Farketmiş olduğunuz gibi, Kanada'daki seçimler şaka gibi. Haksız ve gelişigüzel sonuçlar veren | TED | وكما تلاحظون فان الانتخابات في كندا مهزلة فنحن نعتمد على انظمة قديمة جداً |
Bu kültür hakkında bir kitap, ve, gördüğünüz gibi, kültür hızlıca etrafa yayılıyor | TED | هو عبارة عن كتاب عن الثقافة وكما ترون ان الثقافة تتأرجح بشدة هنا |
Trinidad ve Tobago`da dediğimiz gibi, kim kimdir ve ne nedir? | TED | وكما نقول في ترينيداد وتوباغو، من هو من، وماذا هو ماذا؟ |
Bu listeye baktığımda -- benim için yaşayanların Zebur'u gibiydi -- farkına vardım ki, bunu kızlarımız için yapmış olsakta, biz de beraberinde çok değişmiştik. | TED | وكما انظر اليه اليوم .. انه يبدو كما لو انه ترنيمة عيش لقد ادركت .. ان ما كنت اقوم به لبناتي قد غيرني انا ايضاً |
- Ayrıca deliller yetersiz, Niles. - Mümkün değil mi yani? | Open Subtitles | ـ وكما ان الاثباتات ليست كافية ـ وهل الامر غير ممكن؟ |
Bu kadar araba kullanmak çok masraflı, gördüğümüz kadarıyla, orta hâlli aileler zor geçiniyor. | TED | القيادة بهذا القدر الكبير أمر مكلف للغاية، وكما رأينا، كيف تعاني الطبقة المتوسطة لتحافظ على مكانتها. |
Bana göre, bu ülkeyi en iyi bir şekilde temsil edebilirsin. | Open Subtitles | ,وكما أعتقد فأنت تمثل أفضل ما يمكن لهذه البلاد أن تقدمه |
Diana'nın da bahsettiği gibi, bizim hayvanlarımız bir çok araştırmaya dahiller. | TED | وكما ذكرت ديانا، فإن حيواناتنا تشارك بالعديد من الأبحاث الدراسية المختلفة. |
Konut yapımında olduğu gibi, bunun için çözüm bulmakta toplumu dâhil etmek zorundaydık ve katılımcı bir tasarım süreci başlattık. | TED | وكما فعلنا في عملية الإسكان، كان علينا إشراك الأهالي في عملية البحث عن حلّ لهذا. حيث بدأنا عملية تخطيط تشاركية. |
Görünen o ki, bilgisayarlar görüntü tanımada sinir ağları gibi algoritma öğrenen makineler sayesinde, hızla daha iyiye gidiyorlar. | TED | وكما تبيّن لاحقًا، فإن أجهزة الكمبيوتر تصبح أفضل في التعرف على الصور بفضل خوارزميات تعلم الآلة، مثل الشبكات العصبية، |
Tıpkı gerçek hayattaki gibi Cervantes, romanının başarısını karakterlerinin dünyasına dâhil etti. | TED | وكما في الحياة الواقعية، ضم سيرفانتس نجاح روايته إلى عالم شخصياته الخيالية. |
daha önce belirttiğim gibi, palmiye yağı birçok ürünün yapımında kullanılıyor. | TED | وكما ذكرت سابقا، يستخدم زيت النخيل في صناعة العديد من المنتجات. |
daha önce hiç stresli olmamış gibi görünüyorlar, bu imkânsız. | TED | إنهم يبدون وكما إنهم لم يتعرضوا لضغط أبداً، وهذا مستحيل. |
Ve bilirsiniz ki, burada oturduğunuz zaman sizin zemininizde bir şeyler olursa, sadece ona doğru gözlerinizi hareket ettirirsiniz. | TED | ولهذا السبب ، وكما تعلمون ، اذا كنت جالسا هنا ويحدث شيء ما خلفك ، فستوجه نظرك مباشرة نحوه. |
Biliyorsunuz ki, savaş zamanında ortada dolaşan askeri birlikler, ordular vardır. | TED | وكما تعلمون، خلال فترة الحرب، هناك مليشيات، جيوش، تحوم في الجوار. |
Ayrıca dedikodulara göre, filmde kullanılan beş arabadan biri oymuş. | Open Subtitles | وكما يقال , فهي احدي الخمس سيارات التي شاركت بالفيلم |
Ayrıca bildiğiniz üzere son zamanlarda cemaatimiz büyük bir trajedi yaşadı. | Open Subtitles | وكما انكما تدركان بشكل كبير نحن مؤخراً اصبنا بمأساة في المجتمع |
Şüphelilerin eşkalleri üç olayda da uyuştu Ayrıca sadece reçeteli hapları aldılar. | Open Subtitles | مواصفات المجرمين متطابقة في الحالات الثلاث، وكما أنهم أخذوا فقط أقراصاً موصوفة |
Ve size göstermeye çalıştığım gibi, ilgilendiğim kadarıyla, bana kalırsa, Yardım, hükûmeti vatandaşlarından uzaklaştırdığı için zarar veriyor. | TED | وكما كنت أحاول أن أظهر لكم , بقدر ما أنا قلق, المساعدات تسبّب الأضرار , لأنها تُبْعِدُ الحكومة من مواطنيها. |
her oyundan sonra olduğu gibi kutlama için yemek salonuna gittik. | Open Subtitles | وكما كنا نفعل بعد أي مباراة ، ذهبنا لصالة الطعام لنحتفل |
Ve bildiğiniz gibi, ses olmayınca satış da doğal olarak olmuyordu. | TED | وكما تعلمون في حال عدم وجود الصوت البيع لا يتم عادة |
Bu öğrencilerimden birisinin anket örneği gördüğünüz üzere burada biraz mizah var. | TED | وهذه عينة استطلاع رأي من أحد طلابي، وكما ترون، تتضمنُ بعض الدعابة. |
Ve dediğim gibi, ilacın çok azını veriyorduk ve etkisi haftalarca sürdü, yani antidepresanlarda gördüğünüz şeyler gibi değiller. | TED | وكما قلت، أعطينا مقدارً ضئيلاً من العقار، والذي دام لأسابيع، وهو لا يشبه أي شيء رأيتموه مع مضادات الاكتئاب. |
Bir şeye bir şey yapıyoruz, ve tıpkı sihir gibi, o hareket ediyor. | TED | حيث نقوم بفعل ما على سطح ما وكما السحر .. يتحرك .. هكذا |
Tahmin edeceğiniz üzere, bu yüksek yoğunluktaki çekme anından nefret ediyordum. | TED | وكما يمكنكم أن تتخيلوا كنت أكره لحظة نزع الضمادة بصورة كبيرة |
Aynız amanda kafasının arka kısmındaki görme alanının da aktif hale geldiğini görüyorsunuz, çünkü baktığı şey bu, kendi beynine bakıyor. | TED | وكما ترون الجزء البصري من الدماغ فعال هناك في القسم الخلفي من الراس لانه يرى دماغه |