ويكيبيديا

    "وقتٍ" - ترجمة من عربي إلى تركي

    • zaman
        
    • ara
        
    • zamanda
        
    • zamandır
        
    • süre
        
    • an
        
    • vakit
        
    • süredir
        
    • Daha
        
    • zamana
        
    • zamanlar
        
    • saatlerde
        
    • sonra
        
    • zamankinden
        
    • önce
        
    Noel'de - hatta aslında her zaman - harika ıslak bir öpücük almanın muhtemelen yegane yolu klozet ile cinsel ilişkiye girmenden geçiyor. Open Subtitles أن السبيل الوحيد الذي ستحصل به على قبلةٍ في الكريسماس أو في أي وقتٍ آخر، هو أن تعمل كمنظمٍ للدخول على دورات المياه.
    Daha az meşgul olduğunuz bir zaman gelsem Daha iyi olacak galiba. Open Subtitles ربما يُستحسن عليّ العودة في وقتٍ .آخر عندما لا تكون مشغولاً للغاية
    Ve ara sıra birileri de bu fırsat için bana teşekkür eden bir not gönderiyor. TED ومن وقتٍ لآخر، يرسل لي أحدهم ملاحظة يشكرني فيها على الفرصة.
    Büyüyen ailelerini beslemek için bu devasa tundrada yakın zamanda bir şeyler bulmalılar. Open Subtitles عليهم العثور على شيءٍ بأقرب وقتٍ داخل هذه البرية الشاسعة لإطعام عائلتهم المتنامية
    Bu eller uzun zamandır titremişler. Ve, şimdi öğle. Onu sabah izlemen gerekir. Open Subtitles يديه ترتعش منذ وقتٍ طويل، نحن في الظهيرة الآن، عليك رؤيتهُ في الصباح.
    Evet. Ciyakladığım zaman sizi aramamı söyledi. - Gece veya gündüz. Open Subtitles أجل، وأخبرتني أن أتّصل بك في أيّ وقتٍ يحدث فيه ذلك
    Sorun değil. Bir saatim var. Çok fazla zaman bu. Open Subtitles لا بأس، تبقى ساعة، هنالك وقتٍ كافٍ سأعاود الاتصال بكِ؟
    Ve ne zaman birileri o aleti kaldırmak istese, ...onlarla giriştiği mücadeleyi kazandı. Open Subtitles في أيّ وقتٍ سيحاول أحدهم هدمه، فسوف تحاربهم بكلّ ما لديها من قوّة
    zaman ayırıp geldiğiniz için müteşekkiriz, bilhassa vaktinizin dar olması nedeniyle. Open Subtitles إنّنا نُقدّر الوقت الذي تقضيه لرؤيتنا، خاصّةً في ظرف وقتٍ قصير.
    O zaman mantıklı düşünemiyor ve her zamankinden Daha çok yardımına ihtiyacı var. Open Subtitles إذنُ إنهُ لا يُفكر بعدل، ويحتاجُ منكَ مساعدةً أكثرَ من أيّ وقتٍ مضى.
    Beyler, bu konuya başka bir zaman devam etmemiz gerek. Open Subtitles أيُّها السادة، علينا أن نعقد هذا الاجتماع في وقتٍ آخر
    Yüksek Mahkeme Yargıcı Sandra Day O'Connor, erken kariyerinden 5 sene ara verenlerden TED القاضية بمحكمة العدل العليا ساندرا دي أوكونور انقطعت عن العمل لخمس سنوات في وقتٍ مبكر في حياتها المهنية.
    Yıllar içinde onu, bu tüylü ve tatlı hayvanları bizim hasta çocuklara getirip, ara sıra onlarla vakit geçirme konusunda ikna ettim. TED على مدى سنوات، أقنعته لنقل تلك البهائم ذات الفراء الجميل لتسلية مرضانا الأطفال من وقتٍ إلى آخر.
    Aynı zamanda, size Notre Dame'ın gece vakti ışıltısını gösterebilirim. TED وفي وقتٍ واحد، أستطيع أن أريكم كاتدرائية نوتردام المتوهجة في الليل.
    Bir siyaset yorumcusunun çok da uzak olmayan bir zamanda ifade ettiği gibi, eğer yeteri kadar itiraz edersek aslında doğru diye bir şey olmadığını görürüz. TED يبدو أننا نختلف كثيرًا كما وضعها أحد المعلقين السياسيين قبل وقتٍ ليس ببعيد، إنها كما لم يعد هناك وجود للحقائق.
    Uzun zamandır böyle hissediyordum hep sorun bende diye düşündüm. Open Subtitles كنتُ أشعرُ على هذا النحو منذ وقتٍ طويل وظننتُ بأني
    Bir süre sonra ne kadar yalnız olduğunu bile fark etmiyorsun. Open Subtitles بعد وقتٍ قصير لا يمكنك ان تلاحظ حقاً كم انت وحيد
    Yanlış. İstediğim an haklarımı talep eder ve avukat çağırırım. Open Subtitles يمكنني الاستناد لحقّي في الصمت في أي وقتٍ والمطالبة بمحام
    Uzun süredir tanışıyoruz. Open Subtitles تَبْدو مثل أمِّي عَرفنَا بعضنا منذ وقتٍ طويل أنا لا أؤمنُ بالسحر
    Artık her zamankinden Daha çok güç ağımızın bir parçası oldu. TED إنها حاليًا جزءاً من شبكتنا للطاقة أكثر من أي وقتٍ مضى.
    Sadece şu sıralar aşırı yoğunum, öğle yemeği önerini başka bir zamana bıraksak iyi olur. Open Subtitles إلا أنني هناغارق هنا ، ألا يمكننا أن نفعل هذا الغداء في وقتٍ آخر؟
    Bana kaç kişinin bir zamanlar rahiplere inandığı için geldiğini bilseniz şaşırırdınız. Open Subtitles ستندهشون بعدد المرضى الذين يأتون إلي لأنهم في وقتٍ ما آمنوا بقسيس
    Aynı gün ilerleyen saatlerde bir arıcı, gazetecilere arılarının olduğu sahaya sanki atom bombası atılmış gibi olduğunu söyledi. TED وفي وقتٍ لاحق من ذلك اليوم، قالت إحدى مربيات النحل للصحفيين بأن حديقة نحلها بدت وكأنها ضربت بقنبلة نووية.
    Ama sonra sen bizi yeniden evlendirdin, ve hiç olmadığı kadar sağlamdık. Open Subtitles ثمّ أعدتنا لزواجنا ، و صرنا متمسّكين أكثر من أيّ وقتٍ مضى
    Eğer kendi atalarımı Daha önce tanısaydım kişiliğimde ve yaşadığım toplumda bir gurur kaynağı bulmam bu kadar uzun sürmezdi belki de. TED ربما لو عرفت أسلافي في وقتٍ أبكر، لم يكن ليتطلب مني العثور على مصدر كبريائي وقتًا طويلًا، في كل من هويتي ومجتمعي.

    الكلمات والعبارات الأكثر شيوعا

    عربي-تركي: 10k، 20k، المزيد | تركي-عربي: 10k، 20k، المزيد