"العيش" - Translation from Arabic to Turkish

    • yaşamayı
        
    • yaşamaktan
        
    • yaşamanın
        
    • yaşayabilir
        
    • yaşam
        
    • yaşama
        
    • yaşayamazsın
        
    • yaşayabilirim
        
    • hayatta
        
    • yaşayamaz
        
    • yaşayabiliriz
        
    • yaşayabilirsin
        
    • yaşayamayız
        
    • yaşaması
        
    • yaşayıp
        
    Buna uğraşmıyorum. İyi yaşamayı seviyorum, ve iyi yaşamak Norman olmaktır. Open Subtitles لا أحاول، فأنا أحب العيشة الرغدة، ورغد العيش أمر يملكه النورمان
    Bu gerzekle aynı odayı paylaşmaktansa sandıkta yaşamayı tercih ederim. Open Subtitles أفضّل العيش داخل صندوق عن تقاسم غرفة مع هذا المغفل.
    Bu senin burada yaşamaktan hoşlanmıyorum demenin pasif-agresif bir yolu mu? Open Subtitles هل هذه طريقتكِ السلبية العدوانية لتقولي أنكِ لا تحبين العيش هنا؟
    Ama yine de, yaşadığını hissedemezsen yaşamanın bir anlamı olmaz.. Open Subtitles من ناحية اخرى، لا طعم للحياه ان لم تستطع العيش
    Ve sadece az bir değişimle burada kalıcı olarak yaşayabilir duruma gelebilirler. Open Subtitles وهي تحتاج لتعديلات طفيفة لكي تمكنها من العيش على اليابسة بشكل دائم
    Artık Afrika çok daha çeşitli yiyecek ve... .. farklı yaşam tarzları sunuyordu. Open Subtitles تقدم أفريقا الآن تنوعا لا يصدق من سبل العيش والأشياء التي يمكن أكلها,
    O, sorularımızın cevaplarına sahip olabilecek, yaşayan bir biyoloji laboratuvarı. Bu cevaplar için biz de onun yaşama hakkını korumalıyız. TED إنها مختبر بيولوجي حي قد يحتوي على أجوبة على أسئلة قد نطرحها، لكن علينا التأكد من حماية حقها في العيش.
    Ben iki evle birden ilgilenemem ve sen de yalnız yaşayamazsın. Open Subtitles لا أستطيع تحمل مصروف منزلين و أنت لا تستطيعين العيش بمفردكِ
    Toplumun dışında yaşamayı seçmiş- -kontrol edebileceği bir çevrede yaşayan biri. Open Subtitles متوحد اختار العيش خارج المجتمع في بيئة يستطيع ان يتحكم بها
    Belki evlenen insanlara bunun olacağı... yaşamayı bırakacak olmalarıdır, seni korkutan. Open Subtitles ..ربما ذاك حس الـ مالذي يحدث للمتزوجين ويجعلهم يتوقفون عن العيش
    Bilirsin, bazenleri önemli bir şeyini kaybedersin, öyle bir şey ki senin hayatının tam ortasındadır, ...onsuz yaşamayı düşünemeyeceğin bir şeydir. Open Subtitles أحياناً، عندما تخسر شيء مهمّ لك، شيء يكون مركزك، شيء تشعر أنّه لا يمكنك العيش من دونه، فإنّك تفقد كيفيّة العيش
    Hiçbir yerde. Bu yüzden ormanda değil de şehirde yaşamayı seçtim. Open Subtitles ولا أي مكان لهذا السبب إخترت العيش بالمدينة وليس بوسط الغابة.
    Çünkü burası insanların yaşamaktan gerçekten sıkıldıklarında geldikleri tür bir yer. Open Subtitles لأن هذا المكان يرتاده فقط الأشخاص الذين يسئمون من العيش بالواقع.
    Başka biri için yaşamanın, güzel birşey olduğunu bana öğreten öğretmen. Open Subtitles الذي علّمَني بأنّ هناك الكثير من السعادة في العيش لشخص آخر
    Şeker hastalığı birlikte yaşayabileceği bir hastalık... ve eksiksiz yaşayabilir. Open Subtitles السكري هو مرض يمكنها العيش معه و تعيش بكامل حريتها
    Phoebe, yaşam görevleri ile ilgili değildir. Bu yaşam hakkında olduğunu. Open Subtitles . فيبي ، العيش ليس بخصوص المهام . إنه بخصوص العيش
    Aranızda kaç kişinin, Çamurdan bir evde yaşama deneyimi var? TED كم شخصاً منكم هنا جرّب العيش في بيت من الوحل؟
    İstediklerin olmadan yaşayabilirsin ama ihtiyacın olan şeyler olmadan yaşayamazsın. Open Subtitles تستطيع العيش بدون ان رغبات ولكن لاتستطيع العيش بدون الحاجات
    Pekâlâ olabilir. Lise diplomasız da yaşayabilirim. Open Subtitles حسنا , فليكن ذلك , يمكنني العيش بدون دبلومة الثانوية
    Kore'nin sıradan insanları savaşma hırsı ve sabırdan olmadan hayatta kalamazlar. Open Subtitles عامة الشعب في كوريا لا يستطيعون العيش دون روح المنافسة والصبر
    Babamın sevdiği bir sözü vardı. "Bir adam iki isimle yaşayamaz." Open Subtitles ثمّة حكمة كان أبي مهووسًا بها، لا يمكن للرجل العيش بإسمين.
    Ne kadar tehlikeli bir geri zekalı olsanda artık beraber yaşayabiliriz. Open Subtitles الآن يمكننا العيش معك مجدداً على الرغم من أنك متخلف خطير
    İstediğin kadar orada yaşayabilirsin, fakat satmaya kalkarsan foyan ortaya çıkar. Open Subtitles يمكنكٍ العيش فيها كما تحبين لكن لو أردتي بعيه فستظهر المشاكل
    Seni salak. Senin 250 frankınla yaşayamayız. Open Subtitles يا أحمق لا يمكننا العيش براتبك الـ 250 فرنك
    Senin gibilerin ülkemde yaşaması yetmiyormuş gibi işimi kesiyorsunuz bir de. Open Subtitles كفاية لكم العيش في بلادي يجب أن تخرج من أعمالي أيضا
    Köpek gibi yemek istiyorsan köpek gibi yaşayıp, köpek gibi dışarıda uyursun. Open Subtitles لو أنك أكلت بهذه الطريقة ثانية فلن تستطيعي العيش أو النوم هنا

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more