Ve kentselleşmede %50 barajını geçmek ekonominin yeni bir yapıya geçme noktası olabilir. Dünya artık bir bağlantı haritasıdır. | TED | ويمكن أن تعبر نسبة ال 50 في المئة في المناطق الحضرية التي تمثل نقطة تحول اقتصادي. اذا العالم الآن هو خريطة من التواصل |
Karşıya geçme. Ah be oğlum, bu kız 60 yıldır hiç değişmedi. | Open Subtitles | لا تعبر الخط - يا إلهي ، لم تتغير منذ 60 سنـة - |
Sam Boga'yı takip için sınırınızı geçme izni istiyoruz. | Open Subtitles | إذن طلب لعبور الحدود بك في المطاردة الساخنة سام بوغا. |
Yüce efendim eğer şimdi gözünde değer kazandıysam bu kulunu görmeden geçme. | Open Subtitles | يا سيد ان كنت قد وجدت نعمة في عينيك فلا تتجاوز عبدك |
- Nirvana'mla dalga geçme! | Open Subtitles | - لاتعبث بسعادتي |
Sence artık ilişkimizde bir sonraki kademeye geçme zamanı gelmedi mi? - Bu gece mi? | Open Subtitles | فيكي، أتعتقدي بأنه حان الوقت للإنتقال للخطوة القادمة من علاقتنا؟ |
Dalga geçme. | Open Subtitles | توقفي عن العبث معها. |
Bu sayede devenin nehri geçme hakkını yok sayıyor. | Open Subtitles | بالأضافة إلى حرمانه من حريته بعبور المجرى |
Yoksa sınırı geçme şansımızı kaybederiz. | Open Subtitles | وإلّا سنفوّت فرصتنا بالعبور |
Bu, karşıya geçme demek oluyor. Dur. | Open Subtitles | يعني بأنّك لا تعبر الشارع توقّف |
Tümseklerden geçme ve keskin dönüşler yapma. | Open Subtitles | حاول بأن لا تعبر مطبات او تعبر الدوّار . |
Asla ipi geçme. | Open Subtitles | إياك وأن تعبر الحبل |
Bana Tanrı'ya olan inancına sarılıp bugünü atlatacağını söyleyebilirsin ama karşıya geçme zamanı geldiğinde her iki tarafa da bakmak zorundasın. | Open Subtitles | لأنه يمكنك إخباري أنكِ تعتمدين على إيمانك بالله لتجتازي اليوم لكن عندما يصل لعبور الطريق أعرف أنكِ تنتبهين للسيارات |
Bağımsız bölgeye geçme imkanım var. - Yani? | Open Subtitles | ـ انا عندي فرصه لعبور المنطقة المحررة ـ حقا؟ |
Saatin rahat durduğu noktayı sakın geçme. | Open Subtitles | لا تتجاوز أبداً النقطة التي تكون الساعة فيها مُرتاحة |
Her neyse, sen onaylasan da onaylamasan da, ...çizgiyi geçme hakkını kendinde görmene üzüldüm. | Open Subtitles | على أي حال، سواء كنت تؤيده أم لا. أخشى أنك تسمح لنفسك أن تتجاوز حدودك. |
Bana bak, benimle taşak geçme! | Open Subtitles | يارجل! لاتعبث معي |
Vicky. Sence artık ilişkimizde bir sonraki kademeye geçme zamanı gelmedi mi? | Open Subtitles | فيكي، أتعتقدي بأنه حان الوقت للإنتقال للخطوة القادمة من علاقتنا؟ |
"Benimle taşak geçme." demiştim sana. | Open Subtitles | نهيتُكَ عن العبث معي |
Sınır geçme riski almadan davamızı ispatlayabiliriz. | Open Subtitles | يمكنك إثبات قضيتنا دون المخاطره بعبور الحدود بالقنبله |
Yoksa sınırı geçme şansımızı kaybederiz. | Open Subtitles | وإلا ستفوت فرصتنا بالعبور |
Bugüne kadar iyi iş çıkardın. Artık harekete geçme zamanı. | Open Subtitles | لقد أبليتَ حسناً حتّى الآن وحان وقت التحرّك |
Ben geçme diyorum işte. | Open Subtitles | فقط أقول لا تستسلمي |
Karınları çok açtı. Bu kısmı es geçme. | Open Subtitles | كانوا يتضورون جوعًا، لا تتخطى ذلك. |
Başa geçme vaktim çoktan gelmişti. Punisher sağ olsun. | Open Subtitles | لقد آن وقت اقلاعي عن هذا على أي حال، وبفضل المعاقب... |
Seni yemeyeceğim. -Hadi dalga geçme benimle. | Open Subtitles | لن أكلك - لا تقوم باستعمال الضربه القاضيه علي - |
Danilov, benimle dalga geçme. | Open Subtitles | دانيلوف" لا تخادعني" |