Evlendikten sonra yapacağı ilk iş hızlı davranıp hisselerini birleştirecek. | Open Subtitles | اول شيء سيفعله بعد زواجه منها هو التحرك سريعا للاستيلاء |
Az önce yaptığım şey, bundan böyle Kim Tan'ın sana yapacağı şeydi. | Open Subtitles | ما فعلته للتو هو ما سيفعله بكِ كيم تان من الان فصاعداَ |
Amy herhangi birimizin yapacağı şeyi yaptı: Bunu kameraya kaydetti. | TED | وقد قامت إيمي بعمل ما قد يفعله معظمنا: قامت بتصويره. |
Şu an önemsediğim tek şey, yapacağı şeyi yapmadan onu durdurmak. | Open Subtitles | كل ما يهمنى الآن هو أن أمنعه من فعل ما يفعله |
Mocus, Mayın'ın yapacağı her şeyi yapacak demek oluyor bu. | Open Subtitles | وهذا يعني في الأساس موكيس سيفعل ما الماينفيلد ما سيفعل |
Annemin yaşasa yapacağı şeyi yapıyorum, işte bu yüzden bunu yapacağım. | Open Subtitles | أعتقد أن هذا ما كانت ستفعله أمي، لذا هذا ما سأفعله. |
Evet ama ponpon kızlığın İsa'nın yapacağı bir şey olduğunu sanmıyorum. | Open Subtitles | صحيح، لكن الآن لستُ متأكدة بأن التشجيع ما كان سيفعله المسيح. |
Tanrım, ışınlanmanın; yolculuk, ekonomi, insani yardıma yapacağı etkiyi düşün. | Open Subtitles | فكِروا بما سيفعله التنقل الفوري بمسألة السفر والاقتصار والمساعدات الإنسانية |
Seni bulursa ne yapacağı hakkında en ufak bir fikrin yok. | Open Subtitles | لا تملك أدنى فكرة عمّ سيفعله بك لو عثر عليك هنا |
Babasıyla yan yana yürüme yükümlülüğüne girdi. yapacağı şey, bu mesajları tercüme etmek ve geleceğin genç liderlerinin zihinlerine bu mesajları aşılamak. | TED | تعهّد بالمشي بجانب أبيه، وما سيفعله هو ترجمة هذه الرسائل وإيصال هذه الرسائل إلى عقول قادة المستقبل الشباب. |
Ben de her gazetecinin yapacağı bir şey yaptım: Kendisine bir mektup yazdım, röportaj talebinde bulundum ve mektubu New York'taki kulesine gönderdim. | TED | لذلك فعلت ما كان سيفعله أي صحفي كتبت له رسالة خطيّة طلبت إجراء مقابلة معه، وأرسلتها إلى برجه في نيويورك. |
İşinin erbabı herhangi bir IT uzmanının yapacağı şeyi yapıyorum. | Open Subtitles | الذي يفعله أي مسؤول عن قسم المعلومات ما يساوي مرتبه |
Bunun üzerine Cochise de onurlu bir erkeğin yapacağı tek şeyi yaptı. Terk etti. | Open Subtitles | ففعل كوتشيس الشيء الوحيد الذي يمكن أن يفعله رجل محترم |
İnsanlar erdemlerini kaybettiler bu yüzden bir rahibin yapacağı hiçbir şey kalmadı. | Open Subtitles | .الناس ليسوا فضلاء هذه الأيام لذا فليس للقدّيس ما يفعله |
Arkadaşların yapacağı birşey varsa, o da beraber olmaktır. | Open Subtitles | إن كان هناك شيء جيد بما يفعله الناس فهو البقاء سوياً |
Eğer yine hata yaparsan kurtun yapacağı şeyden korkuyorsun. | Open Subtitles | أنت خائف مما سيفعل هذا الذئب إن وقعت في نفس الخطأ مجدداً |
"Sadece oynuyorduk. Böyle bir şey yapacağı aklıma gelmezdi." | Open Subtitles | نحن كنا نلعب فقط , لم اكن اعلم انه سيفعل هذا |
Onlar Sutter'ın sana yapacağı birşeyin bir laneti tetikleyeceğini düşünüyorlar. | Open Subtitles | إنهم يعتقدون بأنَّ "ساتر" سيفعل شيئاً يطلق لعنةً على المدينة |
bizim ülkemizin oğlumuz adına ne yapacağı konusunda korkuyorduk -- eşim, Orlando, ben ve ailem. | TED | لقد كنا خائفين مما كانت ستفعله بلادنا باسم ابننا انا و زوجي اورلاندو وعائلتنا |
Dinlenmeden önce yapacağı bir tek şeyin daha kaldığını söyledi. | Open Subtitles | قال أن لديه شئ واحد أخر ليفعله قبل أن يرتاح |
Acı verici gerçek ise, çoğumuzun bu dünyada yapacağı son şey onu zehirlemek olacak. | TED | الحقيقة المروّعة هي أنّ آخر ما سوف يقوم به معظمنا على كوكب الأرض هو تسميمه. |
Birisi, kabın içine yapacağı için bugün biraz huysuz galiba. | Open Subtitles | أوه ، شخص ما يبدو مضطرباً اليوم لأنه سيفعلها في كوب صغير |
Şimdi size soruyorum bu duyduklarınız sizce bir suçlunun yapacağı türden eylemler mi? | Open Subtitles | الآن، أسألكم أيبدو لكم هذا من أفعال مجرمٍ عنيف ؟ |
Bu pisliklerin ne yapacağı belli. | Open Subtitles | يمكن توقّع تصرفات أولئك الأوغاد للغاية |
Robotumun bugün ne yapacağı hakkında gerçekten hiç bir bilgim yok. | TED | في الحقيقة ليس لدي أدنى فكرة عن ما سيقوم به روبوتي اليوم. |
Bu Hicks'in yapacağı iş değil. | Open Subtitles | ولكن هذا ليس من شيم هيكس.. صحيح؟ ليس على طبيعته بالمره. |
Ben gelince, yapacağı ilk şey üstümü aramak olacaktır. | Open Subtitles | او شئ سيفعلهُ هو انهُ سيداعبني عندما اعود |
Bu yüzden oraya gidip onun yapacağı şeyi yapın. | Open Subtitles | لذا. اذهبوا الى الخارج وافعلوا ما كانت لتفعله. |
Evet, en sevdiği oyuncağı dışarda unutmak pek Lucy'nin yapacağı bir şey değil. | Open Subtitles | نعم، انه فقط ليس من طباع (لوسي) أن تترك لعبتها في الخارج. |
Rakibinin yapacağı hamleyi çok daha önceden çözüp ona göre taktik kurmalısın. | Open Subtitles | المباراة تحدد على حسب عدد الحركات التي تتوقع أن يقوم بها خصمك. |