"sık" - Translation from Turkish to Arabic

• غالباً
• أغلب
• غالبا
• مرات
• عادةً
• شائع
• أحياناً
• باستمرار
• الغالب
• اضغط
• كثير من
• ضغطة
• الكثيفة
• متكررة
• كثيفة

Geceleri sık sık uyandım ve kayıp pilot listelerini inceledim.
غالباً ماكنت أستيقظ في منتصف الليل وأفرأ قائمة الطيارين المفقودين

Kocam beni sık sık böyle operasyonlara yollardı başka erkeklere yakınlaşmam gerekirdi.
زوجي كان غالباً يرسلني للقيام بعمليات تتطلب مني التقرب من رجال آخرين

Afedersiniz, efendim. Majesteleri daha sık yıkanırsa, bu kadar sert ovmak zorunda kalmam.
أنا لا يجب أن أَفرك صعب إذا فخامتك تستحم في أغلب الأحيان أكثر

Evet, çok sık olmuyor. Çok şükür ki acil bir işim yoktu.
نعم انه لا يحدث غالبا لحسن الحظ لم يكن لدي شيء عاجل

Çok sık olmuyor. DNA'nın yapısında bir düzeltme mekanizması var.
ولكنه لا يحصل مرات عديدة، لأن لدينا ألية لتفادي الأخطاء

Sevgililer sık sık tereddüt ederler, çekingenlikten değil bekleyen mutluluklarını uzatmak için.
الأحباء عادةً يترددون, ليس من الحياء. لكن من أجل إطالة سعادة الانتظار.

"İşi bırakıp öğleden sonraları sık sık yüzmeye gittiği not edilmiş.
و لوحظ أنه غالباً ما يترك العمل للذهاب للسباحة بعد الظهر

90 ya da 100 yaşına kadar yaşayan insanlarda, ... ... FOXO geninin belli formları , ... ... daha sık hazır olduğu bulundu.
وهناك أشكال مُحددة من جين فوكسو أكتًشف أنه غالباً ما يكون موجود في الاًشخاص الذين يعيشون بين 90 و 100

sık sık bana hiç işe yarar bir şey yapıp yapmayacağımı soruyorlar, belki bir gün yaparım.
غالباً ما توجه لي أسئلة عما إذا كنت أفكر بصنع شيء مفيد، وربما سأقوم بذلك يوماً ما

Sadece kanalizasyon işçileri ve o kadar da sık sık gelmezler.
لا، فقط عمّال مياه الصرف الصحي، أحيانا وليس في أغلب الأحيان

sık sık org çalıyorum. Geçen ay bir müzik dinletim vardı.
أعزف الأرغن في أغلب الأحيان الشهر الماضي كان عندي حفلة موسيقية

Bana anlattığına göre tiyatrodan sonra arkadaşlarıyla sık sık birahaneye gidermiş.
غالبا وبعد المسرح , اخبرني الآتي ذهب مع صديق الى برستوب

sık sık olur bu. On seferin dokuzunda sorun çıkmaz.
هذا يحدث كثيرا ، تسع مرات من عشر لاتوجد مشكلة

- Hayır, ama... Gitmesi daha kolay. Sen sık gider misin?
ليس في الحقيقة، ولكن هذا سهل أتذهب عادةً إلى هناك ؟

Mekânsal ve zamansal karışıklık... polislerin karıştığı vurulma olaylarında çok sık görülür.
.. الإرتباك الزماني و المكاني شائع في حالة إطلاق ضابط قانون للنار

sık sık öfkeden kudurabilir ya da sinirden gözüm dönebilir.
ربما أحياناً أقتل من غضب , أو أصف فكرة ما

Bu bizim en sık aldığımız cevaptı.
كان ذلك أكثر الردود التي تلقيناها باستمرار.

Aang sık sık bana danışırdı, senin de danışmandan memnun olurum.
لقد كنت مستشار آنج في الغالب ويسرني أن أكون كذلك معكِ

eğer beni duyuyorsan elimi sık, baba.
اضغط على يدى اذا كنت تستطيع ان تسمعنى , ابى

Kızımın ölümünden beri bunu çok sık düşünür oldum, eğer yaşasaydı... onun bir şirketi yönetmesi... çok olağandışı bir şey olurdu.
أنا في كثير من الأحيان منذ وفاة ابنتي إذا كانت قد عاشت، أنها كان يمكن أن يكون المحتمل لادارة الأعمال التجارية.

Çok önemliyse bir güzel sık, bak bakalım senin için yeteri kadar olgun mu.
امضي , امنحهم ضغطة جيدة تأكد من نضوجهم بما فيه الكفاية

Bu kartal, sık ağaçlar arasında yürüyüp, tırmanarak av arayabilir.
إنه ملائَم للسير والتسلق لتسمح له البحث فى الغابة الكثيفة

Zamanında babası tarafından saldırıya uğramış sık sık da işkence görmüş.
لقد تعرض للإعتداء من قبل والده الذي كان يعذبه بصورة متكررة.

Ve beş metre aşağıda, kalın bir çamur tabakası altında, çanak çömleğin sık olduğu bir tabaka bulduk.
وبعمق خمس أمتار، تحت طبقة سميكة من الطين، وجدنا طبقة كثيفة من الفخار.