Dünyaya geniş açıdan bakınca üzerinde yaşayanları insan olarak görme beceriniz kayboluyor. | TED | لأنه, عندما نبعد العدسة بذلك المقدار, نخسر المقدرة على رؤية الناس كبشر. |
Gezegen üzerinde altı milyon farklı böcek türü bulunuyor, altı milyon tür. | TED | هناك ستة ملايين نوع من الحشرات على هذا الكوكب، ستة ملايين نوع. |
üzerinde çalıştıkları şey hakkında kimsenin herhangi bir fikrinin olmadığı ortak, dağıtılmış müzik yapma işine bunun nasıl uygulanacağını görmek istedik. | TED | أردنا أن نرى كيف أن هذا ينطبق على التعاون ، والتوزيع الموسيقى، حيث لا يدري أي من الأشخاص ما يعمل عليه. |
Şu eksen üzerinde de, hayat (beklentisi) kalitesi, ve insanların sağlığı. | TED | و علي ذاك المحور ، العمر المتوقع ، و صحة الفرد. |
Her bir heykelin üzerinde onlardan ne kadar uzakta olduğunuzu yakalayan sensörler var. | TED | وهناك أجهزة استشعار مثبتة على رأس كل منحوتة تلتقط كم أنت بعيد عنهم. |
Ananth, süreçlerin yeniden yapılandırılması üzerinde çalışan çok başarılı bir iş adamıydı. | TED | كان أنانيث رجل أعمال فائق النجاح عمل على إعادة هيكلة إدارة الأعمال. |
Ve daha sonra, yerel ekonomi üzerinde, ekonomistlerin... ...dış etki dedikleri etki olacak. | TED | وأيضا سينجر عنها ما يطلق عليه خبراء الاقتصاد التأثيرات الخارجية على الاقتصاد المحلي. |
Partnerinin onu bağladığını söyledi, kolları başının üstünde ayakta ve bir barın üzerinde bacaklarını açmış klitorisine baskı gelecek şekilde duruyordu. | TED | أخبرتني بأن شريكها قيّد ذراعيها فوق رأسها كهذا، كانت واقفةً ثم عدّل من وضعها حتى تعتلي قضيبًا يضغطُ على بظرها هكذا. |
Yani bir çip üzerinde kalbinizin, beyninizin birer modelini yapabiliyoruz. | TED | فيمكننا أن نخلق نموذجا من قلبك، او عقلك على شريحة. |
üzerinde bu yansıtıcı aygıtın bulunduğu nesneleri boşlukta tespit etmek için kullanılır. | TED | يتم استخدامه لتحديد موقع أجسام في الفضاء تتوفر على علامات عاكسة عليها. |
CA:Ve aynı zamanda Afrika'da bir kaç proje üzerinde çalışıyorsun değil mi? | TED | ك أ: و هل تعمل أيضا فى قارة أفريقيا على عدة مشروعات؟ |
Deri üzerinde özellikle duruyorum, çünkü yaygın bir kullanıma sahip. | TED | وقمت بالتركيز على الجلد لأنه يتم استخدامه على نطاق واسع |
Veba için bir ilaç üzerinde çalışıyorlar. Bendeki bilgiye ihtiyaçları var. | Open Subtitles | إنهم يعملون علي إيجاد علاج للطاعون إنهم يحتاجون للمعلومات التي لدي |
Bence bunların hepsi sen kayanın üzerinde uyuduğun için oldu. | Open Subtitles | . اعتقد بأن كل هذا حدث لأنك نمت علي صخرة |
Hey Mon, sence bu kıyafet satın alma asistanının üzerinde nasıl durur? | Open Subtitles | كيف تبدو هذه البدلة على مشتري مساعد مالك اليساندرو جاء للصراخ علي |
Ama bu üç nesnenin herbiri sizin için ifade ettiklerinin üzerinde ve ötesinde, onların geçmişteki kullanımlarına (tarihlerine) göre bir | TED | ولكن كل واحدة من تلك الامور الثلاث لها قيمة ثمينة فوق قيمتها الحقيقية بسبب انها تملك تاريخاً ومكوناً خاصاً بها |
Afrika içerisinde para gönderme maliyeti daha da fazla: Yüzde 20'nin üzerinde. | TED | وأما تحويل المال داخل أفريقيا فتكلفته أعلى أيضًا أكثر من 20 بالمائة |
Ancak iklim değilikliği tüm dünya üzerinde verim kaybına sebep olmakta. | TED | والتغير المناخي يسبب خسارة على مستوى الغلة عبر جميع أنحاء العالم. |
Ne tür bir bağımlı değerli bir şeyi üzerinde taşır. | Open Subtitles | أي نوع من مُدمني المخدرات يحمل مشاعر قليله قيَّمه ؟ |
bu yükseklikte dişlileri hayal edin binlerce ama binlerce üzerinde numaralar bulunmakta | TED | تخيلوا شيء بهذا العلو من المسننات، مئات ومئات منها، كتبت عليها أرقام. |
Onu bulduğunuzda ölü kızın üzerinde hiç takı var mıydı? | Open Subtitles | هل كانت الفتاه المقتولة ترتدي أيه مجوهرات عندما وجدتها الآن؟ |
üzerinde fazla insan olmayan bir çok ada var gölde. | Open Subtitles | هناك جزر في البحيرات، ليس هناك الكثير من الناس عليهم. |
Belki de kızıl saçlı bir gencin üzerinde olmaması hariç. | Open Subtitles | ماعدا لربما كانت هُناك فتاة ذي شعر أحمر نائمة فوقه. |
Araba kullanırken, ofisteyken ya da toplantıdayken onun üzerinde olduğunu görüyorum sürekli. | Open Subtitles | السيارة أقود عندما الإجتماع أو المكتب في فوقها وهو به أفكر وأنا |
Ama kameradan bir görüntü elde ettik, üzerinde kıyafet varmış. | Open Subtitles | لكننا حصلنا على صورة من الكاميرا لقد كان يرتدي ملابس |
O sıcak gelmemeli, üzerinde pek fazla birşey yok. | Open Subtitles | لا يجب أن تشعري بالحرارة , فأنتِ لا ترتدين شيئاً |
Hırsızların birinin üzerinde 814$ birinin 230$, birinin 215$ ve diğerinin üzerinde de 234$ bulunmuş. | Open Subtitles | أحد اللصوص كان بحوزته 814 دولارا و الثاني 230 دولارا و الثالث 215 دولارا و الرابع كان بحوزته 234 دولارا |
Bana üzerinde çalışacak bir şeyler verdin. | Open Subtitles | أترين , لقد أعطيتينى شىء لأعمل علية الآن |