Hesap günü geldiğinde, tıpkı benimkinin Dunkirk'te geldiği gibi sizi temin ederim, Yarbay, gerçekten de çok kötü bir gün olabilir. | Open Subtitles | عندما يأتي يوم الحساب, مثلما أتى يوم حسابي في دانكرك بإمكاني أن أؤكد لك بأنه سيكون أكثر الايام حزناً ايها المقدم |
binlerce insanın konferanslarıma geldiği Pakistan'dan henüz döndüm, çünkü her şeyden önce dostça bir Batılı ses duymaya özlem duyuyorlardı. | TED | لقد عدت لتوي من باكستان حيث جاء الآلاف فعلياً إلى محاضراتي لأنهم كانوا يرغبون أولاً في سماع صوت غربي صديق. |
geldiği anda, bir anda zihnimde patladı, ve kalbimde çarptı, farklı bir şey, | TED | في اللحظة التي أتت فيها لقد إنفجرت الفكرة في رأسي ودقت بعنف على قلبي، شئ مختلف، |
Kuzey kutbuna ya da Nanuk'un geldiği yer her neresiyse oraya gittiler. | Open Subtitles | لقد ذهبوا إلى القطب الشمالي أو إلى أي مكان نانوك جاءت منه |
Bir ürünün nerede nasıl üretildiği ve bulunduğu yere nasıl geldiği gibi doğruladığımız ve izlediğimiz bilgileri nasıl paylaşacağız? | TED | كيفية مشاركة المعلومات التي قمنا بالتحقق منها وتعقبها حول مصدر المنتج، وكيفية إنتاجه وكيف وصل إلى حيث هو الآن؟ |
Burke ve Serano geldiği zaman herkesin hazır olmasını istiyorum. | Open Subtitles | عندما يصل بيرك وسيرانو أريد من الجميع أن يكون مستعداً |
Okuldan eve her geldiği gün bir tarafı morarmış oluyordu. | Open Subtitles | كل يوم كان يأتي من المدرسة إلى المنزل وبه كدمات |
Kim oldukları, kontrol ettikleri politikacılar ve paranın nereden geldiği. | Open Subtitles | من هم، من السياسيين الذين يسيطرون، وأين يأتي المال من. |
New York'a yönetmeye geldiği zaman Mahler'in ölmesi adil miydi? | Open Subtitles | هل عدل أن يأتي مالير نيويورك لكي يقود العزف ويموت؟ |
Tahminim o ilginç aksağanı da, nereden geldiği olayını da, bundan sonra edindi. | Open Subtitles | عندما جاء الينا أول مرة وحدثنا عن أصله واللهجة المميزة التي يتحدث بها |
Anand özgür olacak ama yine buraya geldiği günkü gibi olacak. | Open Subtitles | سيغادر آناند المستشفى لكنه سيُجن من جديد كما كان عندما جاء |
O zaman bu, onu vuran 45'liğin odanın diğer tarafından geldiği manasına gelir. | Open Subtitles | حسنًا، إذن ذلك سيعني بأنّ مسدس 0.45 الذي أصابه جاء من عبر الغرفة |
İçinde geldiği sandık yanlış etiketlenmişti. Onu birkaç gün önce buldum. | Open Subtitles | ذلك الصندوق صُنِف عندنا أتى و لقد وجدته منذ بضع أيام |
Yine de, evime gelirken bu amaç için geldiği doğru. | Open Subtitles | إنها حقيقة أنه أتى لمنزلي بحافز خفي في المقام الأول |
Vücudu, dünyaya ilk geldiği ölüme yakın haline geri dönüyor. | Open Subtitles | بالمنطق أجل جسده يستعيد الحالة المميته التي أتى للعالم بها |
Tek bir yağmur damlasını alıp nereden geldiği ve nereye düşeceğini söyleyemeyeceğiniz doğrudur. | TED | صحيح أنه لا يمكنك تتبُّع قطرة مطر وتحديد من أين أتت وإلى أين ستتجه. |
Christopher'ın dosyasının masama geldiği gün sorgudaydım. | TED | كُنت أقف في المحكمه ذلك اليوم عندما أتت قضية كريستوفر لمكتبي. |
Bu binaların sahibinin oğlu steroidlerin geldiği spor salonuna giderek ne yapıyor? | Open Subtitles | ماذا يفعل ابن صاحب البناية في النادي الذي جاءت منه المنشطات ؟ |
Demek şehir merkezine nasıl geldiği hakkında bir fikriniz yok? | Open Subtitles | و ليس لديكم أي فكرة كيف وصل إلى وسط المدينة؟ |
geldiği yoldan limanlara döner. Baskın yapar ve onu alırız. | Open Subtitles | يصل هو الى حوض السفن ونحن ننقض ونخرجه من هناك |
Bundan dolayı müziğin nereden geldiği ve bu ülkenin kökeni hakkında çok okurum. | TED | لذا أقرأ كثيراً من أين تأتي الموسيقى ومن أين يأتى هذا البلد. |
-Bunun için geldiği ilk... kişinin ben olmadığımı bilmeni istedim. | Open Subtitles | عليك ان تعرف ذلك لاننى لست اول من اتت اليه |
Sanırım bu telgraf geldiği için tüm yaşamın boyunca pişman olacaksın. | Open Subtitles | أعتقد أنك ستحيا لكي تندم على وصول هذه البرقية |
Gördün mü? Arabayı geldiği yere geri götürmekten kolay ne var? | Open Subtitles | ما هو ابسط من وضع السياره مكان ما جائت منه ؟ |
Görsel olarak hayaletin geri geldiği mesajını alıyor. | TED | تصل رسائل إليه من البصر تقول أن الذراع الوهمية قد عادت. |
O bayraklar takımızın geldiği ülkeleri temsil ediyor. | TED | هذه الاعلام تمثل البلدان اللتي اتى منها فريقي. |
Orta noktaya geldiği zaman, kalan uzaklığın yarısını yürümesi gerekmektedir. | TED | بمجرد وصوله إلى نقطة المنتصف، سيتعين عليه المشي لنفس المسافة المتبقية. |