| Ama daha da inanılmaz olanı, Triton denizaltısında yakalanan görüntüydü. | TED | ولكن الشيء الأجمل هو اللقطات التي التقطت من غواصة التريتون. |
| Hayatımı hep çok çalışarak doğru olanı yapmaya çalışarak geçirdim. | Open Subtitles | لقد قضيت حياتي بالعمل الشاق أحاول أن أفعل الشيء الصحيح |
| Verilerimizi kendi isteğimizle paylaşarak herkes için en iyi olanı yapabiliriz. | TED | من خلال مشاركة معلوماتنا بارادتنا نستطيع القيام ما هو أفضل للجميع |
| Hayır, anlamaya çalış Clark. Smallville için doğru olanı yaptım. | Open Subtitles | لا حاول أن تفهم كلارك فعلت ماهو في مصلحة سمولفيل |
| Sen her zaman doğru olanı yapıp aileni her şeyin önüne koy dersin. | Open Subtitles | أنت دائما ماتخبرني, عليك فعل الشئ الصحيح ولكن العائلة تأتي في المقام الأول |
| Çünkü gerçek olanı buldu ve bizleri başka yöne çekmek için yapıyordu. | Open Subtitles | لأنّي أعتقد أنّها وجدت الشيء الحقيقي، وكانت تُحاول إبعاد بقيّتنا عن دربه. |
| O doğru olanı yapacak yapmak istese de istemese de. | Open Subtitles | انه سيفعل الشيء الصحيح سواء كان يريد ذلك أم لا |
| Tüketicilerin doğru olanı yapmasını sağlamak çok zor görünüyor. | TED | قد يبدو لكم أنه من الصعب اقناع المستهلك بأن يفعل الشيء الصحيح. |
| O zamanlar, olanlar şu an olanların doğrudan yansımasıdır. Herkes doğru olanı yaptığına inanıyordu tanrı ve devlet adına büyük toplum için, hızlı yürütülen evlat edinme. | TED | ماذا حدث عندها إنه الإنعكاس المباشر لما يحدث الان. الكل يصدق نفسه انهم يفعلون الشيء الصحيح من قبل الله والدولة. للمجتمع الكبير، في مسار التبني السريع. |
| Neden? Çünkü doğru olanı yapmak adamları mutlu ediyor. | TED | لماذا؟ لأن سعادتهم كانت في أن يقوموا بفعل الشيء الصحيح. |
| Beni en çok heyecanlandıran şey... ..doğru olanı neye göre belirlediğin? | Open Subtitles | هذا ما أثار حيرتى فى المسرحية كيف تحدّد ما هو الصواب؟ |
| Asıl önemli olanı kurtarmak için kalbimi yerinden sökecek kadar güçlü olmalıyım. | Open Subtitles | لانقاذ ما هو أهم . . يجب أن أكون قوياً بما يكفي |
| Ne ihtişamlı ne de güzel. Destansı bile değil. Sadece doğru olanı yaparsın. | Open Subtitles | ليس مجيداً ولا جميلاً، ولا حتى بطوليّاً ليس سوى فعل ما هو صواب |
| Sadece senin için en iyi olanı istiyoruz. Acının bitmesini istemez misin? | Open Subtitles | لا نحمل إليك شيء سوى ماهو في صا لحك لإبعاد الألم، صحيح؟ |
| John McCain neyin popüler olduğunu söylemez doğru olanı söyler. | Open Subtitles | اذن فقل ذلك سيدي جون ماكين لا يقول ماهو رائج |
| Sakin ol. Onu arıyoruz. Ve sen doğru olanı yaptın. | Open Subtitles | إهدأ , نحنُ نبحث عنه , وأنت فعلت الشئ الصحيح |
| Kim olduğumuzu tercihlerimiz belirler ve her zaman doğru olanı yapmayı seçebiliriz. | Open Subtitles | الأختيار هو ما يجعلنا ما نحن عليه و يمكننا دوماً أختيار الصواب |
| Doğru olanı yapmak için o kadar endişeleniyorsun ki, bunu göremiyorsun. | Open Subtitles | قلق للغاية بشأن القيام بالشيء الصحيح، حتى أنك لا ترى الأمر |
| Ama niyet benim için doğru olanı yapacak cesaretim var. | Open Subtitles | لكن الآن لدي الشجاعة لاقوم بما هو صائب بالنسبة لي |
| Eğer doğru olanı yapmış olsaydım, bugün burada olmazdın bile. | Open Subtitles | إن قمت بالأمر الصائب ذلك اليوم فلن تكون هنا حتى |
| Doğru olanı yapmanız için daha kaç kişinin ölmesi gerekiyor? | Open Subtitles | كم من الناس يجب أن يموتوا أمامك يعمل الشّيء الصّحيح؟ |
| Tabakaları geri aldık, başımızı dik tutabiliriz, doğru olanı yaptık. | Open Subtitles | قمنا بإعادة الصفائح و رؤوسنا مرفوعة, لقد قمنا بالعمل الصحيح |
| Nerede olacağımı bilerek yeniden en başa dönsem umarım yine doğru olanı seçerdim. | Open Subtitles | اذا عاد بي الزمن علما بمصيري سأدعو لأن اتخذ القرار الصائب مرة اخري |
| Güzel. Ama şu benim olanı almam mümkün mü acaba? | Open Subtitles | حسناً ، ولكن متى يمكنني الحصول على هذا الشيئ خاصتي؟ |
| bir şeyi bilmeni istiyorum, doğru olanı yaptığını düşünüyorum ve... | Open Subtitles | أريدك فقط أن تعرفى أننى أظن أنك تفعلين الشىء الصحيح |
| Hayır, bu değil. Kutudaki en büyük olanı. O hazır. | Open Subtitles | ليس هذا، بل الواحد الكبير في الحقيبة الذي في خلف |
| Tate, her iki olayda da doğru olanı yapmaya çalıştı. | Open Subtitles | لا شيء يتخطي محاولة تايت القيام بالصواب في كلا المرتين |