Normal işletim sırasında reaktör tankının altında küçük bir tıpa bulunur. | TED | كما يوجد قابس صغير في العملية العادية في أسفل وعاء المفاعل. |
küçük bir erkek çocuğuyken onu görmeye gittiğimde, beni kucaklardı. | TED | وكنت عندما أقابلها كطفلٍ صغير ، كانت تأتي نحوي وتضمني. |
küçük bir kızken seni çok hırpaladım. Çok serttim biliyorum. | Open Subtitles | دللتكِ عندما كنتِ صغيره , لكن لقد كنت صارمة جدا |
Öyleyse yapmamız gereken şey küçük bir mikroçipe tüm potansiyel aydınlatma cihazlarını yerleştirmek. | TED | اذا كل ما علينا فعله هو وضع رقاقة صغيرة لكل جهاز اضاءة محتمل |
Ve çölde bir vaha gibi, küçük bir tiyatro grubu vardı. | Open Subtitles | وكان هناك القليل من جماعة المسرح، مثل قطرة المطر على الصحراء. |
Tüm bunlar, evrimin yalnızca küçük bir solak nüfusu yaratıp bunu binyıllar boyunca sürdürmesinin bir sebebi olduğunu gösteriyor. | TED | كل هذا يقتضي أن هناك سببًا أن التطور أنتج هذه النسبة الصغيرة من العسراء، وحافظ عليها لمدة آلاف السنين. |
Tek fark, köpeklerden birinin olduğu tarafta küçük bir düğme varmış. | TED | والاختلاف الوحيد ان احد الكلبين لديه زر صغير في منتصف الصندوق |
Kuyruğuna da küçük bir silah yerleştireyim ki kavga edebilsin. | TED | سوف أعطيه سلاح صغير على الذيل حتى يستطيع أن يقاتل. |
Tüm bu gaz, çok küçük bir hacme girmeye çalışıyor, o yüzden ısınıyor. | TED | كل هذا الغاز يحاول الدخول إلى حجم صغير جدًا، مما يزيد من حرارته. |
küçük bir peynir dükkânım vardı ama işten nefret ediyordum. | TED | كنت أملك متجر جُبن صغير ولكني كرهت هذا العمل حقًا. |
Sen, ağzından doğru şeyler çıkan, ama derinden, benim sadece korunması gereken küçük bir kız olduğumu düşünen sinsi doktorlardansın. | Open Subtitles | أنت نوع من هؤلاء الذين يقولون كل الأمور الصحيحه عندما تظن في قرارة نفسِك إنني فتاه صغيره بحاجه إلي الحمايه |
Onu bulamıyor musun,küçük bir parça, seni hala ayakta tutan şey. | Open Subtitles | لا تجده قطعة غريبة صغيره جدا لذلك انت ما زلت تقف, |
Yeni evlendim, küçük bir kasabaya taşındım, bir antika mağazası açtım. | Open Subtitles | تزوجت للتو و انتقلت إلى بلده صغيره و افتتحت محلي الخاص |
İyice açtığımızda, ortaya bedeni ağır şekilde yanmış küçük bir kız çıktı. | TED | عندما ألزلنا الخرق وجدنا فتاة صغيرة .. كانت محروقة الجسد بصورة بالغة |
Yani, bu çok küçük bir örnek; bundan genellemeye gidilmemeli. | TED | أعني، هذه عينة صغيرة للغاية. لا ينبغي عليكم التعميم منها. |
küçük bir kıza yetişkin bir bireyin prostetik bacağını yerleştirmeyi düşünmeyiz. | TED | لن نحلم أبدًا بملائمة فتاة صغيرة مع طرف اصطناعي لرجل بالغ. |
- küçük bir aperitif almış olabilir. - Bunun şakası yok. | Open Subtitles | ربما كان سيتناول القليل من الخمر لا تضحك على هذا الموضوع |
Geçen bahar ufacık bir damarda önemsiz küçük bir kasılmam oldu. | Open Subtitles | فى الربيع الماضى أصابنى تشنج صغير فى أحد الأوعية الدموية الصغيرة |
Öğütücüden çıkar çıkmaz, küçük bir tepsi alırsınız ve sadece küçük parçalar halinde çıkarır, üst üste koyar ve dilimlersiniz. | TED | انه يخرج من المفرمه , ولديك صينية صغيرة وتخرجه بتمريرات قصيرة ترصها فوق بعضها البعض عموديا |
Dinle, mali durumumun iyiye gitmesini küçük bir partiyle kutlayacağız. | Open Subtitles | اسمعي، بالمناسبة، أقيم حفلاً بسيطاً الليلة احتفالاً بتحسّن حالتي المالية. |
Chris Kluwe: Gördüğünüz gibi, futbol sahasında top kapmanın neye benzediğine dair top kapanın gözünden küçük bir tecrübeydi. | TED | كريس كلو: إذًا كما ترون، إحساس بسيط بما يشبه تعرضكم لاصطدام في ملعب كرة قدم من منظور المعترض للخصم. |
Çiftçi pazarında küçük bir sebze ve meyve standı işletiyor ve ücretsiz numune dağıtan sağlıklı yiyecek kooperatifinde yarı zamanlı olarak çalışıyor. | Open Subtitles | انها تدير كشكا صغيرا للخضروات و العصائر في سوق المزارعين و تعمل بشكل جزئي في منح عينات مجانية في شركة الأغذية الصحية |
Doral kendini patlatıp, küçük bir koridorda küçük bir hasara sebep oldu. | Open Subtitles | دورال فجر نفسه ، مما تسبب في اضرار طفيفة في مدخل القصر. |
Benim gördüğüm, muhteşem dağların arasında, güzel, küçük bir kasaba. | Open Subtitles | كُلّ الذي أراه، بلدة صَغيرة جميلة في وسطِ جبالِ رائعةِ. |
Burada bir göz soketi ve onun önünde küçük bir diş görebilirsiniz. | TED | يمكنكم أن تروا تجويف العين وبمقدوركم أن تشاهدوا السن الصغير في المقدمة. |
küçük bir rüzgarın senin partini mahvetmesine izin vermeyeceğini biliyordum. | Open Subtitles | كنت أعلم أنك لن تدع قليلا من الرياح تفسد حفلتكم |
Örnek olarak dilin keşfedilmesi bu yönde çok küçük bir adımdır. | TED | فعلى سبيل المثال، اختراع اللغة كان خطوةً صغيرةً بذلك الإتجاه. |
Aslında en azdan biraz daha az. küçük bir afbile aldım. | Open Subtitles | في الواقع ، أقل قليلاً من الحد الأدنى لانني تلقيت عفواً |