Noel'de - hatta aslında her zaman - harika ıslak bir öpücük almanın muhtemelen yegane yolu klozet ile cinsel ilişkiye girmenden geçiyor. | Open Subtitles | أن السبيل الوحيد الذي ستحصل به على قبلةٍ في الكريسماس أو في أي وقتٍ آخر، هو أن تعمل كمنظمٍ للدخول على دورات المياه. |
Daha az meşgul olduğunuz bir zaman gelsem Daha iyi olacak galiba. | Open Subtitles | ربما يُستحسن عليّ العودة في وقتٍ .آخر عندما لا تكون مشغولاً للغاية |
Ve ara sıra birileri de bu fırsat için bana teşekkür eden bir not gönderiyor. | TED | ومن وقتٍ لآخر، يرسل لي أحدهم ملاحظة يشكرني فيها على الفرصة. |
Büyüyen ailelerini beslemek için bu devasa tundrada yakın zamanda bir şeyler bulmalılar. | Open Subtitles | عليهم العثور على شيءٍ بأقرب وقتٍ داخل هذه البرية الشاسعة لإطعام عائلتهم المتنامية |
Bu eller uzun zamandır titremişler. Ve, şimdi öğle. Onu sabah izlemen gerekir. | Open Subtitles | يديه ترتعش منذ وقتٍ طويل، نحن في الظهيرة الآن، عليك رؤيتهُ في الصباح. |
Evet. Ciyakladığım zaman sizi aramamı söyledi. - Gece veya gündüz. | Open Subtitles | أجل، وأخبرتني أن أتّصل بك في أيّ وقتٍ يحدث فيه ذلك |
Sorun değil. Bir saatim var. Çok fazla zaman bu. | Open Subtitles | لا بأس، تبقى ساعة، هنالك وقتٍ كافٍ سأعاود الاتصال بكِ؟ |
Ve ne zaman birileri o aleti kaldırmak istese, ...onlarla giriştiği mücadeleyi kazandı. | Open Subtitles | في أيّ وقتٍ سيحاول أحدهم هدمه، فسوف تحاربهم بكلّ ما لديها من قوّة |
zaman ayırıp geldiğiniz için müteşekkiriz, bilhassa vaktinizin dar olması nedeniyle. | Open Subtitles | إنّنا نُقدّر الوقت الذي تقضيه لرؤيتنا، خاصّةً في ظرف وقتٍ قصير. |
O zaman mantıklı düşünemiyor ve her zamankinden Daha çok yardımına ihtiyacı var. | Open Subtitles | إذنُ إنهُ لا يُفكر بعدل، ويحتاجُ منكَ مساعدةً أكثرَ من أيّ وقتٍ مضى. |
Beyler, bu konuya başka bir zaman devam etmemiz gerek. | Open Subtitles | أيُّها السادة، علينا أن نعقد هذا الاجتماع في وقتٍ آخر |
Yüksek Mahkeme Yargıcı Sandra Day O'Connor, erken kariyerinden 5 sene ara verenlerden | TED | القاضية بمحكمة العدل العليا ساندرا دي أوكونور انقطعت عن العمل لخمس سنوات في وقتٍ مبكر في حياتها المهنية. |
Yıllar içinde onu, bu tüylü ve tatlı hayvanları bizim hasta çocuklara getirip, ara sıra onlarla vakit geçirme konusunda ikna ettim. | TED | على مدى سنوات، أقنعته لنقل تلك البهائم ذات الفراء الجميل لتسلية مرضانا الأطفال من وقتٍ إلى آخر. |
Aynı zamanda, size Notre Dame'ın gece vakti ışıltısını gösterebilirim. | TED | وفي وقتٍ واحد، أستطيع أن أريكم كاتدرائية نوتردام المتوهجة في الليل. |
Bir siyaset yorumcusunun çok da uzak olmayan bir zamanda ifade ettiği gibi, eğer yeteri kadar itiraz edersek aslında doğru diye bir şey olmadığını görürüz. | TED | يبدو أننا نختلف كثيرًا كما وضعها أحد المعلقين السياسيين قبل وقتٍ ليس ببعيد، إنها كما لم يعد هناك وجود للحقائق. |
Uzun zamandır böyle hissediyordum hep sorun bende diye düşündüm. | Open Subtitles | كنتُ أشعرُ على هذا النحو منذ وقتٍ طويل وظننتُ بأني |
Bir süre sonra ne kadar yalnız olduğunu bile fark etmiyorsun. | Open Subtitles | بعد وقتٍ قصير لا يمكنك ان تلاحظ حقاً كم انت وحيد |
Yanlış. İstediğim an haklarımı talep eder ve avukat çağırırım. | Open Subtitles | يمكنني الاستناد لحقّي في الصمت في أي وقتٍ والمطالبة بمحام |
Uzun süredir tanışıyoruz. | Open Subtitles | تَبْدو مثل أمِّي عَرفنَا بعضنا منذ وقتٍ طويل أنا لا أؤمنُ بالسحر |
Artık her zamankinden Daha çok güç ağımızın bir parçası oldu. | TED | إنها حاليًا جزءاً من شبكتنا للطاقة أكثر من أي وقتٍ مضى. |
Sadece şu sıralar aşırı yoğunum, öğle yemeği önerini başka bir zamana bıraksak iyi olur. | Open Subtitles | إلا أنني هناغارق هنا ، ألا يمكننا أن نفعل هذا الغداء في وقتٍ آخر؟ |
Bana kaç kişinin bir zamanlar rahiplere inandığı için geldiğini bilseniz şaşırırdınız. | Open Subtitles | ستندهشون بعدد المرضى الذين يأتون إلي لأنهم في وقتٍ ما آمنوا بقسيس |
Aynı gün ilerleyen saatlerde bir arıcı, gazetecilere arılarının olduğu sahaya sanki atom bombası atılmış gibi olduğunu söyledi. | TED | وفي وقتٍ لاحق من ذلك اليوم، قالت إحدى مربيات النحل للصحفيين بأن حديقة نحلها بدت وكأنها ضربت بقنبلة نووية. |
Ama sonra sen bizi yeniden evlendirdin, ve hiç olmadığı kadar sağlamdık. | Open Subtitles | ثمّ أعدتنا لزواجنا ، و صرنا متمسّكين أكثر من أيّ وقتٍ مضى |
Eğer kendi atalarımı Daha önce tanısaydım kişiliğimde ve yaşadığım toplumda bir gurur kaynağı bulmam bu kadar uzun sürmezdi belki de. | TED | ربما لو عرفت أسلافي في وقتٍ أبكر، لم يكن ليتطلب مني العثور على مصدر كبريائي وقتًا طويلًا، في كل من هويتي ومجتمعي. |