Olasi bir tanığın peşine düşmenin tamamen zaman kaybı olduğunu düşünüyor. | Open Subtitles | انها تفكر ان البحث عن شاهد محتمل هو مضيعه تامه للوقت |
Size burada, öz farkındalığa ulaşmaya çalışmanın boşuna zaman kaybı olduğunu söyleyecek değilim. | TED | أنا لست هنا اليوم لأخبركم أن السعي وراء الوعي الذاتي هو إضاعة للوقت. |
Ona göre bu kadınlar zaman kaybı. | Open Subtitles | يعطيه مقياس الحرارة و هو يظن ان هذا تضييع للوقت |
Kırık kemiğim yok. Hafif itibar kaybı dışında değişiklik yok. | Open Subtitles | لم تتحطم عظامي ضياع طفيف لكرامتي، لا تغيير في ذلك |
Ölümcül darbeyi alıp saldırganından kaçarken büyük kan kaybı olmuş. | Open Subtitles | خسارته للكثير من الدم خلال هروبه من مهاجمه كانت قاتلة |
Dost canlısı ve çok güzeldi, ve onun kaybı ruhumuzda doldurulamayacak bir boşluk olacak. | Open Subtitles | أنها عطوفة وجميلة ولا يُمكن تحمل خسارتها |
Bu tamamen zaman kaybı. Komşularla bir ay önce görüştüler zaten. | Open Subtitles | تلك مضيعةٌ للوقت تمامًا لقد فحصوا الحي منذ عدّة شهور |
Özetle artık daha az çatışma oluyor ve daha az can kaybı yaşanıyor. | TED | حسناً .. لدينا عدد خسائر مدنية اقل اليوم اي ان عدد اقل من الناس يقتلون |
Bir günlüğüne rehber olmak benim açımdan ciddi verimlilik kaybı. | Open Subtitles | العمل كمُرشد في اليوم تعتبر خسارة كبيرة للإنتاج من طرفي. |
Hepimizin ödev yazması zaman kaybı olur öyle değil mi? | Open Subtitles | أنها نوعا ما مضيعه وقت لنا كلنا بأن نكتب أورقنا . ألا تظن هذا ؟ |
- Bunun zaman kaybı olduğunu söyledim. - Gerçek arkadaşlar not almazlar. | Open Subtitles | أخبرتك كان هذا مضيعه للوقت الأصدقاء لا يحتاجون ملاحظات |
Elinde daha fazla delil yoksa, olayı mahkemeye taşımak zaman kaybı olur. | Open Subtitles | لو لم يكن لديك اى دليل لتعرضه علىّ, فستكون المحاكمة مضيعة للوقت |
Bu sadece zaman kaybı. Yalan üstüne yalan söyleyeceksin. | Open Subtitles | لقد كان تضييع للوقت ، لقد كنت تكذبِ وتكذبِ |
Bak, bu zaman kaybı. Söyleyecek hiç bir şeyim yok. | Open Subtitles | أنظر , هذا إضاعة للوقت لايوجد لدي شيء لقوله |
Buna bulut programlama denmektedir ve iki büyük probleme neden olmaktadır: ısı kaybı ve bant genişliği rağbeti. | TED | هذا يسمى بالحوسبة السحابية، وتؤدي إلى مشكلتين كبيرتين: ضياع الحرارة والطلب على نطاق الترددات. |
Ama onun kaybı, benim kazancım. 3. kat, güzel manzara. İnanılmaz. | Open Subtitles | لكن خسارته هي مكسبي الطابق الثالث , واجهة عظيمة , لا أصدق ذلك |
Ama onun kaybı bizim kazancımız oldu. Avukatının sebep olduğu sorunun sonucu olarak, geçtiğimiz haftalarda Manwaring bizde kaldı. | Open Subtitles | لكن خسارتها كان مكسباً لنا بسبب المشكلات التي افتعلها محاموها |
Olan şey her ne ise sen kararını verdikten sonra seninle tartışmanın sadece bir zaman kaybı olduğunu zor yoldan öğrendim. | Open Subtitles | مهما كان مايجري فقد تعلمتُ بالطريقة الصعبة إن النقاش معكَ بعدَ أن حزمتَ أمركَ هو مضيعةٌ للوقت |
Bugün dünyada küf mantarı enfeksiyonlarının neden olduğu ürün kaybı milyarlarca dolar değerindedir. | TED | هل يمكنكم أن تتخيلوا أنه واليوم، تقدّر خسائر المحاصيل المتعلقة بالعدوى الفطرية بمليارات الدولارات سنويًّا في العالم؟ |
Bir projenin 500 milyon dolarlık kaybı, başka birinin kazancı olabilir. | Open Subtitles | خسارة نصف بليون دولار بمشروع واحد ربما يكون ربح لطرف آخر |
Herkese geçici hafıza kaybı yaşatacak şekilde tüm kulübe gaz salacağız. | Open Subtitles | سنطلق غازاً في الملهى متسببين في جعل الجميع يفقد ذاكرته مؤقتاً |
Onun gibilerle takılmak... zaman kaybı olduğunu düşünmedin mi hiç? | Open Subtitles | يا إلهي، ما الذي تفعله معها؟ أليست تلك مضيعةً للوقت؟ |
Ama bunun yerine çoğu hastada hafıza, motor beceri ve konuşma kaybı görülürdü. | Open Subtitles | بدلاً من ذلك، معظم المرضى عانوا من فقدان الذاكرة المهارات الحركية، و اللغوية |
Bilinç kaybı sırasında en azından iki kişinin kendinde olduğundan eminiz. | Open Subtitles | لقد قررنا أنه على الأقل هناك شخصين كانا مستيقظين خلال الإغماء |
Eh, bu onun kaybı. Sen de başka bir işe girersin, aynen öyle. | Open Subtitles | حسناً , هو الخاسر ستحصل على وظيفة أخرى , بهذه السهولة |