Bu, bağlama göre mevcut deniz seviyesi ve bu da 4 milyondan fazla insanın yerinden olmaya karşı savunmasız kaldığı deniz deviyesi. | TED | للإيضاح، هذا هو المستوى الحالي للبحر، وهذا هو مستوى البحر الذي إذا تجاوزناه فإن أكثر من 4 ملايين شخص قد يضطرون للنزوح. |
Ve arkalarında saklanan 500'den fazla bu küçük yaratıktan var. | TED | وكان لدينا أكثر من 500 من هذه الأقزام مختبئة خلفها. |
Burada bulunanların çoğu çok fazla sayıda insanın bunu gördüğüne şahit oldu. | TED | العديد منكم هنا لديه الفرصة للتأكد من أن يشاهده الكثير من الناس. |
Eşsiz,... ...çok çok özel,... ...bireyci ve çoğunlukla da... ...baştan çıkarıcı.... ...bazı kadın karakterlerle fazla zaman... ...harcamak benim kaderim. | TED | الآن قُدِرَ لي تمضية الكثير من الوقت مع بعض الشخصيات الفريدة, خاصة جداً, فردية , و احياناً خواص أنثوية مغرية. |
Bu salonda 600 kişi varmış gibi görünebilir; ama aslında çok daha fazla kişi var burada çünkü her birimizin çok sayıda farklı kişiliği var. | TED | تبدو هذه الغرفة وكأنها تحوي 600 شخص ولكن في الحقيقة يوجد اكثر من هذا العدد لان كل واحد منا يملك عدة شخصيات في نفسه .. |
Kara deliklerin evrendeki her şeyi yuttuğuna dair bir efsane vardır, ama onun içine düşmeniz için çok fazla yaklaşmanız gerekir. | TED | هنالك خرافة تنص على أن الثقب السوداء تلتهم كل شيء في الكون، لكن في حقيقة الأمر يجب الإقتراب كثيرا للسقوط فيها. |
Ama 500 milyon çocuğa birçok defa ulaşıyorsanız -- bir çocuğa ulaşmak 20, 30 sent -- bu pek fazla bir para değil. | TED | و لكن عندما تصل إلى 500 مليون طفل ، عدة مرات 20 ، 30 سنتا لتصل إلى طفل فإنه ليس بالمبلغ الكبير جدا. |
Bu şunu söylüyor, bu salonda olmayan kişiler ortalama bin dolara ulaşmak için bin dolardan daha fazla harcıyorlar. | TED | إذن ذلك يخبرنا أن هؤلاء الأشخاص غير الموجودين في هذه الغرفة ينفقون أكثر من ألف لكي يصبح المتوسط ألفا. |
Kalp hastalığından erkeklerden iki, üç, dört kat daha fazla kadın ölüyor. | TED | النساء يمتن بسبب أمراض القلب أكثر من الرجال بمرتين وثلاث وأربع مرات |
İçinde koyduğumdan daha fazla enerjiyi üretmiyor, ama yinede birkaç harika şey yapabiliyor. | TED | وهو لا يولّد طاقة أكثر من الداخلة إليه، لكن له بعض المزايا الفريدة. |
Peki, kafamda çok fazla gürültü ve karmaşa vardı, ta ki ben bunun dört ana faktörden dolayı olduğunu anlayana kadar. | TED | حسناً قد كان هناك الكثير من الضجيج والتعقيد في رأسي، حتى أدركت انه في الواقع ماكان يحدث بسبب اربعة اشياء اساسية |
Çok fazla verimiz var, bu yüzden de çok fazla güce sahibiz. | TED | إننا نملك الكثير من البيانات ، لذا فلدينا الكثير من القوة والسلطة. |
Buhar, sudan 1000 kat fazla hacme sahiptir bu nedenle muhafaza binalarının boyutları rektöre göre çok daha büyüktür. | TED | يأخذ البخار حيزاً أكبر من الماء السائل ب1000 مرة لذا تصبح بناية الاحتواء النووي كبيرةً جداً مقارنة بحجم المفاعل. |
Çok fazla çocuğu sessiz bir kutuya koyduğunuzda bazı çocuklar gerçekten gerginleşiyor. | TED | فعندما تضع العديد من الطلاب في صندوق هادئ فبعضهم يصبح عصبي جداً |
Az çelik kullandığımız için çok daha fazla güneş alıyorduk bu da kışın ısınmak için daha az ısı gereksinimi duyacağımız anlamına geliyordu. | TED | وهذا يعني دخول ضوء شمس اكثر وهذا يعني انه لايجب ان نستخدم وسائل التدفئة بصورة كبيرة في الشتاء .. بسبب دخول ضوء الشمس |
Bir verimsizlik olasılığı şudur ki ebeveynlere sadece çok konuşmalarını değil aslında çocuklarıyla daha fazla sohbet etmelerini öğretiyor olmalıyız. | TED | لذا أحد الإمكانيات المثيرة هي أنه يجب علينا أن نعلم الأبوين ألا يتحدثوا كثيرا فحسب وإنما أن يحاوروا أطفالهم أكثر. |
Hasar görmüş bu fotoğraflara daha fazla zarar vermek çok kolaydı. | TED | من السهل جدا إدخال المزيد من الأضرار على تلك الصور التالفة. |
Eğer daha fazla fare istihdam edersek sonucu daha da iyi hale getirebiliriz. | TED | إذا كنت تستطيع جلب المزيد من الجرذان، يمكننا أن نجعل الواقع الناتج أكبر. |
New York City'deki suçu bir adamın işletmesi fazla hayalperest. | Open Subtitles | رجل واحد يدير الجريمة فى نيويورك يبدو هذا صعبا للغاية |
Bu boyunduruk altında yaşayacak değilim. Burada daha fazla kalmayacağım. | Open Subtitles | ولن أعيش تحت ذلك الظلم لذا لن أبقَ هنا طويلاً |
Şimdiye kadar bu, bir savaş için verilen en fazla onur madalyasıdır. | TED | إلى هذه اللحظة هذا هو أكبر عدد ميداليات شرف تعطى لمعركة واحدة. |
Çıkması için kabini yakamayız, üzerinde çok fazla çamur var. | Open Subtitles | لقد غطى الكوخ بالكثير من الطمى حتى لا يمكن احراقه |
Onları bir kafese koyduğunuzda birinci maymun pek fazla yemeyecektir. | TED | وإن وضعتهما في قفص، فلن يأكل القرد رقم واحد كثيرًا. |
Habsburg İmparatorluğunun bu politik yapısı daha fazla devam edemezdi. | Open Subtitles | أن هذا البناء السياسي لإمبراطورية هاسبورغ لن تصمد لوقت طويل. |