Öğrendiğim en temel şeyin ise şu olduğunu düşünüyorum: Eğer yapabileceğini düşünüyorsan, yapacaksın. | TED | الشيء الأساسي الذي تعلمته أنني إذا فكرت، وأنت إذا فكرت، فأنت تستطيع، وستفعلها. |
Peki biri bu şeyin buraya nasıl geldiğini açıklayabilir mi? | Open Subtitles | والآن، فليخبرني شخص ما، كيف وصل هذا الشيء إلى هنا؟ |
Dünyadaki her şeyin yanlış ve kirli olmasıda üzerimizden su gibi akabilir. | Open Subtitles | أنا أدع كل شيئ خاطئ وقذر في هذا العالم يعبث بي كالماء |
Şovumda göstermeye çalıştığım şey de bu. Her yerde iyi insanlar var. Her şeyin mahvedilmesi için bir kişi yeterli. | TED | هذا ما أحاول اظهاره في عرضي. هناك أناس طيبون في كل مكان. و يستحقّ الأمر شخصا واحدا ليفسد كلّ شىء. |
Bu şeyin ne olduğu hakkında bir fikriniz var mı? | Open Subtitles | لا أعتقد أن لديك فكرة عن كنه هذا الشئ اللعين؟ |
Görüşmememiz gerektiğini biliyorum, ama her şeyin bir adabı var. | Open Subtitles | علينا أن نتجنب أحدنا الآخر,و لكن هناك طرقاً لتسوية الأمور |
Bu daha yapılacak çok fazla şeyin kaldığı bir şeydi. | TED | كان هذا شيئاً حيث ما زال هناك الكثير للقيام به. |
Odasına gireceğim ve öğrendiğimi sandığım şeyin gerçek olduğunu öğreneceğim. | Open Subtitles | سأذهب لغرفته وارى الشيء الذي اعتقد انني اعرف انني اعرفه |
Kahretsin, o şeyin kaç para edeceğinden haberi bile yok üstelik. | Open Subtitles | تبًا, إنه لا يعلم كم تبلغ قيمة هذا الشيء في الحقيقة. |
Ama temel bir şeyin deneyimi o ilkel şeyi uyandırabilir. | Open Subtitles | لكن التجربه لشيء بدائي يمكن أن توقظ ذالك الشيء البدائي |
Hayır, yarın sabah 8'di ve o lanet şeyin ne dediği umrumda değil. | Open Subtitles | لقد كان غداً في الثامنه صباحاً وأنا لا اكترث لما يقوله هذا الشيء |
Evet, duyuyorum ve hala O şeyin bir tekne olduğuna inanamıyorum. | Open Subtitles | أجل بالفعل، ما زلت لا أصدق أن هذا الشيء هو قارب. |
Eğer söyleyecek bir şeyin varsa şimdi tam zamanı . | Open Subtitles | إذا كان لديكِ أى شيئ لتقوليه فالآن هو الوقت المناسب |
Para için endişe etmenize gerek yok. Her şeyin icabına bakıldı. | Open Subtitles | لا يتوجب عليك القلق بِشأن المال لقد تم التكفّل بكل شيئ |
Bizim işimizde kim değil ki? - Her şeyin üzerine atlarsın. | Open Subtitles | من ليس موجود فى اعمالنا انت لا تعلم اى شىء عنهم |
Benim ne düşündüğüm önemli değil. Hala aynı şeyin peşindeyiz. | Open Subtitles | ليس مهما ماذا أعتقد نحن ما زلنا وراء نفس الشئ |
- O uyanınca her şeyin yoluna gireceğinden emin misin? | Open Subtitles | هل أنت متأكد أن الأمور ستعود طبيعية عندما يستيقظ ؟ |
Şunu bil ki, kontrolüm dışına hiçbir şeyin çıkmasına izin vermem. | Open Subtitles | لمعرفة ذلك , يمكنني السيطرة على شيئاً لا يمكن السيطرة عليه |
Ve hayatımda ilk defa benden daha büyük bir şeyin parçası olduğumu hissettim. | TED | و شعرت لاول مرة في حياتي كنت جزءا من شيء اكبر من نفسي |
Benim için bu daha büyük bir şeyin habercisidir: Bu da DNA teknolojisin artık herkes tarafından ulaşılabilir olduğudur. | TED | حسناً بالنسبة إلي، ذلك يؤشر إلى شيءٍ أضخم: بأن تقنية الحمض النووي أخيراً وصلت إلى أيدي كل شخص منكم. |
Doktor hafızan için en iyi şeyin tanıdık bir yerde bulunmak olduğunu söyledi. | Open Subtitles | ربما يجب ان ابقى في البيت الطبيب نصح بانه افضل شي لاستعادة الذاكرة |
Ama ne zaman eve dönsem, hasretini çektiğim şeyin farklı olduğunu anlıyorum. | Open Subtitles | لكن عندما أصل إلى البيت أجده شيئا غير الذي كنت أشتاق إليه |
Öyle bir şeyin peşinde koşsaydım, bu kadar açık konuşmazdım. | Open Subtitles | لو كنت أبحث عن مصلحتي, لما كنت صريحا هذه الصراحة |
- Yeşil şeyin ne olduğu hakkında fikri olan var mı? | Open Subtitles | هل لدي أحدهم فكرة عن ما يكون هذا الشيئ الأخضر ؟ |
Ve bunun bu kadar önemli olmasının ve yaptığımız her şeyin bu kadar önemli olmasının nedeni bu fikirlere olan ihtiyacımız. | TED | و جزء من لماذا هذه الاشياء مهمة و كل الاشياء التي نفعلها مهمة غير أن هذه هي الأفكار التي نحتاج إليها. |
Lanet olsun! Bu şeyin babamın lastik ayakkabılarından daha fazla deliği var. | Open Subtitles | اللعنة , هذا الشىء به ثقوب كثيرة اكثر من ممحاة ابى |
Ya da öyleyse, sandığımızdan farklı bir şeyin kavgası belki. | TED | إذا كان كذلك، فهي معركة لشيء مختلف عما نفكر به. |