Mühendis Karl Jansky'nin incelediği parazitlerin çoğu kaynak olarak adeta sıradandı. | TED | أغلب الضوضاء التي بحث عنها المهندس كارل جانسكي كان مصدرها ضعيفاً. |
Aslında çoğu majör depresif bozukluk durumuna, öncelikle stres neden olur. | TED | في الواقع، إن أغلب حالات الاكتئاب ناجمة في البداية عن الضغط. |
Yani, bence endüstrideki çoğu kişi bu konu ile iyi geçinmemiz gerektiğini anladı. | TED | اعني,اظن ان معظم الاشخاص في الصناعة يفهمون انه يجب علينا الخوض في هذا |
Mesaj ise, çoğu ülke sağa doğru gidiyor ve yukarı çıkıyor, | TED | والإستنتاج هو، معظم البلدان في طريقهم إلى اليمين و إلى الأعلى |
Burada bulunanların çoğu çok fazla sayıda insanın bunu gördüğüne şahit oldu. | TED | العديد منكم هنا لديه الفرصة للتأكد من أن يشاهده الكثير من الناس. |
...çoğu insan siyah olanlarını sever ama ben işimi sağlama aldığım için-- | Open Subtitles | النوع الاحمر,انا اعلم ان اغلب الناس يفضلون اللون الاسود,لكني فكرت اشتريها بامان |
Allahtan, uzun bastonum var ki çoğu kör kişinin kullandığından çok daha uzun. | TED | ولحسن الحظ، لدي عصاتي الطويلة الموثوقة، أطول من العصي التي يستخدمها أغلب العِميّ. |
Bu değişimi başlatmamız için gerekli olan teknolojilerin çoğu zaten mevcut. | TED | أغلب التقنيات التي نحتاجها للشروع في هذا التغيير متواجدة اليوم بالفعل. |
Anneler ya savaşır, ya da çoğu zaman olduğu gibi vazgeçer. | Open Subtitles | الأمهات يجب أن يقاتلن, او كما في أغلب الأحيان, ببساطة يرحلن |
çoğu vakada, alev alan insan son derece öfkeli ya da huysuzdu. | Open Subtitles | .. في أغلب الحالات الشخص الذي يحترق يكون غاضباً جداً أو مُستاء |
Ama tam simetrik olmaz. çoğu yüz öyle görünür ama değildir. | Open Subtitles | بالرغم من أنها ليست متماثلة، بيد أنّ أغلب الأوجه تبدو هكذا |
Ve güneş çoğu materyali bu soğutma etkisini kaybedecek şekilde ısıtır. | TED | والشمس ترفع درجة حرارة معظم المواد بما يكفي لإبطال تأثير التبريد. |
Siz iyi iş çıkardınız. çoğu insan bu tahmini şansa bırakır. | TED | الآن, أحسنتم أيها الرفاق. معظم الناس يختارون بالصدفة في هذه المهمة. |
Latin ve siyahi çocukların çoğu evli olmayan annelerden doğuyor. | TED | معظم اطفال الهسبانو و الافارقة يولدون اليوم لأمهات غير متزوجات |
Fakat çoğu Çin polisi tarafından yakalanmıştı ve ülkelerine geri gönderilmişti. | TED | لكن يتم القبض على العديد منهم على يد الشرطة الصينية وترحيلهم |
çoğu Kuzey Koreli ailelerinden ayrılmışlardı ve yeni bir ülkeye vardıklarında hayatlarına parasız ya da çok az parayla başlayacaklar. | TED | العديد من الكوريين الشماليين قد إفترقوا عن عائلاتهم، وحين يصلون إلى دولة جديدة، يبدأون بمبلغ ضئيل أو دون مال إطلاقاً. |
çoğu insanın aklında bön bir düşünceydi, ve doğruydu, sadece bir tişört amblemiydi o an için geçerli olan. | TED | كانت فكرة بسيطة في عقول الكثير من الناس، و بالفعل، كان شعار قميص، والذي كان فعالًا في تلك اللحظة. |
Ne yazık ki şehirlerin çoğu şu küçük kıtada toplanmış. | Open Subtitles | لحسن الحظ ان اغلب المدن متركزة على هذه القارة الصغيرة |
Ama şimdilerde, ... ... değişime uğramış solucanların bir çoğu canlı. | TED | لكن في ذلك الوقت مُعظم الديدان المُتحولة مازالت على قيد الحياة |
Pek çoğu akraba evliliği ve doğum kusurları yüzünden inanılmaz derecede deforme durumda. | Open Subtitles | لدينا 182 مريضاً، أغلبهم مُشوهّون على نحوٍ شنيع، نتيجة للإستيلاد الداخليّ وعلاّت الولادةِ. |
Ve hatta online suçluları bulabilsek bile çoğu zaman sonuç alınmaz. | TED | و حتى اذا استطعنا ايجاد المجرمين في الغالب لا يوجد ناتج |
Şehir tasarımında çalışıyorum ve beklendiği gibi, çoğu şehir yetişkinler tarafından tasarlanıyor. | TED | أعمل في مجال التصميم الحضري، وليس مفاجئًا أن غالبية المدن يُصمّمها البالغون. |
Ve bu büyümenin çoğu çok büyük bir ormansızlaştırmaya mal olacak. | TED | ومعظم هذا النمو في الإنتاج يأتي على حساب التدمير المتزايد للغابات. |
Ve bir de, üretilen tuzlu su çoğu kez denize geri pompalanır. | TED | كما أن الأجاج الناتج غالباً ما تتم فقط إعادة ضخه إلى البحر. |
Bir şeyler var. çoğu Hattie'nin kuru temizlemeden artırdığı para. | Open Subtitles | لدي بعض المخزونات و أغلبها من مال الغسيل الخاص بهاتي |
Bir çoğu da çömezdi. Ve biz bunu da biliyorduk. | Open Subtitles | و الكثير منهم كانوا عديمي الخبره و كنا نعرف ذلك |
Zamanın çoğu çok soğuk olduğundan dolayı burada bitki örtüsü çok yavaş ayrışır. | Open Subtitles | فى المناطق المفتوحة,على الاسيجة ربما هناك ضوء كثير جدا بينما الشمس ترتفع لأعلى |
Katı madde olarak algıladığımız şey çoğu zaman boş uzaydır. | Open Subtitles | ما نعتبره مادة صلبة هو في معظمه مجرد فضاء فارغ |