Üst diye bir şey kalmadı ki be. Kimse yok resmen. | Open Subtitles | لم يبق أحد من كبار الضباط يا صاح، لا أحد منهم. |
Mekân, Vezüv Dağı gibi patladı, dostum. Bir tane sağlam mobilya kalmadı, ciddiyim. | Open Subtitles | لقد حدثت فوضى عارمة في المكان ولم يبق أي شيء سليم في الحانة |
Miadını doldurdun. Senin için ölmekten başka yapacak bir şey kalmadı. | Open Subtitles | لقد تجاوزت مرحلة فائدتك لم يبق لك شيء لتفعله سوى الموت |
Sadece 2 hafta kaldı. Acele etmelisiniz. Gorbaçov'un önceden dediği gibi: | Open Subtitles | لم يبق سوى أسبوعين :عليك أن تسرع، فقد قال غورباتشوف مرة |
Sadece 2 hafta kaldı. Acele etmelisiniz. Gorbaçov'un önceden dediği gibi: | Open Subtitles | لم يبق سوى أسبوعين :عليك أن تسرع، فقد قال غورباتشوف مرة |
hiçbir şey kalmamış, sadece biraz ot. | TED | لم يبق شيئأً، فقط القليل من العشب هناك. |
Pekala, tüm bu adamları çürüteceğime dair söz verdim ama çok zamanım kalmadı o yüzden sadece bir kaçını daha çürütmeme izin verin. | TED | حسناً، لقد وعدت أن أفنّد كل تلك الإدعاءات و لم يبق لدي متسع من الوقت لكن دعني أفند القليل بعد |
Mahkeme heyetinin kararını açıklamasından başka yapılacak iş kalmadı. | Open Subtitles | ولم يبق إجراء الآن سوى واجب المحكمة بأن تصدر حكمها النهائي |
Tanrım benden geriye hiçbir şey kalmadı. Elektrikli süpürge gibi. | Open Subtitles | يا إلهي، لم يبق شيءٌ منه إنّها أشبه بالمكنسة |
Keşfedecek hiçbir şey kalmadı. En sonunda Kirk'ün boğulması fikrine ulaştım. | Open Subtitles | لم يبق شئ للاستكشاف وفي النهاية جاءتني فكرة "غرق " كيرك |
Babanız başka bir kadın için Batı'da kalmadı. | Open Subtitles | والدكم لم يبق في الغرب من أجل امرأة أخرى |
Babanız başka bir kadın için Batı'da kalmadı. | Open Subtitles | والدكم لم يبق في الغرب من أجل امرأة أخرى |
Sadece bir tane teklifçi kaldı ve o da grupla beraber. | Open Subtitles | لم يبق سوى طرف واحد في المزايدة وهم عبارة عن مجموعة |
Josh: Bitmesine iki hafta kaldı ama hâlâ öyle. | TED | وما زالت كذلك حتى الآن، رغم إنه لم يبق سوى أسبوعين. |
Ancak göremeyeceğim, çünkü 80 yaşındayım ve bu benim 80.yılım az zamanım kaldı biliyorum. | TED | لكن ذلك لن يحدث لأنني أبلغ من العمر ثمانين عاما، وها هو عامي الثمانين ولم يبق أمامي الكثير.. |
Daha çok kum lazım. Göze alıyorum Baka. Yıldönümüne çok az bir zaman kaldı. | Open Subtitles | سأتحمل المخاطرة يا باكا لم يبق سوى وقت قليل على يوم اليوبيل |
Partinin prensiplerini savunmuyorlar ve Özgürlük Partisi'nin değerlerine Orta Yol da karşı çıkmayacaksa geriye fazla bir şey kalmamış demektir. | Open Subtitles | لدرجة انهم لم يحركوا ساكن تجاه تحركات حزب الحرية الاخيرة لم يبق الكثير |
Sanırım sadece biz ve yuvarlanan çalı kaldık. | Open Subtitles | أعتقد أنه لم يبق سوانا والأعشاب المتطايرة |
Tek kalan bu özel geceler için olan sütyen. | Open Subtitles | لأنه لم يبق لديّ سوى هذه التي تكبّر الثدي والتي تناسب المواعيد الغراميّة |
Düşünüyorduk da altını demiryolu şirketine teslim edince sizin ve oğlunuzun geçimi için geriye bir şey kalmayacak. | Open Subtitles | إذا حولت الذهب لادارة السكة الحديدية لن يبق شيء بالنسبة لك والولد للعيش |
Asla bir yerde kalmaz. Asla minnet beklemez. | Open Subtitles | وهو لا يتوقف أبداً ولا يبق ولا يطلب شكراً أبداً |
Devam et. Beş veya altı vuruş daha devam ettim, ve sonrasında vücudumda o güç kalmamıştı, ve gölün dibini boyladım. | TED | واصلت لخمس أو ست ضربات أخريات ثم لم يبق شئ في جسمي ذهبت لأسفل البحيرة |
Evrenin doğumunu gördüm ve artık hiçbir şey kalmayana dek anbean zamanın akıp gitmesini izledim. | Open Subtitles | لقد رأيت ولادة الكون وتفرجت على مرور الزمن.. لحظة بلحظة.. حتى لم يبق َ شيء.. |
Yıllar sonra, savaşacak kimse kalmadığında düşman kapılardan elini kolunu sallayarak girdi. | Open Subtitles | وبعد عدة سنوات لم يبق أحد للقتال العدو ببساطة مشى نحو البوابات |