| Buradaki durum; insanın yerine bilgisayarın geçmesi değil birlikte çalışmaları. | TED | وهذه الحالة ليست لإحلال الكمبيوتر مكان البشر ولكن للعمل معاً |
| Yunanlılar birlikte ağlamanın insanlar arasında bir bağ oluşturduğuna inanırlardı. | TED | اعتقد اليونان بأن النحيب معاً والعويل يخلق رابطاً بين الناس. |
| Bu yapıyı çevreleyen diğer birkaç organ hep birlikte boşaltım sistemini oluşturur. | TED | ويحيط بهذا الهيكل عدة أعضاء أخرى والتي تشكلُ معاً الجهاز البولي بالكامل. |
| Sadece maddenin 12 taneciği, doğanın dört kuvvetiyle birlikte yapışık duruyor. | TED | فقط 12 جزيئ من المادة. ملتصقة معاً بأربع قوى من الطبيعة. |
| Tüm bunları bir arada toplayan Gamification Summit'e de başkanlık ediyorum. | TED | كما أرأس قمة التلعيب، وهي حدث يجمع كل تلك الأمور معاً. |
| Bakalım kendimizi kaptırıp bu şarkıyı birlikte icra edebilecek miyiz... | TED | لنرى إن كان بإمكاننا أن نغني معاً ونندمج مع الإيقاع |
| Haydi dönüp, eve gidelim. ve birlikte çözelim bu işi. | Open Subtitles | لنعود ونذهب إلى منزلنا ونرى ماذا سنفعل حيال ذلك معاً |
| - Chick, arayacağız tamam, ikimiz birlikte. - Ha şöyle. | Open Subtitles | ـ تشيك , سنفتش هذا المكان معاً ـ الآن إتفقنا |
| #Türkler gibi fes ve çarık giydiler... #...aynı yiyeceği yediler... #...birlikte sıkıntı çektiler... #...yük işlerinde, ulaşımda eşekleri kullandılar. | Open Subtitles | كانوا يرتدون نفس الملابس التي يرتديها الأتراك الطربوش و الصندل يأكلون من نفس الطعام و يعانون من الحرارة معاً |
| Devamlı birlikte olmaya devam edersek yakında bir isklete döneceğim. | Open Subtitles | أنا سوف أنتهي إلى هيكل عظمي إذا بقينا معاً دائما |
| birlikte kitap yazmak, o da kötü bir fikirdi. Ama bu... | Open Subtitles | الكتاب الذي حاولتم تأليفه معاً كان الفكرة السيئة , لكن هذا |
| birlikte yaşarken kısa bir süre sonra birbirimizin sinirini bozmaya başlayabileceğimizi düşünüyorum. | Open Subtitles | أخشى لو أننا عشنا معاً لفترة أننا قد نثير غضب بعضنا البعض. |
| ve onu İngiltereye davet etti, ve yıllarca birlikte çalıştılar, | Open Subtitles | و أحضره إلى أنجلترا و من ثم عملوا معاً لسنوات |
| ikinizde aynı yere gidecekmişşsiniz niye kavga ediyorsunuz oraya birlikte gidin işte | Open Subtitles | كلاكما يريد الذهاب إلى نفس المكان إذن ما المشكلة ؟ فلتذهبا معاً |
| ve birlikte... hayatlarının en zor görevini... üstlenmeye karar vermişler. | Open Subtitles | وقررا.. أنهما معاً سيكونون جزء من أخطر مهمة على الإطلاق |
| Şimdi onunla birlikte Angel'ı eski kötü haline döndürmeye çalışıyorsun. | Open Subtitles | والآن أنتِ وهي تعملان معاً لارجاع آنجيل إلي شخصيته السيئة |
| Tek yaptığımız uzanıp, birlikte banyo yapmak ve duygulardan konuşmak. | Open Subtitles | كل ما نفعل هو الاستحمام معاً و التحدث عن مشاعرنا |
| Bazı geceler iki milyondan fazla yavru denize doğru birlikte giderler. | Open Subtitles | في بعض الليالي يسارع أكثر من مليوني فرخ.. للوصول للبحر معاً |
| Aletin bazı tartıları var ve her şeyi bir arada tutuyor. | TED | ويملك الجهاز بعض المقايس ومؤشر لكي تجمع كل هذه المعلومات معاً |
| Üç aydan fazla süredir birlikteyiz, ve bunu benden sakladın. | Open Subtitles | كنا معاً لأكثر من 3 أشهر وابقيت هذا السر عنى |
| Sana söyledim, John, hoşuna gitse de gitmese de bu işte beraberiz. | Open Subtitles | قلت لك جون نحن في هذا معاً سواء أعجبك هذا أو لا |
| Daha sonra, bir araya gelmeden önce bazı kurallar belirleyin. | TED | ومن ثم اجتمعوا معاً اتفقوا على قواعد حوار اساسية .. |
| Ama eğer bunu başka bir veriyle karşılaştırabilirseniz, aslında FBI ajanının rolünü tekrar oynuyor ve herşeyi biraraya topluyor olursunuz. | TED | ولكن إن استطعت ربطها مع البيانات الأخرى، فعندها مبدئياً تعيد لعب دور عميل مكتب التحقيق الفيدرالي. وبوضع كل ذلك معاً. |
| Ama inanıyorum ki, birbirimize ulaşabilirsek birlikte var olabiliriz ve birlikte başarabiliriz. | Open Subtitles | ولكنني أصدق بأننا إذا تواصلنا معاً يمكننا التواجد بقوه وربما نزدهر معاً |
| Bu iki şeyin birleşimi bu tür salonlara daha farklı bir müzik türünün daha iyi uyduğu anlamına geldi. | TED | إندماج هذين العاملين معاً كان يعني أن نوعاً مختلفاً من الموسيقى سيتلائم بشكل مثالي مع هذا النوع من القاعات. |
| O halde, bu tam yerine oturur. Yani, sen ve o beraberce oturursunuz. | Open Subtitles | أعني ، أنت وهو مناسبين معاً كان علي معرفة ذلك منذ فترة طويلة |
| Şey, eminim siz ikiniz kafa kafaya verirseniz, şey yapabilirsiniz... | Open Subtitles | تفضل حسناً .. أنا متأكد من أنكما اذا فكرتما معاً |
| O gün mutluluğu buldular bir araya geldiler ve bugün hâlâ birlikteler. | Open Subtitles | لقد وجدوا السعادة بذلك اليوم الذي تقابلا فيه وكانوا معاً ولايزالون معاً |
| Bu güzel gezegende beraber yaşamaya devam etmek istiyorsak buna gerçekten ihtiyacımız var. | TED | إذا أردنا العيش معاً على هذا الكوكب الجميل، فإننا نحتاج إلى ذلك بالفعل. |