Hepsinin zamanlamasının ne kadar tesadüfî olduğunu söylememe gerek yok. | Open Subtitles | لا أستطيع أن أخبرك كم كان توقيت كل هذا صدفة. |
Artık ne kadar geç olduğunu söylememe gerek yok, değil mi, Ajan Mulder. | Open Subtitles | أنا ليس من الضروري أن أخبرك كيف متأخرا هو، يعمل أنا، الوكيل مولدر؟ |
Ve şayan, şunu söylememe izin verin bu beni hayal kırıklığına uğratmadı. | Open Subtitles | وميسي , دعني أخبرك ذلك الشيء لم يخيب أملي في قطعة واحدة |
O yaşta başını ağrıttığını da söylememe gerek yok yani. | Open Subtitles | والذي، لا اريد ان اخبرك بذلك العمر, كان سبب صداعها |
Onun gibi ahlaksızlar için bunun... fırsatlarla dolu bir dönem olduğunu... söylememe gerek yoktur. | Open Subtitles | لا أحتاج لإخبارك أن هذه الفترة من التاريخ كانت فرصة العمر للناس الذين لا أخلاق لديهم |
Gelecek cuma ki maçın önemini söylememe gerek yok herhalde. | Open Subtitles | ليس عليّ أن أخبركم عن مدى أهمية مباراة الجمعة القادمة |
Biliyor musun... para neden lazım söylememe asla izin vermedin. | Open Subtitles | أتعرف لم تجعلني أخبرك عن سبب حصولي على تلك النقود |
Mükemmel bir dost, Onun gibisi yok. Sana söylememe bile gerek yok. | Open Subtitles | هو فتى رائع ، لا يوجد شخص مثله لست محتاجاً أن أخبرك بذلك |
Sanırım Guy Francon'un önde gelen bir mimar olduğunu söylememe gerek yoktur. | Open Subtitles | ليس على أن أخبرك أن جاى فرانكون معمارى رائد |
Dönüşüne ne kadar sevindiğimi söylememe gerek yok. | Open Subtitles | لا حاجه لأن أخبرك كيف شاركتها بهجتها بعودتك |
Dönüşüne ne kadar sevindiğimi söylememe gerek yok. | Open Subtitles | لا حاجه لأن أخبرك كيف شاركتها بهجتها بعودتك |
Don Calogero Falconerilerin ne kadar ünlü olduğunu söylememe gerek yok. | Open Subtitles | لا حاجة لي أن أخبرك كم أن عائلة "فالكونيري" شهيرة هنا |
Tibbs'in bir an önce kasabadan ayrılması gerektiğini söylememe gerek yok herhalde. | Open Subtitles | اسمع يا بيل ليس علي أن أخبرك عن مدى ضرورة إخراج تيبس من البلدة |
Size ne kadar hayran olduğumu, sizi ne kadar sevdiğimi söylememe izin verin. | Open Subtitles | يجب عليك ان تسمحي لي بان اخبرك بمدى اعجابي وحبي لك |
söylememe gerek yok. Kuralları biliyorsun. | Open Subtitles | ليس من الضروري ان اخبرك انت تعرف القواعد |
Eminim sesini duyunca en azından biraz daha güvende hissetmişlerdir, ama bunu söylememe ihtiyacın yok. | Open Subtitles | أنا متأكدة أنهم أطمؤنا قليلا لسماع صوتك لكنك لا تحتاجيني لإخبارك ذلك |
Şunu söylememe müsaade edin: Wal-Mart %20 enerji tasarrufuna ulaştığında bu gerçekten iyi bir sonuç olacak. Ama korkarım ki bu yetersiz. | TED | لذلك دعوني أخبركم بذلك : عندما تستطيع وول مارت تحقيق 20% تخفيضا للطاقة، سيكون هذا شيئا عظيما ، لكنه لن يكون كافيا. |
Kaçak birini saklamanın kanunları çiğnemek anlamına geldiğini söylememe gerek olmadığını biliyorum. | Open Subtitles | أعلم بأنني لا أحتاج أن أخبركِ بأن إيواء هارب تجاوزاً للقانون |
söylememe gerek olduğunu sanmıyorum. Bence iyi biri değildi, o kadar. | Open Subtitles | ولا داعيَ لأخبرك أنا فقط لا أعتقد أنه كان رجلاً صالحاً |
söylememe gerek yok herhalde, erkeklerin dikkatini çekerdim. | Open Subtitles | في الحقيقة, لا داعي للقول, أني جذبت إنتباه الكثير من الذكور |
Ne tanrılara, ne de insanlara karşı işlediğim suçlar doğruyu söylememe engel oldu. | Open Subtitles | لا جرائم ضد الآلهة أو البشر.. التي إرتكبتها.. حفظت لقول الحقيقة |
Size işlerin kötü olduğunu söylememe gerek yok. Bunu herkes biliyor. | Open Subtitles | لست بحاجة لأخبركم أن الأمور سيئة، الجميع يعرفون أن الأمور سيئة |
Bu dairenin öne çıkan birkaç özelliğini söylememe müsaade edin. | Open Subtitles | دعاني أوضح بعض الصفات البارزة في هذه الشقة |
Kimseye söylememe gerek olmamalı. Hissediyor olmam yetmiyor mu? | Open Subtitles | غير مُحتم أن أقولها أليس الامر كافى لها للإحساس بها ؟ |
Size, projenizin ne kadar kısıtlı zamanı olduğunu söylememe gerek yok. | Open Subtitles | أنا لا احتاج لأخبارك بمدى أهمية التوقيت لمشروعك أنا أفهم المتطلبات |
Bir şey söylememe izin ver, ve biliyorum çılgın olduğumu düşüneceksin, | Open Subtitles | دعني أخبركَ بشيء ، وأنا أعلم بأنه سيبدوا لك ، جنونياً |
Sana bir şey söylememe izin ver, adamım 20. yüzyılda yaşıyoruz, kanka, haberin var, değil mi? | Open Subtitles | دعني أُخبرُك شيءَ رجل، هذا هو القرنُ العشرونُ تَعْرفُ ذلك، اليس صحيح ؟ |
Ama bunca şeyin ardından, sanırım ona bir yılbaşı hediyesi vermeniz durumunda kız arkadaşımı becermesini seyretmek yerine emekli olmayı tercih edeceğimi söylememe gerek yoktur? | Open Subtitles | لكن بعد كل ما خضناه، متأكد لا أحتاج لإخباركم أنه حتى لو أرسلتوا إليه لحمًا في العيد، سأفضّل التقاعد على أن أرى ذاك الرجال يعاشر خليلتي. |