Size bu hikayenin zamanınıza değecek bir yere gideceğini vaat ediyor. | TED | تقدم لكم وعدا أن هذه القصة ستقود إلى مكان يستحق وقتكم. |
Ve onu desteye geri koyalım, ortalara bir yere ve başlayalım. | TED | ودعونا نعدها إلى الحزمة، في مكان ما في الوسط، ودعونا نبدأ. |
diyoruz. Şimdi, canlandırmak için, arabanızla bir yere gittiğinizi düşünün. | TED | والآن لتوضيح ذلك، أريد منكم تخيل أنك تقود لمكان ما. |
Eğer bizim onu yok edeceğimizi düşünüyorsa, herhangi bir yere gidebilir. | Open Subtitles | إذا كانت تعتقد أننا سندمرها هنا يمكن أن تذهب لأي مكان |
Bir ileri bir geri gidiyorum bu şekilde, bir yere vardığım yok. | TED | إنني فقط أتجه ذهابا وإيابا ، وأنا لا أصل إلى أي مكان. |
Başka bir yere aitler. Müze olabilir; ama burası değil. | TED | إنهم ينتمون الى مكان ما. ربما في متحف؛ ليس هنا. |
Mesela pek bilmediğiniz bir yere gittiniz ve bunu gördünüz. | TED | فرضًا لو يذهبُ أحدكم إلى مكان غير مألوف ويرى هذا.. |
Ve turların tümü tamamen interaktif, eğer bir yere gitmek istersem -- | TED | و كل الجولات تفاعلية بالكامل، فماذا لو أردت الذهاب إلى مكان ما |
Bill Walton'dı. Yine bir yere maça giderken, otobüse binmeye geldi. | TED | بيل والتون, مقبلاً لأخذ الحافلة, كنا مغادرين إلى مكان ما للعب. |
Tamam, o zaman bir yere gidip, bir şeyler yaparız. | Open Subtitles | , حسناً نحن سنذهب لمكان ما . لنستمتع بعض الوقت |
Hayır. bir yere ulaşmaya çalışıyordum ve biri beni durdurmaya çalışıyordu. | Open Subtitles | كلاّ، كنت أحاول الذهاب لمكان ما وكان ثمة من يحاول منعي، |
İlla bir yere gitmek istiyorsanız şelaleleri veya mağaraları görmeye gidin. | Open Subtitles | ان كنتي ضروري تذهبين لمكان ما اذهبي لمشاهدة الشلالات او الكهوف |
Bu gösteriri haricinde elimde hiç bir şey yok Hiç bir yere gidemem | Open Subtitles | بدون هذا العرض , ليس لدي شئ , و لن أذهب لأي مكان |
Hiçbir zaman bir yere gitmedik. İş hep daha önemliydi. | Open Subtitles | إننا لم نخرج لأي مكان فلطالما كان عملك هو الأهم |
ve hiç bir zaman bir yere aitmişim gibi hissetmedim... kendi aileme bile. | Open Subtitles | ولكننى لم أشعر بأننى أتمنى إلى أي مكان ليس حتى إلى عائلتى نفسها |
Daha geniş bir yere taşınıyorum. Bütçem artık buna müsait. | Open Subtitles | انا سأنتقل الى مكان اكبر الآن استطيع تحمل مصاريفه الآن |
Oradan oraya daha hızlı koşturuyoruz, bir yere gitmeye çalışıyoruz. | TED | نركض جولة بعد جولة، وبسرعة وأسرع، محاولين الوصول لمكانٍ ما |
Murphy bir yere gidebilecek durumda değil ve onu burada bırakmayacağız. | Open Subtitles | ميرفي لن يذهب إلى أيّ مكان , ونحن لا نتركه هنا. |
Ama çöplüğün bir yere yapılması gerekliydi ve vatandaş olarak sorumlulukları vardı. | TED | ولكن يجب التخلص منها في مكانٍ ما وكان لديهم شعور بالمسؤولية كمواطنين. |
Açıkçası seninle herhangi bir yere gitmeye razı olmasına şaşırdım. | Open Subtitles | صدقًا، إنّي مندهش لكونها وافقت على الذهاب لأيّ مكان معك. |
O bildiklerini bize söylemedikçe hiç kimse bir yere gitmeyecek | Open Subtitles | لا احد يذهب الى اي مكان الى ان نعرف مايعرف |
Bir şey gördüğünü görüyorum. Ellerinizi görebileceğim bir yere koyun! Hemen! | Open Subtitles | أرى أنّك رأيت شيء ما. ارفعا أيديكما حيث يمكنني رؤيتهما، الآن. |
Sonra başka bir yere gidip onun adını bir daha anmayacağız. | Open Subtitles | ونُنهي هذا الأمر، ثم ننتقل إلى مكانٍ آخر ونصرف النظر عنها |
Geri dönüp benim vurgunu almamız lazım. Contarini yakınlarında bir yere bıraktım. | Open Subtitles | يجب ان اعود لاخذ غنيمتى لقد تركتها فى مكان ما فى كونتيرينى |
Ondan sonra da hiç bir yere gitmem mümkün olmayacak. | Open Subtitles | بعدها, لن أكون قادراً على الذهاب إلى أى مكان |