geçmişte sipariş ettiğimiz bantların sayısına dair bir histogram çizerseniz, artık biraz azaldı. | TED | وإذا رسمت رسم بياني لعدد الإسعافات التي طلبناها في الماضي فقد تلاشت الآن. |
Yani bu geçmişte beni devlet aktörü olmak istemeye itecek hiçbir şey yoktu. | TED | لذلك لم يكن هناك حافزٌ من الماضي يجعلني أختار أن أكون ممثلاً حكومياً. |
Bizi artırılmış gerçekliğin içine daldıran teknoloji geçmiş dünyaları canlandırıyor. | TED | التكنولوجيا التي تغمرنا في الواقع المعزز يجلب الحياة لعوالم الماضي. |
Aslında bu konu stüdyomuzun son on yıldır üzerinde çalıştığı bir şey. | TED | أقصد، هذا أمر ظل الاستوديو الخاص بنا يعمل عليه طيلة العقد الماضي. |
Uygar geçmişe ait olduğundan, sana oldukça vahşi geliyor olmalı. | Open Subtitles | وبالنسبة لشخص من الماضي.. فأنه كل شيئ يبدو لك بدائيا |
Brezilya'da Geçtiğimiz on yıl boyunca orman tahribatı %70 oranında azaltıldı. | TED | في البرازيل، معدل إزالة الغابات تقلص 70 بالمائة في العقد الماضي. |
Ölen bir kızı kiliseye getirmek geçmişten gelen bir kutsal ritüeldir. | Open Subtitles | .. إحضار فتاة ميتة إلى مذبح الكنيسة .أحضار جثة من الماضي |
Ve madenciler, geçen yüzyılın başlarında burada resmen mum ışığında çalışdılar. | TED | وعمال المنجم في أوائل القرن الماضي كانوا يعملون، بضوء الشموع، حرفيا. |
"Şimdinin anlaşmazlıkları geçmişin bilgisizliğinin kaçınılmaz bir şekilde büyümesidir." (Marc Bloch) | Open Subtitles | سوء فهم الأجيال الحاضرة مصدره تجاهل الماضي مارك بلوتش: مؤرخ فرنسي |
Ben de insanların geçmişte doğaya ne şekilde baktığını görmek istedim. | TED | لذا هنا، أريد أن اعرف كيف نظر الناس للطبيعة في الماضي. |
Firmanın konsepti ise geçmişte yapılmış olan analog süreçleri zurbağa zıplayışı ile geçecektik ve dosdoğru dijital prodüksiyonun içine dalacaktık. | TED | وكان هدف الشركة ومفهومها ان نقفز فوق الماضي قفزات كبيرة بأن نتجاوز التصوير البصري وهكذا .. الى الصناعة الرقمية مباشرة |
Öyleyse açıkça görülüyor ki şimdi yaptığı hiçbir iyilik... geçmişte yaptıklarını silemez. | Open Subtitles | اذن لا يمكن لافعاله الجيدة حاضرا أن تمحو ما فعله في الماضي |
geçmişte yaşanan her şeyin sırf seni savunduğum için düzeleceğini mi sanıyorsun? | Open Subtitles | كُلّ شيءِ حَدثَ في الماضي هَلْ فجأة أصبح جيد لأنى أُدافعُ عنك؟ |
geçmiş veya şimdiki zamandan ziyade, bilişsel retorik geleceğe odaklanır. | TED | بدلاً من الماضي أو الحاضر، يركزُ الخطاب الاستشاري على المستقبل. |
Şimdi, bir tarihçi de geçmiş hakkında tahminde bulunmak daha zor diyor. | TED | الآن ، أحد المؤرخين يقول لي أن التبؤ عن الماضي اكثر صعوبة. |
dahası geçmiş, şimdiki, gelecek despotlara rağmen onunda bir gururu var. | Open Subtitles | وكرامته محفوظة في كل وقت، في الماضي والحاضر والمستقبل، أيها الطاغية |
son on yılda bunun çok üzücü bir örneği yaşandı. | TED | كان هناك مثال حزين على هذا الأمر في العقد الماضي. |
Çiçek hastalığı, geçen yüzyılda yarım milyardan fazla insanın ölümüne neden oldu ve artık aramızda yok, bu konuda en son ne zaman endişelendiniz? | TED | و لكن متى كانت آخر مرة أقلقك مرض الجدري, المرض الذي تسبب في وفاة نصف بليون فرد في القرن الماضي و قد إختفى الآن؟ |
Bugün sevdiğim kızın geçmişe gönderildiğini, ve 150 yıl önce öldüğünü öğrendim. | Open Subtitles | اليوم وجدت إبنتي التي أحببتها أعيدت إلى الماضي وماتت منذ 150 سنة |
Ve Geçtiğimiz ay yaptığım şikayetin Kızıl Kmerler Mahkemesi tarafından kabul edildiğini öğrendim. | TED | وتلقيت جواب الشهر الماضي بأن الشكوى تم قبولها رسمياً بواسطة محكمة الخمير الحمر. |
Evliliğimde geçmişten birşeyler geldi, ve sizin beraber yaptığınız herşeyi beraberinde götürdü, | Open Subtitles | الشيء مِنْ الماضي صَعدَ في زواجِي، و أعطىَ كُلّك إثنان بَنيتُمَا سوية، |
geçen yüzyıl içinde altı kez denendi ve sadece bir kere başarılı olundu. | TED | قمنا بالمحاولة ستة مرات في القرن الماضي ، و نجحنا فقط في واحدة |
Herhangi bir kirişe kulağını dayarsan geçmişin fısıltılarıyla hayrete düşersin. | Open Subtitles | لقد كنت أستمع لكل شيء يقال من همسات في الماضي |
Sence o geçmişteki kötü alışkanlıklarını bazı kötü huyları saklamaya mı çalışıyor. | Open Subtitles | أعتَقِدُ أنَ لِلأمرِ علاقَةُ بأنها تُحاوِلُ أن تُخفي مَشاعِرَ سيئَة مِنَ الماضي |
Sahip olduğum tüm arkadaşlarımı kaybettim. Çünkü onlar eski bana benziyorlardı | Open Subtitles | لقد تخليت عن كل أصدقائي القدامى لأنهم يبدو مثلي في الماضي. |
Bir hafta önce buraya kötü bir erikle de gelebilirdim, ama gelmedim. | Open Subtitles | كان بإمكاني القدوم الأسبوع الماضي مع برقوقة فاسدة، ولكني تجاوزت عن ذلك |
Arkadaşım bana bunu verdi, çünkü Eskiden onun için bazı işler yapmıştım. | Open Subtitles | صديقي أعطاني هذا التلفاز لأنني قمت ببعض الأعمال من أجله في الماضي |
Kültürel kalıtımımız genelde dönüp geriye bakmaya yatkındır, geçmişi romantikleştirerek. | TED | معظم ثراثنا الثقافي يميل للنظر الى الوراء يحن الى الماضي |
Hoşlar, ama beni sıkıyorlar hep geçmişle ilgili bir hikayeleri oluyor. | Open Subtitles | إنّهما لطيفين، ولكنّهما يُشعراني بالضجر دائماً ما يتذكرّون قصصاً من الماضي |
bununla ilgili filmi başlatabiliriz biraz da zamanda geriye gideceğiz. | TED | ويمكننا بدأ فلم عن ذلك ويمكننا النظر قليلا إلى الماضي |