Ama kostarika alanıyla ilgili ilginç olan buranın kalıcı bir yer olmadığı. | TED | ولكن ما ليس مألوفاً بالنسبة للكوستاريكا هو أنها ليست مكاناً دائماً لها |
Çünkü eğer Kuzey aşağıda olsaydı, dünya çok farklı bir yer olurdu. | TED | ذلك لأن العالم سيكون حتماً مكاناً مختلفاً، إذا كان الشمال في الأسفل. |
Ablamın en son nereye gittiği öğrendim. Dae Gwang Kereste denilen bir yer. | Open Subtitles | لقد وجدت آخر مكان ذهبت إليه أختي إنه مكان يُدعى أخشاب داي غوانغ |
bir yer bulup kazmalıyız. Ne kadar çabuk o kadar iyi. | Open Subtitles | يجب أن نجد مكانا لنحفره و كلما كان أبكر كان أفضل |
Dünyada mutlaka sadece yerellikle ilgili çözümleri olan ve birinin de bunlara yatırım yapacağı bir yer olmak zorundadır. | TED | لابد من وجود مكان ما في العالم. ينتج حلولًا تتعلق فقط بمشكلات خاصة بإقليم معين، ويمنحنا أيضًا القابلية لتمويلهم. |
Öğle yemeği zamanıydı ve yemek yiyecek bir yer arıyorduk. | TED | قد كان وقت العشاء, وبدأنا البحث عن مكان لنأكل فيه. |
Ve çok güzel bir yer görduüm. Buraya tekrar geleceğimi biliyordum. | TED | ولقد رأيت هذا المكان الجميل. عرفت أنني أرغب في العودة مجدداً. |
Nasıl olduğu umurumda değil. bir yer ve birini bulacaksın. | Open Subtitles | لا يهمني كيف، لكن أعثر على مكان و شخص ما |
Günlük hayatımızda Dünya'yı daha küçük bir yer haline getirmek için ihtiyacımız var. | TED | نحن نحتاج هذا في حياتنا اليومية، من أجل أن نجعل العالم مكانًا أصغر. |
İsviçre çok güzel bir yer olmalı, sizce de öyle değil mi? | Open Subtitles | يجب أن تكون سويسرا مكاناً جميلاً جداً ، ألا تعتقدين ذلك ؟ |
Her şey yapabilir, her şey olabilir, topluluk içinde kendine bir yer edinirdi. | Open Subtitles | كان علية أن يفعل شيئاً , يصبح شيئاً يصنع مكاناً لنفسة فى المجتمع |
Yağmur yağdığı ve uyumak için bir yer aradığım her zaman. | Open Subtitles | أقتحم أيّ مكان إذا كانت تُمطر لأني أحتاج مكاناً للنوم فيه. |
Burada kalabilirsin Kee. Burası çocuğunu doğurmak için güvenli bir yer. | Open Subtitles | يمكن أن تبقي هنا يا كي إنه مكان آمن لإنجاب طفلك |
Burası sadece kullanmak zorunda olduğum değil, kullanmak istediğim de bir yer. | Open Subtitles | هذه الغرفة ليست مجرد مكان علي استخدامه، بل إنه مكان أريد استخدامه. |
Kızılderili kafa derisinin iyi para ettiği bir yer biliyorum. | Open Subtitles | أعرف مكانا يمكن البيع فيه فروة شعر هندية بثمن جيد |
Kırların içinde her şeye cevap verecek bir yer vardı. | Open Subtitles | فى مكان ما فى البرية توجد الأجابة عن كل شئ |
Hareket kabiliyeti kazanır kazanmaz sana doğru düzgün tedavi göreceğin bir yer bulacağız. | Open Subtitles | حينما يتم نقلك إبحثى عن مكان يكون الأطباء فيه قد تعلموا الطب بحق |
Şimdi, buranın gerçekten başlamak için iyi bir yer olduğuna inanıyorum. | Open Subtitles | و الآن أعتقد حقاً بأن هذا المكان جيد للبدء في البحث |
Ben burada kalacağım. Saklanacak bir yer bul, tamam mı? | Open Subtitles | سابقى هنا بأسفل، عليكِ أن تعثري على مكان لتختبئي، مفهوم؟ |
Kesinlikle sessiz bir yer bulmalıyım ki herşey kendi kendine olsun. | Open Subtitles | كان من الحتمي أن أجد مكانًا هادئًا وسيأتي كل شيء بنفسه |
20. yüzyıla kadar hiç bir insanın ayak basmadığı bir yer. | Open Subtitles | مكان حيث لم يتواجد فيه رجل من قبل حتى القرن الـ20. |
Unutmayın: zamanında nasıl gideceğinizi öğrenmediğiniz gidebileceğiniz hiç bir yer yok. | Open Subtitles | تذكر: لن تذهب إلي أي مكان لو لم تعلم كيف تذهب |
Ücretine oranla gerçekten geniş bir yer. Demirbaşlar dâhil mi? | Open Subtitles | حسناً انه مكان كبير مقابل سعره هل الاضافات مشمولة ؟ |
Burası umuma açık bir yer. Her an biri gelebilir. | Open Subtitles | هذا مكان عام ، ربما يخرج أحدهم فى أى لحظة |
Bugün burada, okyanusun ortasında teknede duruyorum ve çalışmamın gerçekten önemli etkisini konuşmak için buradan daha iyi bir yer olamaz. | TED | أقف هنا اليوم على هذا القارب في عرض المحيط، وما من مكان أفضل من هذا للحديث عن تأثير عملي بالغ الأهمية. |
Ancak dünyada erkeklerin kadınlar kadar uzun yaşadıkları bir yer var. | TED | ولكن هناك مكان واحد في العالم يُعمر فيه الرجال مثل النساء. |
Uzun zamandır birlikte çalışıyoruz, ama başka bir yer bulsam iyi olacak. | Open Subtitles | لقد عرفت لك وقتا طويلا، ولكن أعتقد أنني سأحاول في مكان آخر. |