Ama ormanda bulduğum, şu kurbağa kılıklı adam... çadırdan sağ çıktı. | Open Subtitles | لكن الآخر الذي يشبه الضفدع غادر الخيمة التي وجدتها في الغابات |
Ama ormanlar çözümün büyük bir parçası da olabilirler. Çünkü karbonu indirip, yakalamanın ve depolamanın bildiğimiz en iyi yolu bu. | TED | بالمقابل, الغابات من الممكن ان تكون جزء كبير من الحل ايضا التي تمثل افضل طريقة نعرفها لسحب, وحفظ وتخزين غاز الكربون. |
"Neden burada daha önce var olan ormanları tekrar geri getirmiyorsunuz? | TED | قالت: لماذا لا تعيد الغابات المطرية التي كانت هنا من قبل؟ |
Bu katil, kurbanlarını kalabalık yerlerden kaçırıyor ve ormana atıyor. | Open Subtitles | هذا القاتل يخطف ضحاياه منم اماكن عمومية ويرميهم في الغابات |
Hepsinin üstündeki bir şey sayesinde bu yağmur ormanı var. | Open Subtitles | هذه الغابات المطيرة موجودة بسبب شيء واحد فوق كل شيء. |
Bir infaz evi kurmuşlar, buranın birebir kopyası. ormanın tam ordasında. | Open Subtitles | لقد بنوا دارًا للقتل، نسخة مطابقة لهذا المكان في وسط الغابات |
Brezilya'da geçtiğimiz on yıl boyunca orman tahribatı %70 oranında azaltıldı. | TED | في البرازيل، معدل إزالة الغابات تقلص 70 بالمائة في العقد الماضي. |
Bu, eskiden bu ormanda yaşayan bir cadıyla ilgili, gerçek bir hikaye. | Open Subtitles | حسنا، هذه قصة حقيقية عن ساحرة قديمة عاشت في هذه الغابات بالضبط |
O şimdi kim bilir nerede, hangi ormanda, kabilenin birini çileden çıkarmakla meşguldür. | Open Subtitles | إنها بعيداً تؤدي أبحاثها على السكان الأصليين في بعض الغابات أو بعض الأماكن |
Bütün geceyi ormanda geçirdiğim için ben de bayağı yorgunum aslında. | Open Subtitles | انا متعبٌ ايضاً ، مارأيكَ في ان اقضي الليلة في الغابات |
Bu tropikal ormanlar yıl boyunca her gün 12 saat günışığı alıyor. | Open Subtitles | هذه الغابات الاستوائية تستمع بضياء الشمس لمدة 12 ساعة يومياً طوال العام |
Bugün, geriye kalan korunmuş bu zengin ormanlar hala varlığını sürdürüyorlar. | Open Subtitles | اليوم ، بقايا معزولة من تلك الغابات المتمددة لا تزال موجودة |
Bu gıda üretimi için ormanları kesmemiz gerekmediği anlamına gelir. | TED | وهذا يعني أننا لسنا بحاجة إلى قطع الغابات لإنتاج الغذاء. |
Amerika'nın kozalaklı ağaç ormanları, hayvan yaşamı açısından zengin olmayabilir. | Open Subtitles | الغابات الصنوبريةِ الأمريكيةِ قَدْ لا تكُون أغنى في الحياةِ الحيوانيةِ |
Eninde sonunda, kendi iyiliği için onu ormana geri göndereceğiz. | Open Subtitles | وفي النهاية , ستقوم السفينة بإرجاعها الي الغابات مع بضاعتها |
Dünyada yaklaşık 4 milyar hektar ormana sahibiz. | TED | لدينا حوالي 4 مليار هكتار من الغابات في العالم. |
En yakın havaalanına gidip Brocelind ormanı'na giden dağlardan geçeriz. | Open Subtitles | سنطير إلى أقرب مطار ونرتفع عبر الجبال إلى الغابات بروسليند |
Sık sık ağaçlara bakıp ormanı görmüyoruz deriz ama ormanın içindeki bir ağacı da görmeyiz. | TED | نتحدث غالباً عن زوال الغابات من أجل الحصول الأشجار، ولكن قد يخسر الإنسان شجرة داخل غابة. |
Temiz, kirletilmemiş bir dünyada, ormanın içerisinde kendi yaşam şekillerini oluşturmak için mücadele ediyorlar. | TED | إنهم يناضلون لتطوير سبلهم الخاصة للمعيشة داخل الغابات في عالم نظيف، عالم غير ملوث، عالم خال من التلوث. |
Evet, ağaçlar ormanların temelidir fakat bir orman, gördüğünüzden çok daha fazlasıdır ve bugün, ormanlara bakış açınızı değiştirmek istiyorum. | TED | نعم، إن الأشجار هي أساس الغابات، ولكن الغابة هي أكثر بكثير مما نراه، وأريدُ اليوم تغيير طريقة تفكيركم حول الغابات. |
Bugün Orta ve Güney Amerika yağmur ormanlarında yaşayan sadece altı tür kaldı. | TED | اليوم، تبقّت ستة أنواع تعيش في ظلّات الغابات المطيرة في أمريكا الوسطى والجنوبية. |
Çok zorlu bir vakayı çalıştık, tüm Çin'deki ormanların yokolması vakasını. | TED | قمنا بذلك لقضية صعبة جدا كانت لعملية ازالة الغابات في الصين. |
Küçükken kampa giderdik ama ormandan hep korkmuşumdur. | Open Subtitles | كنت معتاداً للمجئ أيام الدراسة فى الكشافة وكنت أخاف دائماً من الغابات |
Buna ilaveten, ülkenin ormanlık bölgesinin ortasındayız ve halka açık alanlarımız çok berbat. | TED | إضافة إلى ذلك نحن نعيش في وسط منطقة الغابات للبلد، وفضاءاتنا العامة مقرفة؛ |
Üstelik, her gece o ormanlarda uyurken beni yılan da sokabilirdi. | Open Subtitles | إلى جانب أنه يمكن أن تلدغنى أفعى من النوم فى الغابات |
Gece, ormandaki kaplan gibi Büyük beyaz'da vahşi yaşamın parçası. | Open Subtitles | مثل النمر في الغابات ليلا القرش الأبيض هو روح الشراسة |
Yağmur ormanlarını kurtarmaya ya da sandalını doğaya geri kazandırmaya gitmiştir. | Open Subtitles | هو من يريد انقاذ الغابات الاستوائية أَو انقاذ بعض الأخشاب اللعينة |