم حتى محامي الدفاع الخاص به عندما صدر الحكم |
| Ama hakkında bildiklerimle, Bay Janoth ikimiz hakkında aldığı kararı değiştirecektir. | Open Subtitles | ولكنى اعرف الكثير عن السيد جانوث, بدرجة تكفى لكى يغير قراره بالنسبة لكلينا. |
| Tae Yang'ın aldığı kararı anlayıp, dikkate alacak ya da kabul edecek mi bilmiyorum. | Open Subtitles | أنا لا أعرف إذا كان سوف يفهم و يُفكر و يتقبل قرارها |
| Kocanızı serbest bıraktım çünkü onu tutmak için mahkeme kararı yoktu. | Open Subtitles | لقد اطلقت سراح زوجي لعدم وجود حكم محكمة ينص على حبسه |
| Netscape kodları yayınlama kararı verdiğinde... insanlar biraz kıllandılar ve dediler ki... | Open Subtitles | عندما قررت نيتسكيب اطلاق نصها المصدري شعر الناس بنوع من الصحوة وقالوا |
| Ya böyle olur ya da bunu Jo'ya fakslarım kararı o verir. | Open Subtitles | القوانين أو أقوم بارسال هذه لجو و أجعلها تقرر كيف يكون العقاب |
| Sesimi yükseltip yükseltmeme kararı vermemde çocuklarımın büyük payı var. | TED | لقد كانوا أساسين في صنع قراري حول، هل سأتقدم وأفصح عن قصتي ام لا. |
| Biliyorum bu türde bir kararı bir başkası olmadan kendi veremez. | Open Subtitles | اعلم , ان هذا النوع من القرارات لم يقم به لوحده |
| Eğer babam hakkında verdiğin kararı söylemeye geldiysen, söyle ve git. | Open Subtitles | اذا اتيت لتقول لي قرارك عن والدي فقط قل و اذهب |
| Bu kişi, yani asıl kararı veren Jim Barksdale idi. | Open Subtitles | بشكل اساسي الشخص الذي قام بالقرار " هو "جيم باركسديل |
| Parçayla ilgilenen iki çok zengin grubun kendisine ulaşmasıyla açık arttırma kararı verdi. | Open Subtitles | لقد قرر أن يبيعها بالمزاد بعد أن تقرب إليه حزبين يملكون المال الوفير. |
| O zamanlar Los Pinos Başkanlığı medyaya karşı bir sansür kararı çıkarmıştı, | TED | في ذلك الوقت، أصدر المكتب الرئاسي قراراً مباشراً لِلوم الاعلام. |
| O kararı kendin vereceksin ya da bu evden onunla gideceksin. | Open Subtitles | سوف تقُوم بذلك الخيار بِنفسك. أو تَذهب من هذا المنزل مَعها. |
| Yakında bir kriz bekliyoruz ve firma olarak küçülme kararı aldık. | Open Subtitles | نتوقع حدوث أزمةٍ مالية قريباً لذا قررنا تقلص عدد العمالة لشركتنا. |