Beni en çok o terörist etkiledi. sadece mecbur kaldıklarında öldürüyorlar. | Open Subtitles | ما اثار انتباهى أن ألإرهابيين لم يعمدوا إلى القتل إلّا اضطرارا |
Şeytan bir fikirdi. Tüm o uygarlıklarda, sadece bir fikir. | Open Subtitles | الشيطان مجرد فكرة، في كافة الحضارات، ما هو إلّا فكرة |
Sevmesi gereken tek kişi haricinde tüm dünyanın seni sevmesini sağladın. | Open Subtitles | جعلت العالم أجمع يُحبّكَ إلّا الشخص الوحيد الذي تعيّن أن يحبّكَ. |
Çok iyi bir görüşünüz yoksa, bir tanesini görmek oldukça zor. | TED | ومن الصعب رؤية إحداها إلّا لو كان لديكم نظر جيد جداً. |
Uzun süreden beri ilk defa kendime bu kadar inanıyorum. | Open Subtitles | إلّا اننى لم أشعر بمثل هذه الثقة منذ وقت طويل |
Tabii Sara ona söylediyse. Önemli olan Lance'in ona ne söylediği. | Open Subtitles | إلّا إن نهته عن إخبارنا، ما يهم هو ما أخبرها به. |
Bu şey patronuna ulaşsaydı geriye parçalarından başka bir şey kalmazdı. | Open Subtitles | لو اقتربَ ذلك الشيء من رئيسك، فلن يتبقّى منه إلّا أشلاء. |
Basının nasıl olduğunu bilirsiniz. İyi haberler satmaz. Onlar sadece başlangıçta oluşan problemlerdi. | Open Subtitles | تعرفين الصحافة، فالأخبار الطيّبة لا تحقق مبيعات، ما كانت تلكَ إلّا مشاكل مبدأيّة. |
Beni sadece gidersen incitebilirsin. Pes etme. Yeniden pes etme. | Open Subtitles | لن تؤذي أحداً إلّا برحيلكِ، لا تنسحبي الآن، ليس مُجدداً. |
Ben sadece... Ben sadece birçok şey görmüş açık görüşlü biriyim. | Open Subtitles | إنّ أنا إلّا رجل متفتح العقل والّذي رأى الكثير من الأمور |
O sadece bir kurşundu ve sadece zehre bulanmıştı. Hâlâ vaktimiz var. | Open Subtitles | إنّ هي إلّا رصاصة واحدة مسممة ما زال لدينا قليل من الوقت |
sadece uyuduğu zaman çenesini kapatıyor. Huzurumuzu ve sessizliğimizi bozmak istemedim. | Open Subtitles | إنّها لا تصمت إلّا حالما تنام، ولم أرِد إزعاج سلامنا وهدوئنا. |
tek önemsediğim onun yöntemleri eğer istediğim şeyi yapacaksa Tabii. | Open Subtitles | لا أكترث إلّا بأساليبه و إنْ بمقدورها تحقيق ما أطلبه |
Yaptığınız tek şey iki kayıp ruhu bir araya getirmek oldu. | Open Subtitles | ما فعلتم إلّا لم شمل روحين تائهتين فرّق الزمن بينهما طويلًا. |
- Hiç bir şeyin yok yoksa burada olmazdın. - O var. | Open Subtitles | ـ لن تحصل شيئًا، إلّا ما كنت هنا ـ لقد تمكنا منه |
Hemen buraya dönmeli yoksa "iyi olmak" onun için bir rüya olacak. | Open Subtitles | يجب أن يعودَ على الفور، و إلّا بصراحة، بخير'' ستكون أملاً كاذباً''. |
Hayatımın sonuna kadar güvenlikçi kalmayacağım. Geçici bir iş bu. | Open Subtitles | أنا لن أبقى حارساً للأبد, إنّها فترة مؤقتة ليس إلّا |
Hayatın başka bir alanında seni başarıya götürürler...ama kadınlarda işe yaramaz. | Open Subtitles | في أيّ دربٍ من الحياة قد تهديكَ غرائزكَ، إلّا مع النساء. |
Karabasan yalnızca ışık yokuluğunda ortaya çıkıyor. Bu yüzden geçen sefer kaçtı. | Open Subtitles | لا يظهر الشبح إلّا بعد غياب الضوء لهذا هرب عند ظهوره الأوّل |
ancak Encleladus'ta aynı zamanda sık sık uzaya küçük buz taneleri ve buhar çıkaran gayzerler var. | TED | إلّا أنّ إنسيلادوس يمتلك ينابيع مياه حارّة أيضًا والتي تنفث بخار الماء وذرّات صغيرة من الجليد في الفضاء. |
- Hiçbir şey yapamadığım gerçeği dışında, süper. | Open Subtitles | رائع، إلّا أنّي لا أستطيع القيام بأيّ شيء. |
Kimse hakkında hiçbir şey bilmiyorum. Kendi cemaatimizdeki insanlar hariç. | Open Subtitles | أنا لا أعرِف هذا عن أى أحد, إلّا المنتمين لأبرشيتنا. |
Fakat hâlâ Kaja'nın öldüğü geceden sonra ortadan kaybolmanı anlamadık. | Open Subtitles | إلّا أنّنا غير مطمئنين لكونكَ اختفيتَ في اليوم اللاحق لمقتلها |
Beni kovdurmak istemediğin sürece benimle burada konuşmaya bir son vermelisin. | Open Subtitles | إلّا إن كُنت ستسبّب بِطردي، عليك أن تمتنِع عن مُحادثتي هُنا. |
Yani 10.000 kere daha gelip ücret vermem gerekiyor, değil mi? | Open Subtitles | ربّاه لا أحتاج إلّا إلى العودة 10 آلاف مرّة أخرى فقط |
Denemeye devam edebilirsin, canım, Lakin beni asla yenemeyeceksin. | Open Subtitles | بإمكانك الاستمرار بالمحاولة يا عزيزتي، إلّا أنّكِ لن تهزميني أبداً. |
Üzülme. Tabi eğer bunları giymek garibine gitmeyecekse-- | Open Subtitles | لا تشعري بالسوء إلّا أن كانت هذه الملابس لاتناسبكِ |