| Tuhaf olansa, yüzü dışında başka bir yerinde akım izi olmaması. | Open Subtitles | الشيء المضحك هو أنه لم يكن هناك إشارة للبرق باستثناء وجهها. |
| Kalbimi yerinden söküp çıkaran yüzü daima aklıma kazınmış olarak kalacak olan kız. | Open Subtitles | إنها الفتاة التي أقتلعت قلبي الفتاة التي سيكون وجهها محفوراً دائماً في ذهني |
| Zavallı Abby. yüzü sivilce kaplı. Herhalde kalıtsaldır, değil mi? | Open Subtitles | آبى المسكينة, وجهها مغطى بالحبوب أعتقد أنه وراثى, أليس كذلك؟ |
| Ters çevrilmiş bir yüzü görmek çok zor olmasa bile. | TED | حتى لو كان واضحََا جدََا أن الوجوه مقلوبة. |
| Öbür insanlar, bizim gibi yüzü olanlar, onlar gerçek şeylerin fotoğrafları. | Open Subtitles | لكن الأشخاص الآخرين اللائي لديهم وجوه مثلنا تلك صور أشياء حقيقية |
| Bu biraz karmaşık. Çünkü insan yüzü bu milyonlarca harf arasına yayılmış. | TED | إنّه شيءٌ معقدٌ قليلاً، لأنّ وجه الإنسان يتبعثر بين ملايين هذه الأحرف. |
| yüzü kirli ve gözyaşlarıyla doluydu. Tişörtü parçalanmış ve kan içindeydi. | TED | كان وجهها متسخ ومليء بالدموع وقميصها ممزق ومغطى بالدماء |
| Saatin yuvarlak yüzü zamanın doğrusal akışını takip edebildiği gibi ritmin akışı da bir dairede takip edilebilir. | TED | فكما وجهها المدور يمكنه تتبع مسار الزمن الخطي، فإنه يمكن تتبع تدفق الإيقاع في دائرة. |
| Elleri titriyordu ve yüzü gururla parlıyordu. | TED | كانت يداها ترتعش، وكان وجهها يشع بالفخر. |
| yüzü ve omuzlarındaki çilleri büyümüş ve çoğalmıştı, sanki güneş yanığı olmuş gibiydi. | TED | كانت الغرابة تكبر وكانت أضعاف مضاعفة في وجهها وأكتافها متحولة الى نوع من الاصباغ |
| Bu aslında onun tamemen bilgisayar tarafından dönüştürülen yüzü. | TED | وذلك في الواقع وجهها تم توليده بالكامل بواسطة الكمبيوتر. |
| Boğulmuştu. Güzel yüzü tamamen... | Open Subtitles | لقد كانت مخنوقة وكان وجهها الجميل كله قد بدا.. |
| Üvey annenin gerçek yüzü, bu iyi adamın zamansız ölümünden sonra ortaya çıkmış. | Open Subtitles | وقضى ذلك الرجل الشاب نحبة قبل أوانه ، على أية حال كشفت زوجة الأب عن وجهها الحقيقى |
| O sedefli yüzü beni esir etti. | Open Subtitles | فتنتاني وجهها الشاحب كان بيضاويًا يا لها من إمرأة قاتلة |
| Ve tabi, gülen yüzler. Her tür yüzü görmek kolaydır. | TED | وبطبيعة الحال ، الوجوه السعيدة. من السهل ان نرى وجوه من جميع الأنواع. |
| Amca, Vicky'in yüzü, Seema'nın dostu olan oğlana çok benziyor. | Open Subtitles | وجه فيكي يشبه وجه ذلك الفتى الذى كان صديق سيما |
| Johnny Favorite 12 yıl önce kliniği en iyi elbisesi, sargılı yüzü ve baş ağrısıyla terketmiş. | Open Subtitles | جونى فافوريت غادر المستشفى منذ 12 عاما مرتديا أفخم ملابسه.. بوجه جديد مغطى بالضمادات و المشاكل |
| Düşes Satine ve General kenobi, her ikilemin iki yüzü vardır. | Open Subtitles | الدوقه ساتيني والجنرال كانوبي قد اظهروا انه يوجد وجهان لكل معضلة |
| Düştüğünde yüzü öylesine hasar görmüş ki maskeyle gizlemek zorunda kaldı. | Open Subtitles | ووجهه الذي تضرر بشدة من أثر السقوط قام بإخفائه تحت القناع |
| Ne eli bir erkeğin. ne ayağı. ne kolu. ne yüzü. | Open Subtitles | انه ليس يدا وليس قدما و ليس ذراعا و ليس وجها |
| Ne eli bir erkeğin, ne ayağı, ne kolu, ne yüzü, ne de başka bir parçası. | Open Subtitles | أليس يدين وساقين وذراعين ووجه وأعضاء أخرى تخص آدمى |
| Altın zincirler, bilezikler ve madeni pullarla tamamen kaplanmıştı ve yüzü bir maske gibiydi. | Open Subtitles | كانت كلها مغطاة بالسلاسل الذهبية, والأساور المتلألئة ووجهها مثل القناع |
| Yanlışlıkla beyaz ırktan biriyle çiftleşen bir yiğidin yüzü gibi olmayı? | Open Subtitles | إلى جانب الخطأ مع وجه كوجه كلب الحراسة يمضغ دبور ؟ |
| Ama gördüğümüz başka bir yüzmüş sporcu ve oyuncu yüzü. | Open Subtitles | لكن ماكنا نراهُ هو وجهه الإجتماعي، وجهُ اللاعب، ووجهُ الممثّل. |
| Bu dünyada hiç kimsenin yüzü bu kadar benzemez. | Open Subtitles | ولا عاشق في هذا العالمِ واجه مثل هذه المعضلة |
| Polis yüzü,polis şapkası,polis gömleği,polis gözleri. | Open Subtitles | أحذية شرطة وجة شرطي,قبعة شرطي,سروال شرطي,عيون شرطي |
| Algının diğer yüzü yaratıcılık: Bir kavramı dünyadaki bir nesneye dönüştürmektir. | TED | الوجة الآخر للإدراك هو الإبداع: أن تحول مفهوماً ما إلى شئ ملموس يهم العالم. |